English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Conveniently

Conveniently translate Turkish

502 parallel translation
I have arranged a box for you..... most conveniently placed.
Senin için bir loca ayarladım hem de en uygun bölümde.
This was a delightful spot, conveniently close to Paris
Hiç rahat yok bu günlerde. Burası piknik yapmak isteyenler için, Paris yakınlarında en uygun yer.
Why did those clothes materialise so conveniently when they met us?
Bizimle karşılaştıklarında nasıl hemen bize o giysileri bulup çıkardılar?
It's just as well not to worry them... ... with more evidence than they can conveniently deal with.
Bu yüzden üstesinden gelebileceklerinden daha çok kanıtla onları kaygılandırmamak en iyisi.
I was just about to learn his name when you so conveniently fell down the stairs.
Sen merdivenlerden düşmek üzereyken ben onun adını öğrenmek üzereydim.
When he was conveniently involved in a naval disaster which arose from a combination of natural obstinacy and a certain confusion of mind. Unfortunate in one of his rank.
Ve bu işin becerilerimin ötesinde olduğunu düşünmeye başlamıştım ki onun rütbesinde birinden beklenmeyecek bir kafa karışıklığı... ve tabiatından kaynaklanan inatçılığının bileşimi sayesinde bir deniz felaketine karıştı.
Lieutenant Holloway went out and got himself conveniently killed in your place.
Teğmen Holloway gitti... ve böylece sizin yerinize öldürüldü.
Your father is conveniently dead.
- Baban öldü. Başka kim?
However, you're rather conveniently forgetting my severance pay.
Ancak, alacağım tazminattan bahsetmeyi unutuyorsunuz.
He died, conveniently... because he refused to sign the confession they had prepared for him.
Aslında öldürüldü çünkü kendisi için yazdıkları itirafı beğenmemişti.
That scaffold which is so conveniently placed in the cell next to Alec Graham.
Darağacını, özellikle Alec Graham'ın hücresine bitişik olacak şekilde yerleştirdiler.
You don't expect me just to go conveniently off like that, alone?
Benim öyle uygun tarzda, yalnız başıma çekip gideceğimi beklemiyorsun?
Didn't it seem even a little odd to you that he died so conveniently six weeks after a $ 50,000 policy was issued?
50.000 dolarlık poliçe düzenlettikten altı hafta sonra tam da zamanında ölmesi sana birazcık bile garip gelmedi mi?
That's actually... "The psychological properties of visual quality and quantity " can be represented conveniently by a three-dimensional diagram.
Aslında "Görüş kalitesinin ve miktarının psikolojik özellikleri" "uygun bir şekilde üç boyutlu bir şemayla temsil edilebilinir."
The rest of the company went in pursuit after him - and conveniently left without paying the bill.
Diğerleri de onun peşinden gittiler paralarını da ödemediler.
But, you see, we feel it might be better... if you and Paul were somewhere a little more conveniently placed.
Bakın, biz sizi ve Paul'ü daha uygun bir yere götürürsek iyi olur diye düşündük.
He is at a health clinic conveniently located near the NATO air base.
Bir NATO hava üssünün yanına uygun olarak yerleştirilmiş bir sağlık kliniğinde.
Of course, when it's over, we conveniently forget that we ask ourselves that question.
Ama elbette yarış bittiğinde bu soru aklımıza bile gelmez.
Well, the only one I give a damn about is the one who was so conveniently knocked over when the French spy escaped.
O da Fransız casus kaçarken mahsustan yere düşürdüğü kişi.
When there are rumblings of revolt in the Sudan, an expedition subsidized by your club conveniently shows up to study the source of the Nile.
Sudan'da ayaklanma tehlikesi vardı, kulübün finanse ettiği ve Nil'in kaynağını araştıran keşif seferi ortaya çıktı.
It should be laid conveniently across the lap.
Dizler üstüne yerleştirilmeli.
Two pawns down, white can conveniently - "
İki piyonu alan beyaz rahatlıkla- - "
You so conveniently had a headache.
Tam yerinde başın ağrıdı.
The bodyguard was conveniently out shopping.
Nedense tam o sırada koruma dışarıdaymış.
And, Pierre, since you are here already, we can conveniently start by questioning you.
Siz burada olduğunuza göre, hemen sizinle konuşabiliriz.
I too concluded so conveniently that Anjali is mine
Anjali benim için uygun.
Mr. Collins, has conveniently overlooked her persistent fever, and right lower-quadrant pain, indicating what?
Mr. Collins hastanın düşmeyen ateşini ve karnın alt bölgesindeki acıyı gözden kaçırdı, Bu neyi gösterir?
But is there a method by which we could travel in a conveniently short time to the stars?
Yıldızlara çok daha kısa bir sürede ulaşmamızın bir yolu var mı acaba?
But then the time came, maybe tens of thousands of years ago when we needed to know more than could conveniently be stored in brains.
Ama bir noktada, belki de onbinlerce yıl önce beyinlerimiz öğrendiklerimize yetişemediğinde bu süreç başladı.
Danforth : To whom the Soviets conveniently leaked the story.
- Ruslar da meseleyi ondan sızdırdı.
Yeah, right. You mean like a 55-gallon drum... being conveniently delivered in the middle of the night.
Elbette, örneğin gecenin ortasında, kolayca görülecek şekilde teslim edilen beş tane yirmi litrelik varil gibi.
The prints that so conveniently turned up just as we were all tired and confused.
Ancak güvensiz ve kıskançlık yüzünden... - Ben mi güvensizim. - Kıskanç değilim
Who conveniently fingered us for the murder.
Bizi kolayca cinayetle itham eden adam.
Yes, a Iot of people would have conveniently forgotten.
Evet, pek çok insan bunu unutmuş olurdu.
It would be conveniently sad...
Kör olmak...
Our 50 elevators will be carrying... approximately 12, 000 passengers a day... swiftly and conveniently, to our many shops, offices... condominiums, and restaurants.
50 Asansörümüz taşıyor olacak... Yaklaşık olarak, günde 12000 yolcu... hızlı ve kullanışlı, birçok işyeri ve ofislerimize... binalarımız ve restoranlarımıza.
That part of his mind just conveniently went blank.
Olayın bu kısmında sanki beyni duruyordu.
But surely you cannot imagine it was by accident that Mme. Waverly was conveniently kept out of the way on the day of the kidnapping.
Ancak kaçırmanın olacağı gün Bayan Waverly'in kolayca bir şekilde göz önünden çekilmesinin şans eseri olduğunu düşünemezsin.
First, you conveniently arrange to play host, then you plan to send a manned probe into the wormhole!
Önce, uygun yollarla ev sahibi olmayı ayarladınız, sonra da solucan deliğine insanlı bir sonda yollamayı planlıyorsun.
This looks like a conveniently situated grogshop.
Burası yeri uygun bir meyhaneye benziyor.
The shuttles are conveniently parked off planet for Pirite to pick up.
Pyrite'ların gelip alması için gezegenin dışında uygun bir şekilde bekliyorlar.
Conveniently show up.
Öyle bir halin yoktu.
I've brought you a new typewriter... which conveniently dispenses two types of intoxicating fluids... when it likes what you've written.
Sana, yazdıklarını beğendiğinde iki çeşit alkollü sıvı akıtabilen yeni bir daktilo getirdim.
Men speak conveniently of love when it serves their purpose.
Erkekler, işlerine geldiği zaman aşktan söz etmeyi pek iyi bilirler.
You expect me to believe that someone created a wormhole and now conveniently has disassembled it?
Birilerinin bir solucan deliği yaratıp şimdi de yok ettiğine inanmamı mı bekliyorsunuz?
But you conveniently forget that the artist, however hermetic his life... is still, in effect, an autocratic figure.
Ama kasten göz ardı ettiğiniz şey şu : Hayatı ne kadar soyut olursa olsun sanatçı gene de otokratik bir varlıktır.
- Lied, conveniently forgot...
- Yalan söyledi ; uygun bir şekilde unuttu.
So this one has a crony at the hospital... who conveniently remembers... fifteen years later... where he was the very month he was raping me.
Demek ki bunun da orada bana tecavüz ettiği günlerden 15 yıl sonra bile hala kendisini hatırlayan bir dostu var.
Graves was dead, and evidence againstme was conveniently beside the body.
Graves öldü ve beni gösteren kanıtlar cesedin yanına yerleştirilmiş.
And it's conveniently located just 70 miles out of town at the end of a long dirt road.
Ve sadece 112,654 kilometre şehrin dışında, rahat bir yerde. Uzun, kirli bir yolun sonunda.
The criminal world cannot be conveniently isolated or circumscribed... within the urban underworld as in the old gangster film.
Suç dünyası artık rahatlıkla eski gangster filmlerindeki gibi yer altı dünyasıyla soyutlanamıyor ya da sınırlandırılamıyordu. Merhaba Adele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]