Curves translate Turkish
411 parallel translation
And I'll watch all the curves too.
Bütün virajlara da dikkat ederim.
Well, I guess he figured you pitched him some pretty low curves.
Şey, sanırım onu çok zor bir durumda bıraktığını düşünüyor.
Well, he reacted in all three curves... uh, very specifically.
Şey, toplam olarak üç eğride tepki verdi, ah, çok özel olarak.
But time itself does not pass, but curves along us.
Zaman da geçip gitmez. Sadece bükülür.
- You know them hairpin curves?
- Keskin virajların orada. - Nick, Nick —
The fine hair on herneck, the soft curves ofherbeIIy.
Boynunu örten güzel saçları, göbeğinin o yumuşak kıvrımları.
More curves than a scenic railway.
# Manzaralı bir demiryolundan daha kıvrımlı.
No curves.
Hiç lafı dolandırmadan.
It's a one-lane gravel road that curves west from the coast highway.
Sahil otoyolunun solundan ayrılan tek yönlü, taşlı bir yol.
Madame Mae's Frock Shop doesn't cater to women with terrific curves.
Madam Mae'nin dükkanında muhteşem kıvrımları olan bir kadın kıyafeti yok.
It curves in the middle.
Kendi ortasında kıvrılıyor.
You're throwing curves, gentlemen!
Buna ne diyorsunuz takım?
It takes curves at 100 mph.
Saatte 160 km hızla gider.
I can't pass them on the curves. Go on.
Olabilir, kaza yapmak istemiyorum.
There are lots of curves... and the rails are narrow.
Çok viraj var... ve raylar da çok dar.
A nice friendly little rally, just once around the circular marker. Just three little curves.
Şu lastiklerin etrafında, üç küçük tur.
Half a mile from Antoine's lookout, a little side road curves off the highway.
Antoine'nin gözcülük yapacağı yerin yaklaşık bir kilometre öncesinde otoyola çıkan küçük bir tali yol var.
( sighs ) Oh, I love these curves,
Ah, bu kavislere bayılıyorum.
Now with the Grahams'there's a string of pools that curves clear across the county to our house.
Grahams'ları da sayarsak civardaki havuzlar burdan eve kadar bir yol oluşturuyor.
They threw me a few curves. No time to explain.
Açıklamak için vakit yok.
These small depressions, the large curves and projections.
Bu ufak çukurlar geniş eğriler ve çıkıntılar.
It's the way your shoulder curves, the straight line of your neck.
Omzunun kıvrımını, boynundaki düz çizgiyi...
Someone as skilled as you should learn to read her soul, not just her soft lines and rounded curves.
Senin gibi yetenekli biri, yalnızca onun yuvarlak ve yumuşak hatlarını değil... ruhunu okumayı da öğrenmeli.
"Lake Ontario curves more than 3 degrees from its east to its west shore".
Ontario gölünün doğu kıyılarından batı kıyılarına doğru 3 derecelik bir eğim varmış.
But I am following through on Dr Adams'theories and probability curves.
Ama ben Dr. Adams'ın düzenlediği olasılık eğrileri ve teorilerinin gereğini yapıyorum.
'She had a full set of curves which nobody had been able to improve on.
'Kimsenin onunla yarışamayacağı, herkesten daha iyi kıvrımları vardı.'
Way the river curves.
Nehrin kıvrımları.
* Heed the curves, the fills, the tunnels * Never falter, never quail
* kavislere, tümseklere, tünellere * aldırmadan, korkmadan gideriz.
"of certain curves of brick wall..."
" falanca tuğla duvarına ait kavisin...
Let me feel your beautiful curves.
Güzel kıvrımlarını hissedeyim.
No, it's not exactly that, you know... in the dark, under the sheets a body... curves...
Hayır aslında tam olarask öyle değil de, bilirsin... karanlıkta, çarşafların altında..... kıvrılmış bir... vücut...
He tried various oval-like curves, calculated away made some arithmetical mistakes which caused him to reject the correct answer.
Pekçok oval şekilli eğriler üzerinde hatalı matematiksel çalışmalar yaptı, bunlar doğru cevaba ulaşmasını engelledi.
Apollonius of Perga studied the parabola and the ellipse curves that we know today describe the paths of falling objects in a gravitational field and space vehicles traveling between the planets.
Pergeli Apollonius, yerçekimsel ortamda düşen objelerin ve gezegenler arasında seyahat eden uzay araçlarının seyrini tanımlayan eğriler olan parabol ve elipsleri çalıştı...
9 curves and 18 turns before you see the sun
Güneşi görmeden evvel 9 viraj ve 18 dönemeç
[Bonnie Chuckles] Look at the curves.
Şu kıvrımlara baksanıza.
The television screens for example ; all by themselves they created an itinerary that sometimes wound up in unexpected curves.
Televizyon ekranlari söz gelimi tamamen kendi baslarina bir ajanda yaratiyorlardi, kimi zaman beklenmedik egrilerle sarilmis zivanaya...
- You gotta be careful up there. They got some dangerous curves.
Orada dikkatli olmalısınız.
- Watch it on the curves or we'll fly off.
- Virajlarda dikkat et yoksa uçarız.
DARLING, THAT'S BECAUSE ALL YOUR CURVES ARE IN THE WRONG PLACES.
Hayatım, giyemiyorsun çünkü senin kıvrımların yanlış yerde.
( Narrating ] We returned downhill through the tunnel curves fast.
Merkeze, tünellerin virajlarından son sürat geçerek geldik.
I let her copy my marginal utility curves.
Paranın marjinal fayda eğrilerinin kopyasını veriyordum.
Yeah, well, they threw us a few curves too since Lightning broke me out.
Şimşek beni kaçırdıktan sonra biz de çok atlatma yaptık.
The part of your leg that curves into your inner thigh.
Bacağının, iç uyluk kemiğine eğilen kısmı.
Notice the curves of the steeple.
Çan kulesinin kavislerine dikkat edin.
Because, Mama... whenever we go for target practice with that warped bow of his... the arrow curves away from the bull's eye, hits the side of the hill, and breaks in two.
Çünkü, anne ne zaman onun o yamuk yayıyla atış talimi yapsak ok hedeften şaşarak tepenin dibindeki kayaya çarpıp kırılır.
She had a full set of curves and the kind of legs you'd like to suck on for a day.
Alımlı vücut hatları ve insanın gün boyu emesi gelen bacakları vardı.
Say doll, this mug's got more moves than you got curves. I cracked that case.
Bebek, bu surat, sendeki kıvrımlardan daha oynaktır.
Down on the track where it counts, where one mistake can cost you your life, it takes a special breed of person to handle the curves and keep up with the action.
Hesaba katılan Bir hatanın bedelini bile hayatınızla ödeyeceğiniz pistte, sadece özel insanlar virajlarla baş edebilir. ve yarışa devam eder.
But you-you handled the curves better than most.
Ama çoğu kişiden iyi geldiniz.
But she's got more curves on that bod than the Stanley Cup.
Ama Stanley Kupasından daha kıvrımlı bir vücudu var.
It's about women, and how they are not mere objects with curves that make us crazy.
Bu kadınlar hakkında, ve onlar bizi deli eden kıvrımlarıyla, sadece birer obje değiller.