English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Demeanor

Demeanor translate Turkish

210 parallel translation
With her calm demeanor, I thought, she looked like she was born to be a presidential wife.
Sakin davranışları, bana hep sanki bir başkanın karısı olmak için doğmuş olduğunu düşündürürdü.
He has demeanor of a saint, altought my husband thinks...
Kocam tam tersini düşünse de, bir aziz gibi davranıyor...
Memories of the woman he had wronged her soft speech her smile her gentle demeanor her impeccable patience all this haunted him constantly.
Uygunsuz davrandığı kadının hatıraları - tatlı konuşması, gülücüğü, sevimli ve narin tavırları, kusursuz sabrı sürekli peşinde oldu.
His whole demeanor was very strange.
Tavırları çok tuhaftı.
But their, their inner workings, their inner selves their, their self-demeanor cannot be questioned.
Onların bu seçimleri yargılanamaz.
- Was his demeanor casual?
- Öylesine girdi, haa?
He had a very professional demeanor about him.
Davranışları son derece meslekten biri gibiydi.
In my day, a mans demeanor told which side his bread was buttered on.
Benim zamanımda, erkeğin hareketinden ne tarafta olduğu belli olurdu.
You have the demeanor.
Karizman var.
When you're first getting to know someone... and in that blissful, psychotic first flush of love, it seems like every aspect of their personality - their whole demeanor, the simple lovely twist of their ear lobes, and their marvelous phone voice, and their soft, dark, wet... whatever... is somehow imbued with an extra push of color - an intensity heretofore, you know, unknown.
Birini tanımaya başladığınızda aşkın o psikopat ilk ışıklığında kişiliğinin her yönü, tavırları, kulağının basit kıvrımı telefondaki harika ses tonu ve yumuşak, karanlık, ıslak her neyse birden renkle dolar.
A CEO of a corporation is looking for a certain demeanor in a corporate pilot.
Bir şirketin başkanı, şirket pilotunda belli bir tavır arar.
Miss Demeanor will be right with you.
Bayan Demeanor birazdan burada olur, beyler.
We're investigating a felony, Miss Demeanor.
Ağır bir suçu araştırıyoruz, Bayan Demeanor.
Miss Demeanor, this isn't a good time to lie.
Bayan Demeanor, yalan söylemek için iyi bir zaman değil.
We've detained Miss Demeanor long enough.
Bayan Demeanor'ı yeterince oyaladık.
With voices ringing and cheerful demeanor, the ordinary tanuki, dreaming of their heavenly destination, boarded as though beginning a regular voyage. It was such a sorrowful sight.
Çınlayan sesleriyle neşe içindeki sıradan rakunlar, cennete gitmeyi düşleyerek sanki olağan yolculuklarına başlarmış gibi bindiler gemiye Ne hazin bir manzaraydı.
So the warm, fuzzy demeanor's not getting through to you?
Sıcak ve samimi davranışları seni mutlu etmiyor mu?
Well, I take it from your calm demeanor that I've walked into an ambush.
Sakin davranışından anladığım kadarıyla tuzağa düşmüşüm.
Icy demeanor... ... no question.
Tavırlarının soğukluğu da tartışma götürmez.
Regaining our impertinent, feisty demeanor, eh?
Bizim saygısız alıngan tavırlar geri dönüyor ha?
- You have the demeanor of such a man.
- Bir aerobik hocası için terkedilmiş haldeki bir erkeğin davranışlarını sergiliyorsun.
What we are trying to get at is her demeanor, her emotional state.
Biz onun davranışını, ruhsal durumunu anlamaya çalışıyoruz. Olayın ahlaki boyutunu açıklamanız gerekmiyor.
And with you the way you look and your demeanor, they weren't prepared for that filth.
Ama seninle, görünüşün ve davranışınla, onların bu tür bir pisliğe hazır olduklarını sanmıyorum.
Did you have opportunity to observe the demeanor of the defendant, sir?
Davalının durumunu gözlemleme şansınız oldu mu bayım?
Your appearance and your demeanor do not reflect... what we believe is necessary... to earn a patient's trust and respect.
Görünüşün ve davranışların hastanın güven ve saygısını kazanmak için gerekli gördüğümüz şekilde değil.
Don't be fooled by the "Aw, shucks, General, I'd sure like to play checkers with you" demeanor.
sakın ola, "Ah, hay Allah, General, sizinle dama... oynamaya bayılırım." tavrına kanmayın da.
When I first met Raymond... I was less than overwhelmed by his demeanor towards... the prospect of matrimony.
Raymond ile ilk tanıştığımda onun evliliğe karşı olan tutumundan pek etkilenmemiştim.
Its epidermis displays any number of injuries- - punctures, energy burns- - and its demeanor is that of a wounded animal.
Derisinde bulunan şeylere göre, birçok yarası var- - delinme, enerji yanıkları- - ve davranışları, aynen bir yaralı hayvana benziyor.
It's her demeanor needs attention.
Böylesini hiç görmemiştim.
Cheerful demeanor, furtive eyes.
Güler yüzlü davranış, kaçamak bakışlar.
What do you mean, my demeanor?
Davranışlarımdan neyi kastediyorsun?
Now, tomorrow on the stand I want your demeanor to be different.
Şimdi, yarın kürsüde, tarzını değiştirmeni istiyorum.
Well, judging by your demeanor, I'd say you were a tad dyspeptic.
Davranışlarına bakılırsa, hazımsızlık çeken biri gibi görünüyorsun.
I didn't like demeanor.
Onun davranış biçimini sevmedim.
He said your demeanor was disrespectful.
Davranışınızın çok saygısızca olduğunu söyledi.
He argued that the court should witness the demeanor of the plaintiff.
Mahkemenin, şikayetçinin tavırlarını görmesi gerektiğini savunmuş ve yargıç onaylamış.
I can assure you, her modest demeanor is quite natural to her.
- Emin olun ki onun doğallığı doğuştan.
What was Mr. Parrish's demeanor when he came in?
Geldiğinde Bay Parrish'in tavrı nasıIdı?
- Demeanor?
- Tavrı? - Evet.
Don't be fooled by my friend's frivolous demeanor.
Arkadaşımın güler yüzlülüğü siz aldatmasın.
Your professional demeanor and your overall competence... stands in stark contrast against the usual municipal backdrop... of mediocrity and indifference.
Profesyonel davranışlarınız ve yüksek yeterliliğiniz bu şehrin sıradanlıkları ve farklılıkları arasında çelik bir güç gibi duruyor.
Shame to say, though. Lack of pussy will change even a good man's demeanor.
Ayıptır söylemesi, kadınsız adam, her an faziletini kaybedebilir.
I'm just recording your demeanor upon awakening.
Uyuma davranışlarını kaydediyorum.
I have an ecclesiastical demeanor apparently.
Görünüşte kiliseye ilişkin davranışlara sahibim.
But his demeanor here...
Ama bu davranışları...
But your father's overall demeanor is... sort of like a maniac.
Babanızın bu bütün davranışları adeta bir manyak gibi.
- Salty demeanor. Wears a turtleneck.
- Sulu davranır, balıkçı yaka giyer.
I say, given your overall demeanor and your free-wheeling used-up epithets, I'm willing to bet that he was provoked.
Davranışlarını ve sık sık kullandığın hakaret cümlelerini düşünürsek, eminim onu tahrik etmişsindir.
Judging from your question and your demeanor,
Sorduğun soruda ve davranışlarında yargılayıcı bir tavır hissediyorum.
Because of his pleasant demeanor and winning way with people.
Nazik tavrı ve insanlara karşı üstünlük kurma yanı yüzünden.
As you can see from our loving demeanor, we both put it totally behind us. You had an affair, too?
Senin de mi bir ilişkin oldu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]