Dava translate Turkish
22,228 parallel translation
Some have threatened to sue.
Bazıları dava açmakla tehdit etti.
According to this, Phoebe Elliot testified for the prosecution.
Buna göre, Phoebe Elliot'un dava için ifadesine başvurulmuş.
The case against Louis Bowman was hardly circumstantial.
Louis Bowman'in davası... çok zorlu bir dava değildi.
The one which dragged you away.
Seni oradan alan dava.
Just liabilities and a lawsuit.
Sadece yükümlülükler ve bir dava.
And instead of going to the police and asking them to build a case, they start doing it themselves- - why?
Ve polise gidip bir dava açmalarını istemek yerine kendi başlarına yapmaya başladılar. Neden?
Who has a conviction to review... a case worthy of the next five days of our time?
Kimin elinde önümüzdeki beş güne değecek bir dava var?
If Becky Langes was such a perfect prosecution witness, then why didn't Wallace have her testify?
Madem Becky Langes dava için bu kadar önemli bir tanıktı, Wallace neden onun ifadesini almadı?
What case are you all tackling now?
Şu anda hangi dava üstünde çalışıyorsunuz?
Very high profile.
Çok önemli bir dava.
We have more than enough exculpatory evidence to compel a new trial.
Elimizde yeni bir dava açmaya yetecek kadar hatalı kanıt var.
He's why Wallace thought this case was a slam dunk.
Wallace'ın bu dava konusunda bu kadar emin olmasının sebebi buymuş.
Wallace can compel a new trial and try Brian as a lone assailant.
Wallace yeni bir dava açıImasını ve Brian'ın tek yargılanmasını isteyebilir.
And tell him to go to the Session judge's home and put in an emergency bail plea.
Ona dava hakiminin evine gidip acilen kefalet talebinde bulunmasını söyleyin.
Being a lady officer, and since this case involved women I chose to do a detailed investigation instead of taking direct action
Bir kadın memur olarak ve bu dava kadınları içerdiğinden hemen harekete geçmek yerine detaylı bir - soruşturma başlattım.
After this case was filed.
Bu dava açıldıktan sonra.
He just really wants to win a case.
Ayrıca, bu işi bedavaya yapar. Bir dava kazanmayı canı gönülden istiyor.
There's more. In the course of my research, I came across an open case from eight years ago.
Araştırmam esnasında, sekiz yıl önce açılmış bir dava ile karşılaştım.
You're the puppet guy that tried to sue us two years and three businesses ago by saying we injured you.
Sen, iki yıl ve üç işletme önce sana zarar verdiğimizi söyleyerek bize dava açmaya çalışan kuklacı adamsın.
This new case, and Wells and Jesse showing up...
Ama bu kadar şey olurken bu yeni dava, Wells'le Jesse'nin gelmesi...
The DA's prosecuting him for what he did to you.
Savcı, sana yaptıkları için ona dava açtı.
Allen, it's been brought to my attention that you've been giving yourself unauthorized access to your colleagues'case files.
Allen, anladığım kadarıyla izin almadan meslektaşının dava dosyalarına bakıyormuşsun.
Not of the legitimate variety, but the divorce petition Claybourne's ex-wife filed says otherwise.
Meşru kayıtlarda yok ama boşanma dava dosyasına göre Claybourne'un eşi aksini söylüyor.
According to neighbors, Mr. Henry Leafton and his daughter sued the school district over the use of the pledge of allegiance in her class.
Komşulara göre bay Henry Leafton ve kızı okul bölgesini sınıfında andımızı kullanmaktan dolayı dava etti.
Turns out there's only one person in this case who has a gray Explorer.
Görünüşe göre bu dava ile ilgili tek bir kişinin Gri renkli Explorer aracı var
It's a nondisclosure agreement, which means if you say anything about anything to anybody, you'll be sued... hard.
- Gizlilik sözleşmesi, yani herhangi bir şey hakkında birine bir şey söylersen dava edilirsin.
You're being sued for negligence.
- İhmalkarlıktan dolayı dava ediliyorsun.
You're being sued for negligence.
İhmalkârlık sebebiyle dava ediliyorsun.
They're never gonna catch Figgis, so I'm working the case.
Asla Figgis'i yakalayamayacaklar, ben de dava üstünde çalışıyorum.
- Cortney's ex is... is suing for custody!
- Cortney'nin eski kocası. velayeti almak için dava açtı!
Which is why I went to Sheila's this afternoon to pick up all of Kyle's case files.
O yüzden ben bu öğlen Sheila'ya gidip, Kyle'ın tüm dava dosyalarını aldım.
He's helping me look through Kyle's case files.
Kyle'ın dava dosyalarına bakmamda bana yardım ediyor.
Oh, those are case file... It's a long story.
Oh, onlar dava dosyaları, uzun hikaye.
Oh, hey, we need to clean out the house, so I need you to take those case files back to wherever you got them, please.
Bu arada evi temizlememiz gerekiyor, o yüzden o dava dosyalarını alıp nereden aldıysan oraya götürmeni istiyorum, lütfen.
I'm almost finished with my senior project, and you told me I could go through the case file.
Son sınıf projemi bitirdim sayılır ve sen de bana dava dosyalarını inceleyebileceğimi söylemiştin.
I think Jackson's gonna sue me.
- Sanırım Jackson beni dava edecek.
I can't comment on an open case and these are just initial findings.
Açık bir dava hakkında yorum yapamam ayrıca bunlar daha ilk belirlemeler.
He died before he was prosecuted.
Dava öncesi öldü. Hemen hemen delinin tekiydi.
Did you sue the bus company?
Otobüs şirketini dava ettin mi?
- It's for the cause, Brother. - Yeah.
- Bunları dava için alıyoruz Kardeş.
and says Gordon invented the software this company's built on, giving his ex-partner, the one suing him... everything?
NSFNET işini askıya aldığımız ve Joe'yu kovduğumuz gün o yavşak imana geliyor ve üzerinde şirket kurduğumuz yazılımın Gordon'a yani eski ortağına ve onu dava eden kişiye ait olduğunu söylüyor.
Or I could just sue you and keep it all.
Ya da seni dava ederim hepsi bende kalır.
... questions about... case...
- Dava hakkında sorular.
I'm gonna sue you, saucer-head!
Seni dava edeceğim çay tabağı kafalı!
He sued for his wife Cassandra's death after she lost a battle with...
Eşi Cassandra bir hastalığa yenik düştükten sonra dava açmış.
Touch me, and I will sue you so hard...
Bana dokunursan sana öyle bir dava açarım ki...
I mean, without him, the entire case could fall apart.
- O olmadan dava düşebilir.
The lawsuit, was it contentious?
Dava mı?
So you're suing.
- O yüzden dava açtınız.
Whoever did this gave your client the opportunity to buy a mistrial, okay? Right. There's no gun, there's no case.
Silah yoksa, dava da olmaz.
Trying to build a case against Perez, yeah.
Perez'e karşı dava açmaya çalışıyorlarmış.