Coriander translate Turkish
68 parallel translation
What happens when you've mixed the batter? Do you dice the ham with the coriander? No, no, you put them in separately
Bulamacı hazırlayınca eti kişnişle küp küp mü doğruyoruz?
And some herbs... kindza ( coriander ).
Ve biraz bitki - dereotu.
- Coriander.
- Korkunç baharat.
Coriander, turmeric, West Indian cloves.
Kişniş, zerdeçal, Karayip karanfili.
No respect, I can live with, okay, but where the hell's my coriander?
Saygısız yaşayabilirim, tamam, fakat benim kişnişim nerde?
- Coriander.
- Kişniş otu.
Coriander and fennel.
Kişniş otu ve rezene.
The Marquis d'Effiat wants his dishes without coriander.
Markiz de Effiat tabaklarında kişniş istemez.
Don't forget tp bring coriander, chillies and ginger.
Ayrıca, acı biber, maydanoz ve zencefil almayı da unutma.
In the coriander jar, you pig-fucker.
Kişniş kavanozunda seni domuz!
( Maxi ) A carrot and coriander cocktail.
Havuç ve kişniş kokteyli.
You women are forever cribbing over one Rupee, one potato, one coriander leaf... why fight over trivia?
Kadınlar her zaman bir rupees'e patates isterler. Neden saçma şeylerin peşinde koşacağız ki?
Don't forget curry leaves and coriander seeds
Köri ve kişniş tohumu koymayı unutma
and coriander.
ve kişniş.
And you sprinkle it with coriander leaves.
Ve kişniş yapraklarıyla süsleyeceksin.
Sure, you're going to need onions, ginger, coriander, capsicum..
Elbette! Soğan, zencefil, kişniş ve biber.
[Gasps] They replaced my cumin with coriander!
Kimyonumun yerine kişniş koymuşlar.
Oh, I make this great frisee and endive salad with a coriander-lime vinaigrette.
Çok güzel marullu frenk salatası ve kişniş otlu ıhlamur sosu yaparım.
# Soup, a spicy carrot and coriander
# Baharatlı, havuçlu ve kişnişli çorba
There's cinnamon, cumin... buttons of roses, anise. Coriander, saffron... aniseeds, bay leaves, sesame, clove cardamon...
Burda da tarçın kurutulmuş gül goncaları knee... kişniş, safran anason, defne, susam nail, kakule...
- Do you like coriander?
- Kişniş sever misin?
Olive oil would be nice, bit of coriander...
Zeytin yağı iyi olurdu, biraz da kişniş...
Things like being careful With your coriander
Çok iyi kullanmakta Kişniş otunu mesela
If you want to sell in your true love you grind coriander seeds while you chant to light candles anointed with love oil.
Gerçek aşkını bulmak istiyorsan birkaç mum yakarsın ve mumların karşısında iyi aşk için dua edersin.
Hot peppers, coriander, this one, okay!
Acı biber, coriander bir demet, tamam!
With dill and coriander.
Dereotu ve kişnişli.
Coriander seed,
Kişniş tohumu.
You can even find coriander at our store, so we're not completely lost.
Bizim dükkanda kişniş otu bile bulabilirsiniz, sıradan bir yer değiliz.
Did you add coriander?
İçine ne koydun?
- What do you think of coriander?
- Kişniş nasıl sence?
- I think nothing of coriander.
- Kişniş umurumda değil.
Go back to the third world, you chinky coriander bitch!
İlkel dünyana geri dön, seni çatlak şırfıntı!
I've got a tangy coconut, coriander and chili sauce, fresh asparagus, fresh potatoes.
İçinde Hindistan cevizi, kişniş otlu acı sos taze kuşkonmaz ve patates var.
Well, I prepared fresh poached salmon with a tangy coconut, coriander and chili sauce, with fresh asparagus and fresh potatoes.
Ama ben Hindistan cevizli, kişniş otlu acı soslu taze kuşkonmazlı ve patatesli haşlanmış taze somon hazırladım.
In favor of a little more coriander To make the flavor of the meat pop.
Onun yerine, ete daha değişik bir tad vermek için kişniş koyacağım.
Too much coriander.
Çok fazla kişniş kattık.
Cinnamon, sage and coriander. A squeeze of lemon, then butter.
Tarçın, adaçayı ve kişniş biraz limon sık sonra tereyağı.
I forgot the coriander.
Kişniş almayı unuttum.
There should have been a bit of coriander and ginger in it. But they're a bit much, I find.
İçinde biraz kişniş ve zencefil olacaktı ama sanırım biraz fazla kaçmış.
And so much coriander you wasted!
Bu kadar çok kişniş otunu heba etmişsin!
Just a few courgettes and coriander is not too much to ask, is it?
Birkaç kabak ve kişniş öyle sorulmayı gerektirecek bir şey değil, değil mi? Lanet bir çiftlikte yaşayıyoruz.
Coriander.
Kişniş.
Coriander doesn't go with lamb.
Kuzu çevirmeyle kişniş gitmez.
I keep coriander, cumin, and bay leaves in the back cupboard.
Dolabın arka tarafına kişniş otu, kimyon ve defneyaprağı koymuştum.
It's coriander for me.
Bence kişniş.
In a coconut-coriander - chili sauce.
Hindistan cevizi ve kişniş aromalı, acıIı bir sos içerisinde.
I made you a ginger coriander broth.
Sana zencefil ve kişnişli et suyu yaptım.
Paprika coriander, nutmeg.
Kırmızı biber, kişniş, hindistan cevizi.
I have eaten coriander marinated chicken wings with Afghan mine victims.
Kişniş ile terbiye dilmiş tavuk kanatları yedim, Afgan mayın kurbanlarıyla.
They need chopping and the coriander grinding.
- Bunların kesilmesi ve kişnişin öğütülmesi gerek.
I've got some coriander seeds and some ginger saved.
Pişman olmayacaksınız.