Decision translate Turkish
19,291 parallel translation
But now you must persuade him that it is the right and only decision.
Ama şimdi onu bunun tek doğru karar olduğuna ikna etmelisin.
We can't let her make that decision for him.
Onun için karar vermesine izin veremeyiz.
Walt, we need to make a decision here.
Walt, burada bir kara vermemiz lazım.
The law says that Tia can make her own decision, - and she did.
Yasalar Tia'nın kendi kararını kendi alabileceğini söylüyor ve aldı da.
Dr. Pinkney, Dr. Savetti, did Tia make an informed decision - to consent to surgery?
- Dr. Pinkney, Dr. Savetti, Tia ameliyat olmak için izin verdi mi?
Your decision.
Sizin kararınız.
I was hoping it might be possible for me to make my own decision just once.
Bir kez olsun kendi kararımı alabilirim diye düşündüm.
And that you chose to withhold that information from me. A decision which feels like a betrayal, not just of the covenant of trust between us and the institutions that we both represent, but of our own personal relationship.
Ve bu bilgiyi benden saklamış olmanız sadece bizim ve temsil ettiğimiz kurumlar arasındaki karşılıklı güven vaadine değil, aynı zamanda şahsi ilişkimize yapılmış
I have done the sums, see if this helps you with your decision.
Hesapları yaptım, bu kararına yardımcı olabilir.
Well, that's a decision then.
O zaman karar verildi.
She's dropping by to celebrate my big decision.
Büyük kararımı kutlamaya gelecek.
Mom, I've made my decision.
Ben kararımı verdim anne.
- I made a medical decision.
- Medikal bir karar verdim.
- You made an emotional decision.
- Duygusal bir karar verdin.
We made a decision.
Biz bir karar verdik.
So the decision I made was, in fact, an emotional one.
O yüzden verdiğim karar duygusaldı.
Let me know as soon as you make your decision so that I can retrieve my rent deposit.
Tayinimi istiyorum. Evimin direğiyle tanışmam gerek.
You made a wise decision.
Doğru kararı verdin.
Medically speaking, the doctors made the right decision.
Tıbbi açıdan bakarsak doktorlar doğru kararı verdi.
It is all because of your medically rational decision.
Hepsi sizin tıbba uygun olarak verdiğiniz kararlarınız yüzünden.
I have made a decision based on all those things... and I do not regret my decision.
Bu değerlere dayanarak bir karar verdim ve kararımdan pişmanlık duymuyorum.
I made the decision as a soldier who protects "people".
İnsanları koruyan bir asker olarak kararımı verdim.
You must come back to Korea with a decision.
Kore'ye bir karar vererek dönmelisin.
Think about it until you complete your dispatch, and when you return to the country, come with your decision.
Yurtdışı vazifen bitene kadar bunu düşün. Kore'ye bir karar vererek dönmelisin.
How could you make that decision by yourself?
Böyle bir kararı nasıl kendi başına...
Right now, I'm just sincerely happy... that you've made that decision.
Şimdi ise yalnızca doğru kararı verdiğin için tüm içtenliğimle sevindim.
Imagine that your decision here, in this case, could be subject to a suit.
Burada vereceğiniz kararın, bir davayı etkileyebileceği düzeyi düşünün.
So you can make that decision?
Bu kararı sen verebiliyor musun?
We're just trying to understand your decision-making process.
Biz sadece sizin karar alma mekanizmanızı anlamay çalışıyoruz.
I'm not gonna lie, I was upset at first, but I was able to stay present and factor my emotional memory into my decision making process, at which point I realized my being defensive was why you refused to forgive me to other night.
Yalan söyleyemeyeceğim, ilk başta sinirlenmiştim ama sakin kalmayı başardım ve duygusal hafızamın karar verme sürecine etkisini gözden geçirdim, ki bir noktada, geçen gece beni affetmeyi reddetmenin kendimi korumamdan kaynaklandığını farkettim.
It's the right decision.
Bu doğru karar.
I'd be lying if I said that your ability to scrape together the cash so quickly wasn't a factor in my father's decision to partner with you.
Eğer senin nakit parayı bu kadar hızlı toparlayabilmenin, babamın seninle ortak olmak istemesinde etkisi yok deseydim, yalan söylemiş olurdum.
Make a decision.
Karar verin artık.
- Have either of you ever made a decision in your lives?
- İkinizden biri hayatı boyunca bir karara varabildi mi acaba?
- What's the last decision that you made?
- Son verdiğin karar neydi?
- First of all, you got to make a decision if you gonna make a decision.
- Öncelikle bir karar alacaksan bir karar almalısın.
- if you could just make a decision. - She's just mad because she had a bunch of dumb brunch ideas, you damn fool.
- Sinirlendi, çünkü bir sürü saçma sapan brunch fikri var seni salak.
- All right. - Thank you for the opportunity. - Good luck with your decision.
- Kararınızda iyi şanslar.
We calmly discuss who merits this opportunity and we come to a decision based off respect and politeness.
Sakince bu fırsatı kimin hakkettiğine dair konuşalım ve saygı ile kibarlık çerçevesinde bir karara varalım.
- Oh, whoa. Everything rides on this decision.
Her şey bu karara bağlı.
And, by the way, we've made our decision.
Bu arada kararımızı verdik.
I've got to say, I'm pretty impressed with how quickly you guys came to that decision.
Söylemeliyim ki, bu kadar çabuk karar verebilmeniz beni çok etkiledi çocuklar.
- But you guys came to a decision...
- Ama siz çocuklar bir karara vardınız.
I'm reopening the Reagan decision.
Reagan meselesini geri açıyorum.
- We had a decision.
- Bir karar vermiştik.
- The decision wasn't valid... your dib on Cindy
- Karar uygun değildi. Cindy'den hoşlanman...
- The decision's been made.
- Karar verildi.
- I don't see her going for it, man... the entire point was that we had to make a decision.
- Onun kabul edeceğini sanmıyorum dostum. Bütün amaç bizim bir karar alabilmemizi sağlamaktı zaten.
You guys made a final decision?
Asıl kararınızı verdiniz?
That's probably the first time you've been right all day, but yes, we have made a decision.
Bütün gün boyunca doğru söylediğin tek şey bu oldu ama evet, asıl kararımızı verdik.
- Well, the decision's been changed...
- Karar değiştirildi.