English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dangling

Dangling translate Turkish

409 parallel translation
With a Saxon dangling from every gallows tree between here and Charnwood?
Buradan Charnwood'a kadar her darağacında sallanan bir Sakson varken mi?
I'll have him dangling in a week.
Bir hafta içinde sallandırırım.
Ashley, you should've told me years ago that you loved her and not me. And not left me dangling with your talk of honor.
Ashley, beni değil, onu sevdiğini bana yıllar önce söylemeliydin bunun sadece onur meselesi olduğuna inandırdın beni.
I don't wanna find you under that old sycamore, with your feet dangling.
Yoksa sizi bir gün bu agaçta sallanarak görürüm.
Dangling on my line
# Dangling on my line #
If he had not insisted on reading that abominable poem he would have had me neatly dangling at the end of his rope before the news arrived.
O berbat şiiri okumak için ısrar etmemiş olsaydı haber ulaşmadan önce ipin ucunda sallanmama neden olacaktı. - Huh.
All of a sudden, you turn around, start writing about your beautiful sister, Eileen... that has a dozen men running after her... and shes got them dangling like puppets on the end of a string... wrapped around her little finger.
Sonra birden, yön değiştirdiniz, güzel kardeşiniz hakkında yazmaya başladınız, Eileen düzinelerce erkek etrafında dolanıyor, ve onları ipin ucundaki kukla gibi oynatıyor. Küçük parmağında döndürüyor.
But we must be very careful never to leave any loose ends dangling.
Fakat dikkatli olup asla gevşek noktaları sallantıda bırakmamalıyız.
He works, I'm sure, with a cigarette dangling from his mouth, like so.
Çalışırken ağzından sigarasını düşürmediğinden eminim.
They always leave me dangling, somehow.
Onlar beni hep bir şekilde boşlukta bırakırlar.
" You're a Wisteria dangling above
" Sen yukarıda sallanan bir morsalkım
If it wasn't for the Monsewer, our scalps'd be dangling from some Comanche tepee and this little tad'd never grow up to lie about Texas.
Eğer Monsewer olmasaydı, kafaderilerimiz bazı Comanche çadırlarında sallanacaktı ve bu bebek asla Texas'da büyüyemiyecekti.
I do hate to see an unshaded light bulb dangling from the ceiling like that.
Tavanda sallanan çıplak ampul görmekten nefret ediyorum.
Those people with their legs dangling outside the car!
Bu bacaklarını camdan sarkıtanlar yok mu!
Then you came along dangling $ 50,000 a year under my nose and, to my everlasting shame, I sold out.
Sonra burnumun dibine 50 bin dolar sallayarak sen çıkageldin sonsuza dek utanacağım şekilde, satıldım.
My friend, she's got you dangling.
Dostum, seni parmağında oynatıyor.
Where did you go after you left my man dangling at the Corner bar?
Adamımı Corner Bar'da ektikten sonra nereye gittin?
A cigarette dangling from a crack in the bandages... it looks freakish.
Bandajın arasındaki yarıktan bir sigara sarkıyormuş gibi... Hilkat garibesi gibi görünüyorum.
It is quite possible we've been misled, but we don't want to leave any loose ends dangling, do we?
Yanlış yönlendirilmiş olabiliriz, ama cevaplanmamış soru bırakmak istemeyiz, değil mi?
The length of the rope is adjusted so that the condemned's feet are left dangling a foot above the ground.
İpin uzunluğu mahkûmun ayakları otuz santimetre kadar havada sallanacak şekilde ayarlanır.
I turn around with my fingers dangling, upset about the bite.
Sallanan parmaklarımla arkamı dönüyorum, ısırıktan dolayı üzülmüşüm.
Red, little, spiky stigmas of the female flower... dangling, yellow male catkin... yellow pollen flying from one to the other.
Dişi çiçeğin kırmızı, küçük ve yapışkan stigmaları salınır ve erkek söğüt çiçeği,.. ... sarı polenler birinden diğerine uçup durur.
You kept them dangling.
Karar vermen için bekleyip durdu.
That leaves the other four of us somewhat dangling, wouldn't you say?
Bu geri kalan dördümüzün söz almasını gerektiriyor, konuşmayacak mısınız?
Dangling us on a wire.
Kablolarda oynatıyor bizi.
So it's you strung up and dangling there, Lambert?
Orada asıIı durup sallanan sen miydin Lambert?
"Keep the fool who wants to marry me dangling on my line"
"Benimle evlenmek isteyen salağı Oyalayıp duracağım"
- A man dangling in the air.
- Havada sallanan bir adam.
You, with your Yin-Yang balls dangling from your... Zen brain?
Siz ve beyninizden sarkan Ying Yang toplarınız?
Finally there's no need to be left dangling anymore
harika bir iş başardınız...
I usually have at least a month before I am faced with students in women's underwear, or an artist's rendering of my persona dangling from the rafters.
Kadın iç çamaşırı giyen bir öğrenci veya bir sanatçının beni tavandan sallandırdığını görmem, genellikle en az bir ay sürer.
The old dangling-in-a-cage routine.
Eski "kafeste sallandırma" rutini.
So high up, dangling hollow from the tower.
"Öyle yükseklerde ki kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!"
Dangling hollow from the tower.
"... kulenin tepesinde boş boş sallanıyor! "
I'm out there impersonating Piedra, and you've got Feds crawling out of manholes and dangling from trees.
Ben gidip Piedra gibi davranacağım. Sense kanalizasyon tamiri yapan ve ağaçlardan sallanan Federaller getireceksin. Teşekkürler.
She knows I got 10 pounds of dangling fury waiting for her.
O onu bekleyen koca bir aletim olduğunu biliyor.
He's dangling from the food chain and I am in the stars.
O yemekten başka bir şey düşünmüyor ve ben ise yıldızlar ile beraberim.
When you remember your past lives, it's like your emotions get spread, like a dangling nerve, all over the map.
Daha önceki hayatlarını hatırladığında, hislerin sallanan bir sinir gibi her tarafa yayılır.
His eye hanging out of its socket and dangling on the crushed cheekbone.
Gözleri yuvalarından çıkmış ve ezilmiş elmacık kemiklerinin üzerinde sallanıyor.
When you guys had me dangling like a worm on a hook a hundred feet below First Avenue.
Beni Birinci Cadde'de oltanın ucundaki yem gibi sallandırdığınızda.
He's been dangling that senior vice-presidency at you for years.
Bu kıdemli başkan yardımcılığıyla seni yıllardır oyalıyor.
Is it soft and dangling? I did not look at it.
Hiç olmazsa gözlerimi taşıyor.
Your nipples are hard, little guy's dangling.
Göğüs uçların sertleşir, ufaklık sallanır.
You've got a dangling participle.
Sallanan bir fiilin var.
I felt abandoned, my thick penis dangling between my thighs.
Kendimi yalnız hissediyordum. Cinsel organım bacaklarımın arasında sakindi.
He'll slowly regain his confidence... as the months and years drift by... blissfully unaware... that the sword of Damocles is dangling just above his head.
Güvenini yavaşça geri kazanacak... ve aylar yıllar boyunca umutsuzca minnet dolu olacak... ve bu duygu kafasının üstünde Demokles`in kılıcı gibi salanıp duracak.
Get some broad with tassels dangling, dancing on your desk?
Masanın üstünde dansöz mü oynatacaklar?
The fool actually handed me the bag while I still had the $ 5 dangling in front of the window.
Salak, ben beş doları pencerenin önünde sallarken, cidden bana paketi uzattı.
Mr Sisko, Nog, I thought I told you, no dangling over the Promenade.
Bay Sisko, Nog, size söylediğimi sanıyorum, güverteden sarkmak yok.
Fancy, 250 cattle beasties dangling at each ear.
Beğendin mi, her kulağına 250 öküz asılı yani.
Your legs dangling above the Seine.
Seine'in üzerinden sarkıtıyorsun bacaklarını.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]