English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Desks

Desks translate Turkish

441 parallel translation
Get cabinets, desks, line them up against that door.
Masa, dolap, ne bulursanız kapının arkasına yığın.
They'll be behind these desks some day.
Bir gün bu koltuklarda onlar oturacak.
You, not at your desks.
Sizler masalarınızda değilsiniz.
The desks are so small.
Masaları çok küçük.
It also consists of typewriters, teletypes, presses, newsprint, ink and desks.
Bu binada daktilolar, yazıcılar, matbaa makinesi, kâğıt, mürekkep ve masalar da var.
- Tables, desks.
- Masalar, sandalyeler
You'll find paper and pencils in your desks.
Sıralarınızın içinde kağıt kalem bulacaksınız.
The village... Our desks...
Köy... sıralarımız...
Now, please put your songbooks away, then stand up alongside your desks.
Şimdi, lütfen şarkı kitaplarnı kapatın ve sıralarınızın yanında durun.
Go back to your desks.
Masalarınıza dönün.
For the moment remove the chairs and desks.
Şimdi, sandalyeleri ve sıraları kaldırın.
We touch bowls, vases, desks and chairs.
Kaselere, vazolara, masalara, sandalyelere dokunuruz.
A train from Paris to Brussels, filled with typewriters and desks and...
Ofis malzemeleri, Daktilolar v.s... - Başka?
Desks should be available for anybody who loves science.
Sıralar, bilimi seven herkese açık olmalı.
Girls, open your desks and take out your exercise books.
Kızlar, sıralarınızı açın ve alıştırma kitaplarınızı çıkarın.
This is the only classroom still with the old kind of desks.
Hala eski sıraların olduğu tek sınıf bu.
These are the assignment desks.
Bunlar kumanda masaları.
Nothing else should be on your desks.
Sıraların üstünde başka hiçbir şey bulunmasın.
Well, she can't fall over waiters, or get herself jammed under desks, or start burglar alarms, or lock people in burning rooms, or fire fire extinguishers straight in her own face, but I'd think the hotel can do without that sort of coping for a couple of days.
Garsonların üstüne düşemez... masanın altına sıkışamaz... hırsız alarmını çalıştırmaz... yanan odalara insanları kilitlemez... yangın söndürücüyü kendi suratına açmaz... ama bence otel birkaç gün... böyle başa çıkmalar olmadan da yapabilir.
It was a big business with desks and cabinets and beautiful pictures on the walls.
Masaları, dolapları, duvarlarında hayvan resimli harika tabloları olan koskoca bir şirketti.
Hands on your desks!
Eller sıraların üstüne!
Hands on your desks.
Eller sıranın üstüne.
Far too many people just sitting behind desks.
Şimdiye kadar herkes masasında oturmayı yeğledi.
No coffee cups on the desks, no personal items left in view.
Masalarda kahve fincanları yasak, göz önünde kişisel eşyalar yasak.
In fact, I think I'll have Hart let everybody keep flowers on their desks.
Doğrusu, Hart'ın herkesin masasında çiçekler bulundurmasına izin vermesini sağlayacağım.
Desks.
Masa işi.
I spot-welded desks, and then I got promoted to shoes.
Masalara kaynak yapardım, daha sonra ayakkabı işine terfi ettim.
But you know that I cannot buy a new furnace. I cannot buy new desks for the school.
Yeni kalorifer kazanı alamıyorum, sınıflara yeni sıralar alamıyorum.
People in large offices often lock their desks.
Büyük ofiste çalışanlar, genelde çekmecelerini kilitlerler.
Now, put your pencils on your desks.
Şimdi kalemleri bırakın.
Bozos with big brass nameplates on their desks and asses the shape of the seats of their chairs.
Masalarında büyük pirinç isimlikleri ve otura otura kıçlarının şeklini alan koltuklarıyla o soytarılar.
Do you suppose that Bradstreet or one of his colleagues might still be at their desks?
Bradstreet veya bir meslektaşı hala masa başında olabilir mi sence?
His teacher said he used chalk to mark the desks of those who passed the entrance exams.
Öğretmeni sınavı geçenlerin sıralarına tebeşirle bir işaret koymuş.
THE FIRST THING SHE DOES EVERYDAY IS MAKE SURE OUR DESKS ARE IN PERFECT ROWS.
Hergün ilk yaptığı masalarımızı bir düzen içine sokmak.
Let's put our desks in a circle and discuss our feelings.
Masaları daire yapıp duygularımızdan bahsedelim.
Pete hurdling over those desks.
Pete bir masanın üstünden atlıyor...
We continue to find gum under the desks.
Sabah bu konuda bir duyuru yapacağım.
Right, get back to your desks.
Pekala, yerlerinize dönün.
Ripping out phones, urinating on desks.
Telefonları söküyor, masaların üzerine işiyordu.
Discover your desks, people.
Sıralarınıza geçiniz, arkadaşlar.
Hands on desks.
Eller sıranın üstüne.
I want those desks spick and span before anyone leaves.
Kimse ayrılmadan önce bu masaları tertemiz görmek istiyorum.
Those empty desks mean anything to you?
Boş bir masa, senin için bir anlam ifade ediyor mu?
Back to your desks.
Yerlerinize geçin.
Come on. Back to your desks.
Tamam, yerlerinize oturun.
Now, the enemy is behind those desks.
Görevliler, düşmanlarımız oluyor.
You all sit at your desks, concocting theories based on what?
Masalarınızda oturup, mantığı olmayan teoriler uyduruyorsunuz.
Tidy your desks a bit.
Masalarınızı toparlayın biraz.
The desks.
Bu sıraları.
Where are these people working that papers are blowing right off of desks?
Bu insanlar nerede çalışıyor ki kâğıtları oradan oraya uçuyor?
I got 20 desks here, right?
Burada 20 masa var, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]