Cosmetics translate Turkish
385 parallel translation
Perfume and Cosmetics is our outstanding feature.
Parfüm ve Kozmetik asıl işimizdir.
Not even enough to buy her cosmetics.
Makyajına bile yetmez onun. Kesin.
You bring your cosmetics to school, chief?
Okula makyaj çantanı mı getirdin?
I sell cosmetics and pray for her.
Makyaj malzemeleri satıyorum ve onun için dua ediyorum.
Our cosmetics, for instance I will keep mine on this side of the sink.
Bakım malzemelerimiz örneğin. Benimkileri lavabonun bu tarafına koyacağım.
Perfume and cosmetics, powders and wigs...
Kozmetik ve parfüm, pudra ve peruk...
I need another agent, a seller of toys... or cosmetics.
Başka bir elemana ihtiyacım var, bir oyuncak veya kozmetik satıcısı.
My late wife and I were travelling cosmetics merchants.
Rahmetli eşim ve ben kozmetik tüccarlarıyla yolculuk yapıyorduk.
I hate cosmetics companies.
Kozmetik şirketlerinden nefret ediyorum.
I found out that they actually use poisons when they make cosmetics.
Kozmetik üretirken aslında zehir kullandıklarını keşfettim.
Lang Cosmetics is in trouble.
Lang Cosmetics'in başı dertte.
I'll always think of you as the queen of cosmetics.
Ben seni hep kozmetik kraliçesi olarak düşüneceğim.
He worked for Beauty Mark Cosmetics.
Beauty Mark Cosmetics için çalışıyordu.
I... I mean, there are literally thousands of chemists in cosmetics.
Ya... yani, kozmetik işinde kağıt üstünde binlerce kimyacı var.
But this cosmetics stuff is such a complicated thing.
Fakat bu kozmetik işi öylesine karmaşık bir iş ki.
I found out that they actually use poisons when they make cosmetics.
Aslında kozmetik yaptıklarında zehir kullandıklarını öğrendim.
tell you what, want me to show you how to use cosmetics?
Sana makyaj maIzemeIerini nasI kuIIanacagn göstereyim mi?
Beds, mattresses, fabrics, clothing, cosmetics.
Yataklar, şilteler, kumaşlar, elbiseler, kozmetik.
Cosmetics, books, irish massage Tribal headgear, ants
Kozmetik, kitap, İrlanda masajı kabile şapkaları, karıncalar.
Daniela means that she sells cosmetics.
Daniela, kozmetik satıyorum demek istedi.
She sells cosmetics to earn some additional pocket money.
Biraz cep harçlığı kazanmak için kozmetik satıyor.
To get my Chemistry so I can mix my own cosmetics.
Kimya derslerine, kendi kozmetiklerimi yaratmak için.
Delilah, my own brand of cosmetics... a goldmine.
Delilah, kendi güzellik markam, altın madenim.
Yes, cosmetics.
Evet, kozmetik.
Next, it was a cosmetics firm, but with my wrinkles...
Daha sonra bir kozmetik firmasının reklamı vardı. Ama onlarda kırışıklıklarım yüzünden beni istemedi.
Some people from the cosmetics department fed me a bowl of soup and some bread.
Kozmetik departmanından birileri bana corba ve ekmek verdiler.
Alf, what are you doing with cosmetics?
- Alf kozmetik ürünlerle ne yapıyorsun?
The wonderfull world of Terry Faith's cosmetics.
"Terry Faith Kozmetik'in Muhteşem Dünyası"
? I'm selling cosmetics.
- Ben kozmetik ürünleri satıyorum.
The civil servant doesn't need you to sell cosmetics, the civil servant is doing just fine, thank you very much.
- Bu züğürtün senin kozmetik satmana ihtiyacı yok. Bu züğürt iyi geçiniyor, sağol.
By selling cosmetics?
- Kozmetik ürünler satarak mı?
Listen, ladies, I don't know what Alf told you, but this cosmetics....
- Bayanlar, Alf'in size bu ürünler hakkında ne dediğini bilmiyorum ama...
Cosmetics?
Kozmetik mi?
No, it's only a game if you win, but if you lose, it's a stinking waste of time, especially if you lose to the Kiss-Me Cosmetics Company.
Kazandığın zaman oyun sayılır kaybedersen sadece zaman kaybı demektir. Hele hele, Öp-Beni Kozmetik Grubu'na yenilirsen.
It's cosmetics, not curing cancer.
Bu kozmetik, kanser ilacı değil.
What about cosmetics?
Ya kozmetik?
Our cosmetics magnate, who hopes to make his fortune selling makeup for pets.
Ev hayvanları için makyaj malzemesi... satarak bir servet kazanmayı umuyormuş.
I'm not sure you're the person I should talk to. I'm here about your advertisement in the newspaper, about the cosmetics position.
Konuşmam gereken kişi siz misiniz bilmiyorum ama gazetedeki güzellik elemanı ilanınız için geldim.
Why should I go to Miami... and work in a cocktail bar or sell cosmetics in Saks?
Miami'ye neden gitmek... Ve bir barda çalışmak ya da Saks'ta kozmetik satmak zorunda olayım?
"to distribute an exciting new line " of Patty Brite cosmetics.
Biliyormusun, biz evlenirken, ismini iç çamaşırlarına yazmış
Generally, we feel you are your own best advertisement, so we like our Patty girls to wear our cosmetics.
Bu anlaşılmaz şekilde çoraplarını arıyor, ve onları bir amaç uğruna kaybetmediğime inanmıyor.
I'm a Patty Brite girl. I sell cosmetics in my spare time. So it's a full-time job?
Canım, şu an buna inanmaya bilirsin, ama başka hademelerde olacak.
Look, Al, why don't we just skip over her and get to the people who actually bought the cosmetics.
Hey! Kesin şunu!
You see, pookie, since you're the only one buying your cosmetics, you're not really making any money.
* Ateş yeni bir şey değil * * Ateş uzun süre önce başladı *
It's the same reason that cosmetics sales staff wear white coats, because fools like you think that something with a Swiss name that calls itself a skin treatment is better for you than a tub of cold cream, which is all you're actually getting.
Kozmetik dükkanlarında çalışanlar aynı sebepten beyaz önlük giyer. Çünkü senin gibi salaklar İsviçreli tarzda bir cilt bakımının, bir tüp kremden daha iyi olduğunu düşünüyor.
His mother works in cosmetics.
Annesi kozmetik alanında çalışıyor.
She sells cosmetics.
Kozmetik ürünleri satar.
Cosmetics, or something.
Kozmetik ya da bunun gibi bir şey.
You're allergic to a certain kind of cosmetics, especially men's cologne.
Belli türde bakım ürünlerine alerjin var. Özellikle erkek parfümlerine.
Back up here a whole row of new cosmetics.
Buraya da bir sıra yeni kozmetik.
- It's all cosmetics, officers.
- Hepsi kozmetik ürünleri.