English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Decay

Decay translate Turkish

795 parallel translation
Decay.
Çürüme.
Instead heat was continuously being generated within the planet by radioactive decay.
Bunun yerine, gezegenin içinde sürekli olarak radyoaktif bozunum yoluyla sıcaklık oluşuyordu.
McKENZIE : But on the other hand, what this then allowed you to do was to use the decay of these things, right, to not make an estimate, but actually measure the age of the Earth.
Ancak, diğer taraftan, bu sonuç bu elementlerin bozunumunu bir tahmin yürütmek için değil gerçekten Dünya'nın yaşını ölçmek için kullanmanızı sağlıyordu.
As time passed, radioactive decay was gradually turning the uranium into lead, changing the chemical composition of the rock.
Zaman geçtikçe, radyoaktif bozunum nihayet uranyumu kurşuna dönüştürerek kayanın kimyasal yapısını değiştiriyordu.
You know that uranium will always decay to lead at the same rate, no matter what the temperature or the pressure or...
Uranyumun, sıcaklık ya da basınç ne olursa olsun kurşuna sürekli aynı hızda bozunacağını biliyorsunuz.
The rate of radioactive decay is always the same.
Radyoaktif bozunum hızı her zaman aynıdır.
No blood, no decay.
Ne kan var, ne de çürüme.
At night these creatures from the abyss haunt the abodes of the living, where they sow death and decay.
Geceleri, karanlık alemlerinden gelen bu yaratıklar yaşayanların mekânlarına dadanıp buralara lanet ve ölüm saçarlar.
When the older ones among us falter... the youth will stiffen and remain until their bodies decay.
Yaşlı olanlarımız tökezlediğinde... gençlerimiz bayrağı devralacak ve vücutları harap olana dek taşıyacaklar.
But whilst this muddy vesture of decay doth grossly close it in, we cannot hear it. "
Ama bu çamurlu çürümüş giysisi yavaş yavaş yaklaşırken onu duyamıyoruz. "
Process of decay, inevitable in all human organisms. But decay can be arrested, instantaneously arrested. And by what?
Bu kayıplar insan organizması gereği kaçınılmazdır ama bu kayıplar bloke edilebilir, hem de hemen, peki ne ile?
" There's an end to the decay of our great art.
" Büyük Matadorlarımızın sonu görünüyor.
There's no beauty here, only death and decay.
Ortada bir güzellik yok. Ölüm ve çürümüşlük var.
That underground smell, the sick sweetness of decay.
Şu yeraltı kokusu, çürümüşlüğün hastalıklı tatlılığı.
On this day of the year, long before you were born, this heap of decay was brought here.
Sen doğmadan yıllar önce bugün... bu küf yığını oraya konulmuştu.
Look! Nothing but dust and decay.
Toz ve çürümüşlükten başka bir şey yok.
Ever note, Lucilius, when love begins to sicken and decay, it useth an enforced ceremony.
Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu zoraki nezaket gösterileri başlar.
Check rate of radioactive decay.
Radyoaktif bozunma oranını kontrol et.
- About that nuclear decay factor, Ruth.
- Şu nükleer bozunma faktörü, Ruth.
That bodies decay, but the ashes always stay clean.
Beden bozulur ama küller daima temiz kalır.
I warn you, gentlemen, I cannot sit here much longer, watching my army decay.
Sizi uyarıyorum beyler burada daha fazla oturup ordumun çöküşünü izleyemem.
OXYTONE will arrest decay, remove yellow film and restore teeth to a beautiful whiteness.
Diş çürümesini önler, tortuları yok eder. Dişlerin beyazlaşmasını sağlar.
Soon there'll be more and more and one day this face will begin to decay and there'll be nothing left to make a man grovel, to make him want to...
Zamanla o çizgiler çoğalacak ve bir gün yüzün çökmeye başlayacak. Ve bir erkeği kandıracak, onda istek uyandıracak bir şey kalmayacak.
The decay of art... and of all the old codes of conduct... had formed our sociological background.
Sanatın... ve tüm eski davranış kurallarının zayıflaması... sosyolojik artalanımızı oluşturmuştur.
Couldn't have been heat, then, and age would merely decay.
Sıcaklık olamaz, zamandan olsaydı, çürürdü.
bodies, decay, rot, death, etc.
Cesetler, çürümüşlük, kokuşmuşluk, ölüm, vs.
Henceforth... the 2 brothers slept for eternity... believing the brain, in decay... functioned beyond death... and its dreams... are what constitute Paradise.
Böylece iki kardeş, beynin, ölümden sonra da düşünmeye devam ettiğine inanarak ve düşlerinde cenneti inşa ederek sonsuza dek uyudular.
Everything at Mittsunda and Frostnas is in the grips of death and decay.
Mittsunda ve Frostnas'daki her şey ölümün ve çürüyüşün ellerinde.
Yes, that's the word I was looking for, decay.
'Yıkıma bir bakayım'demek istedin herhalde.
Corrosion and decay. Everywhere, the same story.
Korozyon ve çürüme, her yer için geçerlidir.
It's the effect of decay.
Çürümenin etkisi.
He brought us here, where we multiplied and built this city, then watched it fall into decay after the plague had come upon us.
Bizi buraya getirdi, çoğaldık ve bu şehri inşa ettik, sonra çöküş başladı.. arkasından veba geldi.
We stand each side of a barrier... you in your world of change and decay, I in immortality.
Bariyerin her iki tarafında duruyoruz... sen ve senin dünyan değişiyor ve çürüyor, ben ölümsüzüm.
Or, in consequence of the decay of guilds... the woolen cloth, now coming out of Yorkshire, Lincoln... and the like, is not to blame and this...
Yoksa, loncaların yozlasmasının doğurduğu sonuçlar... Lincoln, Yorkshire'da yünlü kumaş esnaflarının çıkardığı olaylar... ve benzerleri suçlanamaz ve bu...
But the decay goes too deep.
Fakat çürük çok ilerledi.
- And when the orbit begins to decay?
- Peki yörünge zayıflarsa?
The orbit is beginning to decay.
- Yörüngemiz zayıflıyor.
Without full crystal power, our orbit will begin to decay in ten hours.
Kristal gücü olmadan, on saat içinde yörüngeden saparız.
Smells a bit like tooth decay.
Sanki çürük diş kokusu alıyorsun.
- We see bloodshed, confusion, decay. - [Coughing Continues]
Katliamlar, karışıklıklar ve çürüme.
You presented me with a carnival of decay... which, I take it, represents your conception of the Western world.
Bana bir kokuşmuşluk karnavalı gösterdiniz anladığım kadarıyla Batı Dünyası için düşündüklerinizi temsil ediyordu.
But with american defense The decay is stopped before it starts.
Ama Amerikan savunmasında çürüme başlamadan durdurulur.
But with American defense, the decay is stopped before it starts.
Ama Amerikan savunması ile, çürüme daha başlamadan durdurulur.
"like them, decay."
"Onlar gibi çürüdük."
I remember that my former-woman, this must have been in 1938, it came back of the hairdresser, where it was to make clusters in the hair e a policy ordered to stop it e said that this age signal to it of decay occidental person,
Sanırım 1938'li yıllardı. Karım saçlarını yaptırmış ve kuaförden dönüyormuş. Yolda bir polis yolunu çevirmiş.
People say... that what cleanses this world of decay is not pure white snow but snow that is stained fiery-red :
Derler ki... Bu çürümüş dünyayı temizleyen, beyaz kar değildir... kanla lekelenmiş, ateş kırmızısı kardır ; 'Cehennemin Karı'.
Old men decay and each becomes quite distinct.
Yaşlı insanlar çürür ve her biri benzer hale gelir.
But watch out! You're building on decay.
Ama dikkat et, çürük zemine bina yapıyorsun.
But when I had that shift, I had cancerous wretches with holes in their necks, who spat, who gargled... with a stench of disease and decay...
Ama ben nöbete kaldığımda boyunlarında delik olan zavallı kanserlilere bakıyorum her yerde tükürük, gargara, iğrenç kokular ve hastalık var.
No decay.
Çürük yok.
One follows the other as sure as decay follows death.
Biri bitiyor, öteki başlıyor, öldükten sonra çürümek kadar, kesin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]