English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Crayon

Crayon translate Turkish

210 parallel translation
Ma soeura un crayonjaune.
Ma soeur a un crayon jaune.
Give me the crayon, Lisa.
Boya kalemini bana ver, Lisa.
I'm going to have to take the crayon away from you.
Boya kalemini vermek zorundasın.
Are you angry because I took your crayon?
Boya kalemini aldığım için mi kızdın?
Therefore, you shouldn't have taken away her crayon even though she marked the wall.
Duvarlara resim yapıyor olsa bile boya kalemlerini elinden almayın.
She don't even lift up a crayon.
Resim kalemini kaldıramaz bile.
That is a dog licence with the word "dog" crossed out and the word "cat" written in in crayon.
"Köpek" çizilip "kedi" yazılmış bir köpek ruhsatı.
AND SHE WASN'T ABLE TO STOP IT. DO YOU KNOW WHAT SHE DID? SHE TOOK THE CRAYON, AND SHE JUST SCRUBBED ON THE PAPER
Sybil kırmızı ve yeşili denedi, ama mora dönüştü ve o da buna engel olamadı.
DRAWING WITH MY PURPLE CRAYON.
Hayır, anlatmamalıydım.
- Yeah, he writes them in crayon.
Evet, renkli kalemlerle yazıyor.
I mean, she'd stick crayon to paper, but she phones now.
Bir şeyler karalardı işte. Artık telefonla arıyor.
I've seen'em written in blood, I've seen'em written in crayon.
Kan ile yazılmış gördüm, pastel boya ile yazılmış gördüm.
Veronica says you brought in that horrible creature in the crayon box.
Veronica o korkunç yaratığı boya kutusuna senin koyduğunu söylüyor.
I had a map someplace with the stops marked in crayon.
Harita, orada bir yerde olacaktı. Duraklar işaretli.
- Crayon.
- Renkli kalem.
Did you do your name in a crayon?
İsmini pastel boyayla yazdın?
He must like making dots with the crayon he writes this drivel with!
Bu saçmalıkları yazarken kullandığı boya kalemleriyle... nokta çizmeyi çok seviyor olmalı!
I don't have a red crayon.
- Kırmızı pastelim yok.
Le crayon.
Le crayon.
A, uh... single black crayon.
Siyah pastel boya istedi.
He's dating a crayon.
Bir boyalı kalemle çıkıyor.
You've seen that crayon-in-the-nose trick before?
Buruna sokulmuş pastel boya vakasını gördün mü?
Or do you need me to draw it in crayon, like usual?
Yoksa herzamanki gibi çizerek mi açıklayayım?
" Let's see, I got a crayon up my nose at 11 : 00.
" Bakalım, 11 : 00'de burnumun üstünde bir boya kalemi var.
They found the crayon.
Boyayı buldular.
I did my paper on Harold and the Purple Crayon.
Ben ise Harold ve Mor Kalem hakkında ödev yazdım.
... who draws the world the way he wants it to be... ... with his magic crayon.
Çocuk, sihirli kalemiyle, dünyayı olması istediği gibi boyuyordu.
But I just couldn't seem to get him to put down that purple crayon.
Ancak mor kalemini bırakmasını sağlayamadım.
If we do this, it means that I stop dating Richard... and you stop dating Amber or Turquoise... or whatever crayon she was named after.
Eğer bunu yapacaksak, ben Richard'la buluşmayı... sen de Amber midir? Turkuaz mıdır nedir... onunla buluşmayı keseceksin, tamam mı?
- with the words "no way" written in crayon.
Ben sadece üstünde pastel boyayla "hayatta olmaz" yazan ince kağıtlar bekliyorum.
Well she ain't the sharpest crayon in the box.
Kutudaki en keskin kalem değil.
But my crayon broke.
Ama boya kalemim kırıldı.
It's like you come onto this planet with a crayon box.
Bu, gezegene renkli bir kalem kutusuyla gelmeye benziyor.
The crayon is right there.
İşte tam burada.
But there's only one crayon left, and it's brown.
Ama bir tane pastel boya kaldı.
IS THIS A CRAYON?
Pastel boya mı bu?
Mr. Simpson, I'm afraid you have a crayon lodged in your brain.
Bay Simpson, sanırım beyninize saplanmış bir crayon boya kalemi var.
There's a crayon in my brain?
Beynimde Crayon boya kalemi mi var?
My thumb must have covered up the crayon every time.
Baş parmağım her seferinde boya kalemini kapamış olmalı.
We could remove the crayon for you.
Boya kalemini isterseniz çıkarabiliriz.
I am here to give hope to the least of you... because we all have a crayon up our nose.
Buraya en ümitsizinize dahi umut vermeye geldim çünkü hepimizin burnunda boya kalemi var olabilir.
Maybe it's not a crayon made of wax.
Belki balmumundan yapılmış değildir.
Maybe it's a crayon made of prejudice.
Belki de önyargınızdır sizi sınırlayan.
- I want you to stick this crayon... - into my brain.
- Bu boya crayon boya kalemini beynime geri koymanı istiyorum.
The old "Crayola oblongata."
Şu eski "beyin sapı crayon'u".
Sweetheart, a missing crayon could be anywhere.
Tatlım, kaybolmuş bir crayon herhangi bir yerde olabilir.
- We could remove the crayon for you.
- Senin için boyalı kalemi çıkarabiliriz.
Do you write your poems with a crayon?
Renkli kalemle mi şiir yazıyorsunuz?
I can'tjust... take a crayon and... sketch a new computer.
Bir kalem alıp yeni bir bilgisayar çizemem.
The first day at kindergarten, you cried because you broke the yellow crayon and you were too afraid to tell anyone.
Anaokulunun ilk gününde sarı pastel boyayı kırdığın için ağlamıştın. Başkalarına söylemeye korktun.
She's as dumb as a crayon.
Bir kalem kadar aptal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]