Dayan translate Turkish
17,819 parallel translation
Some last for days, some do not.
BAzıları 4 gün dayanıyor, Bazıları ise dayanamıyor.
Hang in there.
Dayan.
The older the vampire, the better the battery.
Vampir ne kadar yaşlı olursa, pilimiz o kadar dayanır.
Oh, luv, my stamina's never been an issue.
Aşkım, benim dayanıklılığım hiç sorun olmadı.
My spell is based off the one that the Mikaelsons'mother used to make them vampires in the first place.
Benim büyüm, Mikaelsonların annesinin onları en başta vampir yaparken kullandığı büyüye dayanıyor.
Some of us are more durable than others.
Bazılarımız diğerlerine göre daha dayanıklıdır.
Hang tight.
Sen dayan.
Although my big brother is a big stone head, his alcohol tolerance is low.
Ağabeyimin taş gibi kafası vardır ama içkiye hiç dayanıklı değildir.
Don't think it's shockproof though.
Darbelere dayanıklı olduğunu düşünmüyorum.
Just keep at it Viktor.
Dayan Viktor.
A spiritual community called Highway to Heaven, based on the spiritual teachings of Michael Landon in the 1980s'TV program.
Cennete Giden Hızlı Yol adında ruhsal bir topluluk. Michael Landon'ın 1980'lerde televizyonda yayınlanan ruhsal öğretilerine dayanıyor.
Unacceptable, intolerable, insulting!
Kabul edilemez, dayanılmaz, hakaret!
- He's hanging in there.
- Dayanıyor.
You endure it.
Dayanıyorsunuz.
Just hold on, my son.
Sadece dayan, evlat.
Just come on, Frank, stay with me, stay with me.
Hadi Frank, biraz daha dayan.
- Hold On, Nybakken!
- Dayan, Nybakken!
Hold on. Hold on.
Dayan, dayan.
These durable, reusable plastic menstruation capture cups are a one-time expenditure for your women's facility.
Bu dayanıklı, tekrar kullanılabilir plastik regl kupaları kadınlarınızın kullanımı için bir defaya mahsus bir harcama.
My wife always said they were safe in an accident.
Karım hep kazalara dayanıklı olduğunu söylerdi.
Whoa! Leo, hold on!
Leo, dayan!
- We're coming, Mikey, hang on!
- Geliyoruz, Mikey, dayan!
Unh! Armor's too strong, move!
Zırhı çok dayanıklı, gidelim!
Man, you a lightweight.
Dayanıksızmışsın.
Yeah, I mean, that's kind of why people are obsessed with the books,'cause you have these kids walking into clocks, into other worlds, and they're based on real kids, and the real kids, uh, vanished.
- İnsanların kitaplara takıntılı olması bundan sayılır. Çünkü saate, diğer dünyalara giren çocuklar var. Gerçek çocuklara dayanıyorlar ve gerçek çocuklar da ortadan kayboluyor.
Excruciating, really.
Dayanılmaz, gerçekten.
Because I also know that carrying around a hidden truth year after year, even for a lifetime, can become an intolerable burden.
Çünkü yıllarca hatta bütün bir hayat boyunca dayanılmaz bir yük hâline gelebilecek gizlenmiş bir gerçeğin taşınabileceğini de biliyorum.
Wigstan would find it unbearable to belong to any group.
Wigstan herhangi bir grupta ait olmayı dayanılmaz bulur.
You hang on, all right?
Dayan, tamam mı?
You hang on!
Dayan!
Exceptional people like Sammy... they're hard on themselves to begin with, and when you push them to see how far that genius can go, the stress here can be unbearable.
Sammy gibi farklı insanlar başlangıçta kendilerine haksızlık ederler. Onları bir dahi ne kadar ileri gidebilir diye görmek adına zorladığınızda yaşadıkları stres dayanılmaz olabilir.
You hang on.
Dayan.
Please hold.
Lütfen dayan.
Yes, ma'am, we are.
Evet hanımefendi, buna dayanıyoruz, dayanıyorum.
- Hang on.
- Dayan.
But how can you stand it?
- Nasıl dayanıyorsun?
Hang on a little bit longer because...
Biraz daha dayan, çünkü seni almaya geliyorum.
Stand him. Stand him up right.
Dayan ona.
Oh, hang on.
Dayan. Sarıl.
That he doesn't know how long this will last and we need to hunker down.
Bunun ne kadar süreceğini bilmediğini ve dayanıklı olmamız gerektiğini.
Keep it on.
Dayanın.
Goes back to Quitman.
Quitman'a dayanıyor.
Hang in there, Hank!
Dayan Hank!
They are always banging on your door with a beaker full of margaritas, and...
Ellerinde margarita dolu laboratuvar bardaklarıyla sürekli kapına dayanıyorlar.
- OK, hold on.
- Peki, dayan.
Based on what?
Neye dayanıyor?
- Goes back to Quitman.
- Quitman'a dayanıyor.
Unless you can recall something.
Ne yazık ki, Steph, Emile'in bilinen dostları listemiz 12 yıl eskiye dayanıyor. Sen bir şey hatırlayabilirsen başka tabii.
[Woman speaking Spanish]
- Dayan.
Stop it.
Dayan.
Hold on. I'll be back.
Dayan.