Daring translate Turkish
1,009 parallel translation
I've been in the street half the night, walking under your window just as I did when I first knew you, wanting to come up but not daring to.
Gece boyu sokakta, pencerenin altında yürüdüm. Aynı ilk tanıştığımızdaki gibi. Çıkmak istiyor ama cesaret edemiyordum.
I admire your courage, your wit, and the daring with which you tackle your problems.
O cesaretine, zekana, sorunlarını ele alırken gösterdiğin o cüretkarlığa.
As it progressed became more and more poetic, it's stile became more complex, its experiments more daring.
Film daha çok şiirsel hale geldikçe, sitili daha karmaşık ve deneyleri daha cüretkar oldu.
A civilian daring to criticize the army.
Hmm... Başıbozuk biri orduyu eleştirmeye cüret ediyor.
Russia would never forgive us for the lack of daring.
Korkaklığımızdan ötürü Rusya asla bizi affetmeyecekti.
What deed of reckless daring are you going to do... to make me take back my feather?
Beni tüyümü almaya ikna etmek için... nasıl bir gözü kara işe kalkışacaksın?
We have with us tonight, that most daring of all blockade runners... whose fleet schooners, slipping past the Yankee guns... have brought us here the very woolens and laces we wear tonight.
Bu akşam aramızda en cesur kuşatma yarıcısı bulunuyor Yanki topları arasından sıyrılıp geçerek gelen ve bizlere bu akşam giymekte olduğumuz yün ve dantel kumaşları getiren kişi.
That's what I've been thinking, but not daring to say!
Ben de öyle düşünüyordum ama söylemeye cesaret edemedim!
I stand outside of his doorway not daring to enter for fear he'll reproach me.
Beni utandıracak korkusuyla içeri girmeye cesaret edemeyip dışarıda bekliyorum.
Egbert Sousè makes daring... "
" Egbert Sousè korkusuzca...
- We want to show our appreciation of your gallantry and daring.
Cesaretiniz ve kahramanlığınız için minnettarlığımızı göstermek istiyoruz. Teşekkür ederim.
This is daring!
Bu çok cüretkar!
This daring gown has stormed the town Its lamé will not crack
Cüretkar tuvalet şehri sarstı Lamesi çatlamaz
Or haven't you the courage to face the most daring...
Yoksa bununla yüzleşecek cesaretin -
And very daring, if you follow my meaning, sir.
Ve çok cesurcaymış, neyi kastettiğimi anladıysanız efendim.
I suppose my ideas were too daring for him.
Sanırım benim fikirlerim O'nun için fazla cüretkardı.
- He's daring enough as it is.
- Şimdiden gözüpek.
And now, ladies and gentlemen, this fearless little lady will attempt the daring, death-defying feat of turning a somersault on the high wire.
Bayanlar ve baylar bu korkusuz bayan şimdi de korkmadan yüksek ip üzerinde takla atarak ölüme meydan okuyacak.
The Czech government in exile here informs that the daring execution... of the hangman Heydrich is expected to be followed by a nationwide bloodbath... as savage as only the Nazi barbarians can be.
Buradaki sürgün Çek hükümeti cellat Heydrich'in cesurca infaz edilişiyle... Nazilerin yapabildikleri kadar vahşice ülke genelinde barbarlıklarını sergileyerek. toplu kıyımlara neden olacağını beklemektedir...
Yes, I've heard all about the daring Henry.
Evet, gözü pek Henry hakkındaki her şeyi duydum.
That was a daring deed, Herr Müller.
Çok cüretkar bir eylem, Herr Muller.
"Prentiss Hat Company in Hackensack victim of daring holdup."
Hackensack'teki Prentiss Şapka Fabrikası soygun kurbanı oldu. "
Not everyone could wear such a daring hat.
Böylesi cesur bir şapkayı herkes takamaz.
Incredibly daring, illimitably adventurous.
İnanılmaz yürekli, eşsiz maceracı.
The luck of the Zelton Bandits began running out today when they attempted one of the most daring robberies in the Southwest.
Zelton Haydutları'nın şansı bu sefer yaver gitmedi. Güneybatının en cüretkar soygununu yapmaya kalkıştılar ama başarısız oldular.
Romance with lovely Gloria Parson. Stirring adventures with daring Jim Parker and his horse, Dixie, riding the range far west.
Gloria Parson'un muhteşem aşkıyla birlikte Jim Parker'ın atı Dixie'yle yaptığı kahramanlıklar izlenecek.
- Morris is so daring.
- Morris çok gözü pek biri.
From this dizzy height, fearless Freep... the world's most daring high-diving artist... will execute his death-defying dive... into a bucket of water placed upon the stage below.
Bu baş döndürücü yükseklikten, Korkusuz Ucube dünyanın en cesur yüksekten atlayıcısı aşağıdaki sahneye yerleştirilen bir kova suya, ölüme meydan okuyan atlayışını yapacak.
Something simple, but daring, too.
Basit, ama aynı zamanda cesur bir şey.
My own, myself,... daring!
Bana ait, kendim gibi... cesur!
Why daring?
Niçin cesur?
I'm not afraid of the truth. And if you're daring me -
Ben gerçekten korkmam... ve eğer beni zorlarsanız...
I'm not daring you.
Sizi zorlamıyorum.
His ardor and daring inflicted grievous disasters upon us... but he deserves the salute which I made him... in the House of Commons in January 1942.
Onun şevki ve cesareti bize büyük facialar ve üzüntüler yaşatsa da... Ocak 1942'de Avam Kamarası'nda yaptığım konuşmadaki gibi... selamlanmayı hakediyor...
The pied piper, whose magic tunes lead children of all ages, from 6 to 60, into a tinsel and spun-candy world of reckless beauty and mounting laughter, whirling thrills, the rhythm, excitement and grace of daring and blaring and dance,
Fareli Köyün Kavalcı'sının sihirli melodileri, 7'den 77'ye bütün çocukların ilgisini çekiyor. Pamuk şekerinin pervasız güzelliğinin içinde kaybolun Ağız dolusu kahkahalar
the daring, the incredible, the death-defying, peerless and fearless Holly!
Cesur, göz kamaştırıcı, Ölüme meydan okuyan, Rakipsiz ve korkusuz Holly!
And week after week, new audiences laugh at the antics of the clowns and thrill to incredible feats of skill and daring.
Bu hafta, ertesi hafta, Seyirciler palyaçoların yaptığı komikliklere güler Beceri ve deneyim ürünü gösterilerle eğlenmeye devam ederler.
- Well, you're pretty daring.
- Çok cüretkarsın.
Tell me about the daring poem he sent you
Sanırım o sana edepsiz bir şiir gönderdi. Neydi?
And so, on 9th July 1941, began one of the most daring raids of the North African campaign.
Yarın görüşürüz. Ve böylece 9 Temmuz 1941'de,
- No, it's a bit daring.
- Hayır, sadece cahil bir densiz.
You're a daring one.
Harika birşeysin.
Who are you, daring to cross my path?
Yoluma çıkmaya cüret eden de kim?
Excuse me, Mr. Trask, for daring to speak to you this way... but it's awful not to be loved.
Bay Trask, sizinle bu şekilde konuştuğum için bağışlayın... ama sevilmemek korkunç bir şey.
Excuse me, Mr. Trask, for daring to speak to you this way, but I just had to.
Bay Trask, sizinle bu şekilde konuştuğum için bağışlayın, ama mecburdum.
You showed courage and daring.
Cesaretli ve gözüpek oldugunuzu gösterdiniz.
The king enacts more wonders than a man, daring an opposite to every danger.
Kral insanüstü dövüşüyor, harikalar yaratıyor, her tehlikenin karşısına yılmadan dikiliyor.
You're so daring.
Çok cesursunuz.
In one of the most daring and carefully executed holdups in criminal history...
Bugün suç tarihinin en cesur ve dikkatli hazırlanmış planlarından biri yaşandı.
On the other hand, if your men had been more daring, they might have taken it.
Öte yandan, adamlarınız daha cesur olsalardı orayı alabilirlerdi. Kim bilir?
In the most daring train robbery of all time...
Tüm zamanların en cüretkâr tren soygunu -