Crowbar translate Turkish
493 parallel translation
scratching guitar and crowbar
- Gitar ve kazayağı!
- Crowbar! Right!
- Kazayağı, doğru!
I'm gonna use your kidnapping Frazier as a crowbar to pry open and uncover this cesspool.
Frazier'ı kaçırmanı kullanıp bu lağım çukurunu açacağım.
He done in both his pa and ma with a crowbar.
Anne babasını bir levyeyle öldürmüştü!
You take the crowbar.
Hiçbir şey unutulmadı. Levyeyi sen al.
- You married that crowbar?
- O sahtekârla mı evlendin?
Shove the end under the piling like a crowbar.
Onu kaldırması için direğin altına yerleştir.
We'll move it with a crowbar.
Levye ile hareket ettirebiliriz.
That's like being hit in the head with a crowbar once a day.
Bu her gün bir kere kol demiriyle dövülmek gibi bir şey.
Red, get me a crowbar.
Red, bana bir levye getir.
Next time I'll use a crowbar.
Gelecek sefer levye kullanacağım.
I used a crowbar.
Levye kullandım.
How about letting us have that crowbar?
Manivelayı verecek misiniz?
A crowbar's heavy.
Levye ağırdır.
Now, where's the bloody crowbar?
Kahrolası levye nerede?
Do you have a crowbar?
Levye gibi birşeyin var mı?
I might find a crowbar or something.
Levye gibi bir şey bulabilirim.
My husband means a crowbar.
- Kocam kazayağı diyecekti.
Chisel, crowbar, cutting torch.
Keski, kazayağı, meşale.
Let's see if we can find a crowbar or something.
Levye falan var mı bir bakalım.
- You got a crowbar?
- Levye var mı?
Crowbar, an awl, screwdriver skeleton key, drill.
Levye, çuvaldız, tornavida, maymuncuk, matkap.
I expect you to pick up that crowbar and kill me.
Senin şu demir çubuğu yerden alıp beni öldürmeni bekliyorum.
Now, pick up the crowbar.
Şimdi şu demiri al.
Now, pick up the crowbar.
Hadi, şimdi al şu demiri.
As I was bending over, the captain, Anders attacked me with the crowbar, and Jones...
Onunla ilgilenirken, yüzbaşı, yani Anders bana demir sopayla saldırdı, sonra Jones...
- Get a crowbar and pry it loose.
- Manivela alıp kanırtarak çıkar.
I used to wake Ken up with a crowbar on the back of the head.
Eskiden kafasını levyeyle kaldırarak uyandırırdım.
The crowbar I find on the floor, backseat.
Arka koltukta yerde manivelayı gördüm.
I admit I look suspicious with a crowbar in my hand, trying to open her trunk.
Elimde manivela, onun bagajını açmaya çalışırken şüpheli görünüyorum.
One guy I hit with a crowbar.
Adamın birine kol direğiyle vurdum.
I'll bust his head myself with a crowbar.
Kafasına levyeyi kendim geçiririm.
A crowbar, a hammer!
Bir levye, bir çekiç!
We need a crowbar or something.
Bize levye ya da öyle bir şey lazım.
Will you crowbar this into your cranium?
Bunu kafatasına monte eder misin?
Somebody took my crowbar.
Hayır! Biri levyemi almış.
There's my fucking crowbar.
Benim lanet olası levyem burada!
Get the crowbar and a hammer, Ralphie. Go on.
Git levye ile çekici getir, Ralphie.
"Dustbin, calendar, books, games, paper, pencils, shovel, spade, crowbar, axe, hatchet, saw, whistle and / or gong for alarms, suitcases for furniture or evacuation, string, pliers first-aid kits, safety pins, scissors, flints, aspirins, diarrhoea remedy, tweezers, calamine lotion, war crisis editions, lice-flea powder, rodent poison, insulin, blood-pressure tablets, rubber gloves, sanitary towels, mirror, toilet paper, eyewash."
"Çöp kovası, takvim, kitaplar, oyunlar, kağıt, kalem, kürek, bel, levye, balta, nacak testere, alarm vermek için çan ve / veya düdük eşyalar ve tahliye için valizler iplik, pense ilk yardım kitleri, çengelli iğne, makas, çakmaktaşı, aspirin, ishal ilacı cımbız, kalamin losyonu, savaş krizi yayınları, bit-pire tozu kemirgen zehri, insülin, tansiyon hapları lastik eldiven, kadın peti, ayna, tuvalet kağıdı, göz yıkama ilacı."
GET THE CROWBAR.
- Şunu al.
- Hand me the crowbar.
- Kazayağını ver.
Hand me the crowbar.
Bana kazayağını ver.
Get a crowbar and get....
Bir manivela al ve hemen....
Get the crowbar.
Bana manivelayı getir.
Crowbar, Jason.
Levye, Jason.
Crowbar!
Levye!
And that's... Probably your crowbar.
Ayrıca o da muhtelemelen levyen.
I was until i saw the crowbar.
Levyeyi görene kadar öyleydim.
I'll beat you with a crowbar until you go away.
Gidene kadar seni bir levyeyle döveceğim.
I'll make bail in 24 hours, and they'll have to peel me off you with a crowbar!
24 saatte kefaletle çıkarım, sonra beni üzerinden ancak levyeyle alabilirler.
Tomorrow, this'll be our crowbar.
Yarın levyemiz bu olacak.