Derive translate Turkish
155 parallel translation
What can he possibly derive from their company?
Bu eşlerinden ne elde edebilir ki?
Some men derive more pleasure from talking than doing
Bazı adamlar yapmaktan ziyade konuşmaktan daha büyük zevk alır.
Look at all you'll derive
# Eline geçecek olan tüm şeye bak
In the meantime, i will derive oh, several months of exquisite silence.
Ben de bu arada birkaç ay huzur içinde oturmanın tadını çıkarırım.
You mustn't derive any pleasure!
Hiç zevk almamalısınız!
A man should derive great satisfaction from rebellion.
Bir erkek başkaldırıdan büyük haz almalıdır.
Everyone in the kingdom must derive all things from the monarch, as nature derives all things from the sun.
Krallıktaki herkes, doğadaki her şeyin güneşe bağlı olduğu gibi... hükümdara bağlı olmalıdır.
As for the nobility, they as well shall derive all things from the king :
Soylulara gelince, kraldan her şeyi elde edecekler :
He also seems to derive a great deal of pleasure from making fun of our entire police force.
Ayrıca anlaşılıyor ki, emniyet gücümüzle dalga geçmekten büyük keyif alıyor.
That exceptional whiteness there seems, in fact, to derive from the dust... of their bones, which have penetrated into and merged with the rocks.
Oradaki Sira dışı beyazlık, gerçekten tozdan ileri geliyor gibi ; kayalara işleyen ve onlarla bütünleşen kemiklerinin tozundan.
Or what's something which would appeal to you or which you would derive the most out of?
Ya da sizi en çok cezbeden şey ya da en çok istifade edeceğiniz şeyin ne olduğunu söyler misiniz?
And being done, what do you derive?
Bunu yaparak ne elde edeceksin?
" He must derive much satisfaction in knowing that he is absolutely alone
"Bu berbat prodüksüyondaki fikirlerinde tamamen yalnız"
Both men and women derive strength from being united in front of everyone.
Erkek de kadın da gücünü toplum önünde birleşmiş olmaktan alır.
Because we're not their masters, even the most bizarre manias derive from a basic principle of refinement
Çünkü bizler onların efendileri değiliz, hatta en garip aşırılıklar bile saflığın temel kuralından çıkarılacak.
The rules derive from yours, a product of your image and that of those who share your image.
Kurallar sizden türüyor - sizin imajınızın ve imajınızı paylaşanların ürünü.
We have to derive a wedge into the shipyard.
Tersanede ikilik çıkarmak zorundayız.
You learned how the Earth rotates... how planes fly... how the ships float... how human beings derive... how the mountains formed... how we eat, how we digest... how we die.
dünyanın döndüğünü, uçakların nasıl uçtuğunu, gemilerin nasıl yüzdüğünü, insanların türeyişini, dağların oluşumunu,
Therefore, in a like manner... the geometric metaphors... can derive a repeated vectoral sum.
Bu nedenle, benzer bir şekilde... geometrik göstergeler... tekrarlanan bir vektörel toplam ortaya çıkarabilir.
I washed, and, uh, I got to work... actually attempting to derive the tangential vector qualities of alpha C-squared... but while I was keeping "T" at infinity.
Aslında, Alfa C karenin teğetsel vektör değerlerini türetmeye çalışıyordum. Oysa T'yi sonsuz alıyormuşum.
The one comfort I derive from all this is that we could not have saved her. She was dead by the time we found out about Lord Edgware's murder.
Biliyor musun, benim içimi rahatlatan tek şey, onu kurtaramayacak olmamız, çünkü Lord Edgware'in öldürüldüğünü keşfettiğimiz sıralarda ölmüş bulunuyordu.
I derive no pleasure from any of this.
Bundan zevk duymuyorum.
Exactly like a boat descending a river's strong currents doesn't derive... the necessity of its own movement from the gaze of the observer who's contemplating it.
Nehrin güçlü akımlarında gücü azalan bir tekne gibi..... sadece kendi hareketiyle bir gözlemci tarafından incelenebilir.
Many derive peace and security from it
Birçoğu huzuru ve güveni onda buluyor.
Well... do you derive pleasure?
bundan zevk alıyor musunuz?
Yes, Jim and I both derive a great deal of pleasure for her.
Evet, Jim ve ben her zaman çok büyük bir haz aldık O'ndan.
Unable to derive necessary referents to establish translation matrix.
Çeviri kalıbını sağlayacak gerekli başvuru noktalarını çıkaramıyorum.
Computer, assume those paths are course corrections and derive gravitational values for stellar objects near those flight paths.
Bilgisayar, bu güzergahların rota düzenlemeleri olduğunu varsay. Uçuş güzergahına yakın, yıldızlara ait cisimlerin çekim değerlerini türet.
That from that equal creation, they derive rights- -
Bu eşit yaradılıştan dolayı haklara sahiptirler- -
For a person to derive pleasure... out of causing the death of a vibrant, living thing - that's ethically wrong.
Bir kişi için keyif almayı... Canlı ölümüne neden dışarı, o şey-yaşayan etik yanlıştır.
We may be able to derive a pattern the computer would recognize. Then the biofilters could screen the microbes.
Bu sayede bilgisayarın tanıyacağı dokular oluşur ve filitreler mikropları ayıklayabilirler.
Well, the broadest scientific definition might be that life is what enables plants and animals to consume food, derive energy from it, grow, adapt to surroundings and reproduce.
Pekala, en geniş bilimsel tanımıyla, hayat bitkilerin ve hayvanların yiyecek tüketmesini, bundan enerji elde etmesini, büyüyüp çevreye uyum sağlamasını ve çoğalmasını sağlayan şeydir.
I mean, my own personal philosophy of interviewing - and I've done quite a bit of it on the air, as perhaps you know - is that the most illuminating disclosures usually derive from areas... only indirectly related to the interviewee's line of work.
Şahsımın röportaj felsefesine göre ki canlı yayınlarımda da böyle yaparım en aydınlatıcı bilgiler, görüşülen kişinin iş sahası ile pek ilişkili olmayan konularda alınır.
There's a certain horrible feeling... tragic sense of loss... that one can derive only from a dream.
Korkunç bir his boşluğa düşme duygusu... Bu tip sadece rüyaların neden olduğu hissiyat.
This particular assignment is one from which I will derive exquisite pleasure, Miss...
Bu özel görevi büyük bir zevkle yerine getireceğim Bayan...
You will, no doubt, derive years of enjoyment trying to determine exactly who they are.
Hiç şüphen olmasın yıllarca kim olduklarını bulmaya çalışmak sana büyük zevk verecek.
Theirs is a world where nothing matters but their own needs, their own impossible appetites and while the pleasure they derive from acts of violence is clearly sexual it also speaks to what Warden Jackson called their operatic devotion to each other.
Onların kendi ihtiyaçlarından başka hiçbir şeyin önemli olmadığı bir dünyaları var kendi imkansız iştahları ve şiddet davranışlarından türettikleri tutkuları açıkça seksüeldir. Bu aynı zamanda müdür Jackson'ın, onların birbirlerine olan şiirsel düşkünlüklerine ne ad verdiğini de açıklar.
Those sailors out there are just boys, boys who are training to do a terrible thing, and if that ever occurs, the only reassurance they'll have that they're doing the proper thing will derive from their unqualified belief in the chain of command.
Dışarıdaki denizciler sadece çocuk. Felaket şeyler yapmak için eğitilmiş çocuklar. Ne pahasına olursa olsun onlara güven veren şey, doğru şeyleri yaptıran şey :
I, with joy, did have a son... so fair, so clearheaded and brave, that I a thousand pleasures did derive from his presence.
Bir evladım olsun istedim hem aklı selim olsun, hem de mangal yürekli olsun ki.. ... ruhumu binlerce kez onurlandırarak şâd edebilsin.
So while I'm not sure how much concrete benefit we really derive from Babylon 5 any longer I suppose it still does keep us in a highly visible position with other races.
Artık Babil 5'in bize ne kadar yarar sağlayacağından tam olarak emin olmasam da diğer ırklar hakkında bilgi edinmemiz açısından önemli bir kurum olduğunu düşünüyorum.
To derive
İstemiyorum
My friends, I derive no satisfaction from what I am about to tell you.
Dostlarım, elde ettikten sonra, size söyleyeceğim şeylerden dolayı pek memnun değilim.
I derive much consolation from the fact that my colleague, Mr. Baldwin here,
Beni avutan bir şey varsa o da buradaki meslektaşım Bay Baldwin'in
Look at all you'll derive
Geride bıraktıklarına bak
I can see how a fella'd derive a whole lot of pleasure... and satisfaction out of it.
Bir insanın bu işin zevkini nasıl çıkaracağını biliyorum.
What do you think : Does the word "penetration" derive from "penis"? ... atypical in respect to...
Senin için "girmek" kamışın kayması demek mesela profesörünkünü alırım içime.
"The characters and facts here described are fictitious, but the social and environmental reality they derive from is real."
"İzlediğiniz karakterler ve olaylar tamamen hayalidir fakat sosyal ve çevresel gerçeklik gerçek hayattan alıntıdır."
It says : "The characters are fictitious, but the social and environmental reality they derive from is real."
Şöyle diyor : "Karakterler hayali ama sosyal ve çevresel gerçeklik gerçek hayattan alıntıdır."
Counsel's questions are designed to derive responses that inure to the detriment of my client's case.
itiraz ediyorum! Avukatın soruları, müvekkilimin davasına zarar verecek sonuçlar çıkarmaya yönelik olarak tasarlanmış.
I don't derive any pleasure in wielding whatever little power I have over others.
Sahip olduğum iki damla güçle başkalarını ezmekten zevk almıyorum.
Most drugs derive from plants.
Boru otu bir bitki ne de olsa. Çoğu uyuşturucu bitkilerden çıkarılır.