Dealing translate Turkish
9,962 parallel translation
So, unless there are others outside, We're dealing with a partnership.
Eğer dışarıda başkaları yoksa bir ortaklık söz konusu.
Alleged murders, and we're only dealing with the aunt today.
Sözde cinayetler, ve biz bugün sadece hala ile ilgileniyoruz.
- I just want to say... that I have all the respect in the world for what you're dealing with, and "Philadelphia's" one of my favorite movies, and I just...
- Demek isterim ki başına gelen şeye saygı duyuyorum. Ve "Philadelphia" en sevdiğim filimlerden biridir. Ve ben...
Are we dealing with a government agent or a kid who's read too many spy novels?
Bir hükümet ajanıyla mı yoksa casus kitabı okuyan bir çocukla mı uğraşıyoruz?
But we've been dealing with corruption so much lately, I was starting to think the tattoos were from an enemy.
Ama son zamanlarda yolsuzlukla ilgileniyorduk dövmelerin bir düşmanımızdan geldiğini düşünmeye başlamıştım.
We just wanted to know who we were dealing with.
Biz sadece bilmek istedim kim biz ile uğraşmaktaydı.
Well, if you're dealing with the rat king, we're going with you.
Peki, sen uğraşıyoruz Sıçan kral, seninle gidiyoruz.
Daddy's been a little bit busy himself dealing with linens that no guest has ever called scratchy before.
Babanın, daha önce hiçbir konuğun kaşındırıyor diye şikâyet etmediği çarşaflarla işi var da biraz.
Just dealing with an alien prisoner who got loose.
Sadece kaçak mahkum bir uzaylıyla ilgileniyorum.
Yes, I've been dealing art again.
Evet, yeniden sanat eseri işindeyim.
Yeah, you said the, uh, missile is from the'70s, so we're probably dealing with an R-400 Elbrus?
Evet, az önce 70'lerden kalma bir füzeden bahsettin demek ki karşımızda bir R-400 Elbrus var öyle mi?
I was dealing with it all night.
Bütün gece onunla uğraştım.
That's not the pest were dealing with.
Kurtulmaya çalıştığımız haşereler değil.
Now, before I show you this, so I know who I'm dealing with, you guys blew up Madison, right?
Şimdi, bunu size göstermeden kiminle muhatap olduğumu bileyim. Siz Madison patlattınız, değil mi?
You are dealing with me now.
Artık benimle iş yapıyorsunuz.
We're still trying to figure out what we're dealing with.
Biz hala kimin ile uğraştığımızı anlamaya çalışıyoruz.
Okay, but this is the last thing you should be dealing with.
Senin uğraşman gereken en son şey bu olmalı.
Pretty sure we're dealing with a pack here.
Burada bir sürü ile uğraştığımıza eminim.
We need to isolate these patients until we know what kind of contagion we're dealing with.
Ne ile uğraştığımızı anlayana kadar bu hastaları tecrit etmeliyiz. Bir dakika, dur.
I admire the way you're dealing with your addiction, Donald.
Bağımlılıklarınla başa çıkma yöntemine hayranım, Donald.
And I'm sorry that I've added to the stress for you and Mom, especially with what you've been dealing with.
Ve üzgünüm ki seni ve annemi daha fazla, strese soktuğum için özellikle, baş etmeye, çalıştığınız şeylerle.
Every med student, once they start dealing with patients, thinks they'd do better in Pathology.
Nasıl yapacağımı biliyorum. Orada yapamadım sadece. Pratik yapman gerek hepsi bu.
We're not dealing with a rogue nation-state here.
Bir haydut ulus-devlet ile karşı karşıya değiliz.
We're dealing with the next name on the blacklist.
Kara listede bir sonraki isim ile karşı karşıyayız.
Do you have any idea who you're dealing with?
Kime bulaştığına dair bir fikrin var mı?
It needs to be one continuous cut, and it has to be precise, because we don't know what we're dealing with, here.
Başından sonuna dümdüz kesilmeli çünkü neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz.
You don't know who you're dealing with here.
Kimle karşı karşıya olduğunun farkında değilsin.
Maybe we're dealing with a serial killer.
Belki bir seri katil ile uğraşıyoruzdur.
Meth-dealing dad, slut mom.
Madde bağımlısı baba, sürtük bir anne.
You think I'm ashamed for dealing in fleeting visual sensation, in gift-length glimpses of horror, waste, and degradation?
Sence ben bu geçici görsel zevkleri yaşadığım için utanmalı mıyım? Bir anlık yaşanan korku, boşa gitmişlik ve kötüleşme.
See what i'm dealing with here?
Burada ne ile uğraştığımı görüyor musun?
I'm saying I... will do some biopsies so that we can all get a full picture of what it is we're dealing with here.
Biyopsi yapmam gerek. Böylece neyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz.
We always suspected illegal arms dealing but we could never prove it.
Her zaman yasadışı bir işlemden şüphelendik ama hiç kanıtlayamadık.
So we're not dealing with a barefooted hiker.
Yalınayak bir yürüyüşçü değilmiş yani.
I am simply dealing with something that 21 million other men in the U.S. are-are dealing with. I-It's nothing.
Bir şey değil.
But now that we're dealing with the subject of money and fantasy football... I was curious.
Fakat para ve fantezi futbolla uğraştığımız için biraz merak ediyorum.
Until you sort your own demons, you're sod-all use dealing with anybody else's.
Kendi şeytanlarını halledene kadar, başkasınınkilerle savaşmak senin neyine.
He's in jail for dealing, but I think Annalise set him up.
Uyuşturucudan içeri girdi ama sanırım Annalise'in tuzağıydı.
Got your labs. What are we dealing with?
Tahlil sonuçlarını aldım.
We're not dealing with some eighth grader who didn't get asked on a date to the roller rink.
Buz pateni pistine davet almayan sekizinci sınıf öğrencisiyle uğraşmıyoruz.
You probably heard that Eric here has been dealing with some body shaming.
Eric'in fiziksel mahcubiyete maruz kaldığını duymuşsundur herhâlde.
You think dealing with one is bad.
- Bir tanesiyle baş etmek zor sanıyorsunuz bir de.
We're not dealing with Stachybotrys fungus.
Karşımızdaki Stachybotrys mantarı değil.
Some clue as to what we're dealing with.
Neyle karşı karşıya olduğumuza dair bir ipucu gibi.
It's the key to knowing what we're dealing with.
Neyle karşı karşıya olduğumuzu bulmanın anahtarı bu.
We are dealing with forces of nature we cannot fathom, and we are really smart.
Ne olduğunu bilmediğimiz, doğa güçleri ile oynuyoruz ve kendimizi gerçekten akıllı sanıyoruz.
This is what we're dealing with now?
- Şimdi de bunlarla mı uğraşıyoruz?
It's like dealing with children.
- Çocuk gibisiniz.
He will smile, he will tell you jokes, and you'll even think you're dealing with a normal person, then he'll explode when you least expect it.
Gülümser, şakalar yapar normal birisiyle uğraştığınızı sanırsınız ama hiç ummadığınız anda patlar.
Are you saying we're dealing with spies?
- Casuslarla uğraştığımızı mı söylüyorsun?
♪ it's stronger than ♪ You don't know who you're dealing with here.
Neyle uğraştığını bilmiyorsun.