English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Darken

Darken translate Turkish

403 parallel translation
- Never darken my towels again.
- Hatta doğrudan ve çekilişsiz.
Their splendor lasted throughout all the years that saw their midland town spread and darken into a city.
Midland şehrinin genişleyip, büyüdüğü yıllar boyunca debdebeleri devam etti.
The broken fibers appear darken than the rest of the paper and therefore visible.
Kırık fiberler kağıdın diğer kısmına göre daha koyu gözükecek ve görünür olacaktır.
We'll not be Danite and Philistine there. Only Samson and Delilah. In the valley of the Nile, the air will be sweet with myrrh and only the flight of the ibis will darken the sky.
Orada ne Danlı ne Filistinli, sadece Samson ve Delilah oluruz.
When it blows the typhoon howls and the clouds darken.
"Bir üflediğinde gökyüzü kararıp, tayfunlar kopar."
Darken ship.
Gemide tam karartma.
Darken ship.
Gemiyi karartın.
Elder, words will not save us when the skies darken.
Gökyüzü kararırken laflar bizi korumayacak.
Soon, the sky will darken.
Yakında gökyüzü kararacak.
Please darken my door
Lütfen kapımı karart
Now, KITT can darken the windows.
KITT anında pencereleri karartabilir.
That the Beast would come to our world, the world of Krull... and his Black Fortress would be seen in the land... that the smoke of burning villages would darken the sky... and the cries of the dying echo through deserted valleys.
Canavar bizim dünyamıza, Krull'a da gelecekti... ve onun Kara Kalesi topraklarımızda yükselecekti. Yakıp yıkılan köylerden yükselen duman göğü karartacaktı... ve öldürülenlerin çığlıkları ıssız vadilerde yankılanacaktı.
Or I will darken the sky with their ashes.
Aksi halde, onların külleriyle gökyüzünü boyarım.
The little lines they get around their eyes when they smile, the hair on their knuckles starting to darken, the fear in their face as they find themselves staring at the big 2-5.
Gülümseyince göz kenarlarında beliren küçük çizgiler var. Parmakları uzerındekı tüyler koyulaşmaya başlıyor. Büyük 25 kabusuna yaklaşırken yüzlerinde beliren korku.
- Didn't I tell you never to darken my door again?
Sana bir daha evimi karartma.. ... dememiş miydim?
- Then you leave and you never darken my doorstep again.
O zaman sen gideceksin ve sen asla geri dönmeyeceksin.
A tear does darken all the world.
Bir gözyaşı, tüm dünyayı karanlığa gömer.
I'll be in my office in the event that a patient -... should choose to darken our door.
Kapımızda hasta belirme ihtimaline karşı ben odamdayım.
The sea won't freeze here around South Georgia, but as the sun moves north and the days darken, the temperature of the ocean falls lower still and life in the water becomes increasingly scarce.
Güney Georgia adası çevresindeki deniz donmaz ; fakat güneş kuzeye gittikçe ve günler karardıkça okyanus sıcaklığı düşmeye devam eder ve sudaki yaşam gitgide seyrekleşir.
Anyway, they threw me out of the house, told me never to darken their doorstep again,
Her neyse, beni evden attılar, bir daha eşiklerinden adım atmamamı istediler
A solemn warning, this person is never to darken this doorstep again.
Bu bir ciddi uyarıdır ; bu adam bir daha bu kapıdan adımını içeri atmayacak.
To look good in lights... you have to darken the cheeks, like this.
Işık altında iyi görünmek için yanağınızı bu şekilde koyulaştırmalısınız.
And the Trunchbull was gone, never to be seen or heard from never to darken a doorway again.
Ve Trunchbull kaçıp gitti. Bir daha da onu gören veya ondan bir haber alan olmadı.
You would tell the stars to darken on a whim?
Yıldızlara sönmelerini söyleyebilir misin?
That you should know my heart,..... look into it,..... finding there the memory and experience that belong to you,..... that are you,..... is a comfort to me now as I feel the tethers loose and the prospects darken..... for the continuance of a journey that began not so long ago,..... and which began again with a faith shaken and strengthened by your convictions.
Bilmelisin ki, çok da uzun olmayan bir süre önce başlayan, ve inançlarınla güçlenen bu yolculuğun, devam etmesi için, tüm çarelerim tükenirken ve ve tüm umutlarım kararırken kalbimin derinliklerinde sana ait olan, hatıralarım ve deneyimlerim bana huzur veriyor.
Let me darken the image a little.
Resmi biraz karartayım.
If the baby's pigment were gonna darken, it would've started.
Bebeğin rengi kararacak olsa başlamış olurdu.
A weather phenomenon where the skies darken and rain falls.
Gökyüzünün karardığı ve yağmur yağdığı bir mevsim fenomeni.
Just wondering when the sky will darken with clouds.
Gök ne zaman bulutlanacak diye bakıyorum.
Or "I'll bust a cap in your ass if you ever darken my doorstep again"?
Yoksa "Bir daha kapımda görürsem, kıçını tekmelerim" teşekkürü mü?
It was said to possess extraordinary powers - the power to darken men's minds.
Bu akrebin olağandışı güçlere sahip olduğu söylenirdi... insanların aklını karartma gücüne.
And darken her face!
Ve yüzünü çamura bulayın!
And though the jobs are different and the missions change and the enemies have a thousand names, the one crucial thing, one real responsibility you have, is to not let your rage, resentment and your disgust darken you.
Ama işler farklıdır ve görevler değişir. Düşmanın binlerce ismi vardır. En önemli olan şey, yapman gereken en önemli şey öfkenin, nefretinin ve acılarının seni karatmasına izin vermemektir.
Sorrow clouds a joy... shades of anguish darken her... as she goes to tell her beloved... only to tell her beloved.
Üzüntü keyfi gölgeliyor. Izdırap seni gölgeliyor. ve o sevdiğine itiraf ediyor sadece sevdiğine
And if you succeed, the skies will darken and a rain of priceless jewels will flood your world making you rich beyond your wildest dreams.
Ve başarırsanız, gökyüzü kararacak ve havadan paha biçilmez mücevherler yağarak dünyanızı dolduracak. Sizi en çılgın hayallerinizin bile ötesinde zengin edecek.
My eyes darken.
Gözlerim kararıyor.
Can you darken it? Yes. Just a little more.
İyi iş!
Then you and he will go your separate ways... and neither of you will ever darken... the Montecito's doorways again, correct?
Sonra senin ve benim yollarımız ayrılacak... ve her ikiniz de bir kez olsun Montecito'nun kapısından içeri adım atmayacak, doğru mu?
The sun will cool, the planets will darken, man will become extinct.
Güneş soğuyacak, gezegenler kararacak, insan soyu tükenecek.
# We'll darken your lifeline, to deepen with time
# Hayat çizgini koyultalım, uzatalım.
It's gonna take a day or two for them to rise to the surface. And they'll darken and we'll photograph them.
Yüzeye çıkıp kararmaları bir ya da iki gün sürer.
"and never darken my door again," she'd say.
"Bir daha asla kapımı çalma" diyordu.
But if they were brake marks, they'd start out light and gradually darken.
Ama fren izi olsaydı, hafif başlayıp, koyulaşırdı.
You're under a cloud which will darken considerably if I hear anymore of your mutinous remarks.
Eğer bu isyankâr görüşlerini bir daha duyarsam, tependeki bulutlar hatırı sayılır biçimde kararır.
" you darken that door before dawn tomorrow...
" Sabaha kadar şu kapıdan girdiğini...
I never thought I'd see you darken my door again, Jaglieski.
Seni bir daha kapımı çalarken göreceğimi hiç düşünmezdim, Jagielski.
I can arrest you for impersonating government officials and hold you as material witnesses to Bill Carlton's disappearance, or we can chalk this all up to a bad day, you get into your car, you put this town in your rearview mirror, and you don't ever darken my doorstep again!
Sizi hükümet yetkililerini yanıItmaktan ve Bill Carlton'ın kayboluşuna karışmaktan tutuklayabilirim, ya da hepsi kötü bir gündü der, arabanıza binip, kasabayı terk eder, ve bir daha da kapımın önünden geçmezsiniz!
There can be dust storms that darken the skies for months at a time.
Bir kerede aylarca gökyüzünü karartan toz fırtınaları olabiliyor.
With cold, cold tears the rain beats Against the darken'd window pane.
Yağmurun savurduğu soğuk gözyaşları Çarpar buğulanmış pencere camıma
" When the sun is covered, And when the stars darken, And when the mountains are made to pass away,
" Güneş örtüldüğünde,... yıldızlar döküldüğünde,... ve dağlar yürütüldüğünde,... ve develer başıboş bırakıldığında,... ve vahşi hayvanlar salındığında,... ve denizlerin yanmaya başladığında,... ve ruhlar çiftleştiğinde,... ve diri diri gömülen kız çocukları, hangi günah için öldürüldüğünü sorduğunda,
Darken the city.
Şehri karartın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]