English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / D'etre

D'etre translate Turkish

44 parallel translation
That's your whole raison d'etre, ain't it? No leads!
Tüm varoluş nedeniniz bu değil mi?
It just isn't my raison-d'etre.
Ama varoluş nedenim bu değil.
- Those cars are my life, my soul, my raison d'etre! - Shh! Mr. Toad owes me money.
Bay Kurbağa'nın bana borcu var.
But the second, equally important, is to contribute to the social revolution "which is the Commune's" "raison d'etre." " "
Elbette, camlarının ardında şık takım elbiselerin olduğu ve tavanlarından jambonlar sarkan dükkânların önünden bizler de geçiyoruz.
" " "was won by the working class." " " "l fail to see the Commune's raison d'etre,"
Versay'a gidiyoruz, on gündür bekliyorduk.
You're my raison d'etre.
Sen benim var olma sebebimsin.
- No, that was my raison d'etre.
- Hayır, varlık nedeni oldu.
This is my raison d'etre.
Bu benim olma nedenidir.
Merci d'etre venus si nombreux!
- Çok teşekkürler...
To your raison d'etre.
Sizin varlık nedeni için
Trust in me, and my raison d'etre.
Bana Güven, ve benim raison d'être
All right. If I'm second-rate as the smart kid, I'll find a new raison d'etre.
Pekâlâ, şimdi ikinci dehâ olarak yaşamak için yeni bir neden bulacağım.
Which explains his familiarity with LIGO's raison d'etre.
LIGO'nun varolma nedeniyle aşinalığını açıklıyor.
The chain of sad souls that lost their raison d'etre.
Var olmanın anlamını kaybetmekle kederlenmiş bir grup beyin.
Had I been anywhere else in the world, I never would have found my raison d'etre.
Dünyanın başka bir yerinde olmuş olsaydım varoluş nedenimi asla bulamayacaktım.
That's my raison d'etre, baby.
Bu benim varoluş nedenim, bebeğim.
I know this is very difficult for you to understand but my whole reason for being here, my raison d'etre, this is the denoument...
Bunu anlaman çok güç biliyorum, ama burada olmamın tüm nedeni var oluş nedenim, çözümü bu...
I'll explain the whole sort of raison d'etre thing to Lou and she'll listen.
Ben Lou'ya neyin neden olduğunu anlatmaya çalışırım. Beni dinleyecektir.
Oh, well, actually, I brought along a portfolio... Which has got my "raison d'etre."
Aslında, bu dosyayı yanımda getirdim kendisi "benim varoluş sebebimdir".
Removing Joe Chill as the killer of Batman's parents effectively deprived him of his raison d'être.
Batman'in ailesinin katili Joe Chill'i ortadan kaldırmak Batman'in varoluş nedeninin yok olmasına sebep oldu ( raison d'etre ).
It's given me a purpose in life, a goal, a raison d'etre.
Bu bana bir hedef, yaşamak için bir neden veriyor.
I hope you will reconsider NSS raison d'etre
Lütfen, NSS'e olan ihtiyacınız konusunda dikkatlice düşünün.
If you say Raison d'etre I'm going to kill myself
- Eğer'yaşama amacı'dersen kendimi öldürürüm.
My raison d'etre.
Bu benim var olma nedenim.
Il n'y a qu'un bonheur dans la vie, c'est d'aimer et d'etre aimé.
Il n'y a qu'un bonheur dans la vie, c'est d'aimer et d'etre aime.
- It's my raison d'etre.
- Hanımefendi, Todd Margaret durmaz. - Hayır dokunmayın.
True story. No, raison d'etre. It's French.
Reçeli kavanozdan çıkarmayı başardınız.
So, what's your favorite dish of his?
Sizlerin tabiriyle "tutkum." - "Raison d'etre" yani.
His helium infused chicken balloons?
"Raison d'etre" Fransızca.
Because he took away, when he did what he did to himself, he took with him the raison d'etre for the kind of work we did together.
Çünkü kendine bunu yaptığında beraberinde beraber yaptığımız işin varlık sebebini de alıp götürdü.
- Um... - I'd like you to meet my raison d'etre.
Benim varoluş nedenim ile tanışmanı istiyorum.
That's my raison d'etre.
Bu benim var oluş sebebim.
But, of course, monsieur, that is your raison d'etre.
- Elbette, bayım, bu sizin varlık nedeniniz.
And the Shuttle secures its raison d'etre.
Ve Mekik varoluş nedenlerini korur.
Do not flee from themselves, but they will find raison d'etre.
"Kendinden kaçmayacak, kendini bulacak."
Sutter was tormented by his failure to protect her and law enforcement's failure to catch killer- - it became his raison d'étre.
Sutter'ın ablasını korumakta polislerin de katilleri yakalamakta başarısız olması, onun varoluş nedeni oldu.
That's your liaison d'étre?
Bu senin var oluş sebebin?
I may have been your Raison D'etre
Ben senin var olma sebebin olmuş olabilirim.
The woman's raison d'etre is protecting children, yet she showed no sign of relief.
Kadının amacı çocuklarını korumaktı, ama hiç bir rahatlama belirtisi göstermedi.
It's my raison d'etre.
Yaşama sebebimdir.
My focus, my raison d'etre, my vocation is... killing.
Odak noktam, varoluş sebebim, mesleğim... öldürmek.
It is her raison d'etre.
Onların varlık nedeni budur.
This is someone whose whole raison d'être is avenging the loss of her mother.
"Raison d'etre" sinin tek nedeni, annesini kaybetmenin intikamını almak.
"Raison d'être"?
- "Raison d'etre" mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]