English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Detained

Detained translate Turkish

859 parallel translation
If you've detained Dr. Gilmore and his team, bring them in without further delay.
Dr. Gilmore ile ekibini tutukladıysan, onları vakit geçirmeden getir.
Fantômas is detained in the Prison of Louvain, under No. D. 33.
Fantomas Louvain Hapishanesinde tutulmaktadır.
"If my family learns about this, I will be forcefully detained."
"Eğer ailem bunu öğrenirse beni zorla eve hapseder."
He was probably detained.
Muhakkak bir yerde takılmıştır.
I can't imagine what could have detained him.
Neden bu kadar gecikti aklım almıyor.
My dressmaker detained me.
Terzim geciktirdi.
Tell him you met someone you knew and were detained.
Tanıdık birini gördüğünüzü ve bu yüzden geciktiğinizi söyleyin.
Yes, Alice, I am in Connecticut, but I can't get in... because I've been unavoidably detained.
Evet Alice, Connecticut'tayım ama elimden olmayan nedenlerden dolayı dönemiyorum.
He's been detained on business for that lovely dancer Tina Morrow.
Her an gelebilir. Şu harika dansçı Tina Morrow'un işleri yüzünden çok yoğun.
- Sorry your young man was detained.
- Senin genç adamın gözaltına alındığına üzüldüm, tatlım.
Outgoing ships will be detained, incoming ships heavily convoyed... at least for the next few days.
Giden gemiler gözaltında, gelen gemiler koruma altında olacak. En azından bir kaç gün boyunca.
He's being detained at the hotel on business.
Otelde bir iş meselesini hallediyor.
I'm sorry we're late, ladies, but Mr. Hammerstein was detained at his banker's.
Bağışlayın, geciktik. Bankerde Bay Hammerstein'in işi uzadı.
Mama is temporarily detained, but will join you directly.
Annem geçici olarak gecikecek, ama birazdan size katılacak.
Oct. 3, 1906, detained in Poland Feb. 4, 1928.
Turin doğumlu. 3 Ekim 1906. 4 Şubat 1928'de Polonya'da tutuklandı.
- They've detained Meseti.
- Meseti'yi tutukladılar. - Ne zaman?
If for any reason I can't be found, she's to be detained, no matter on what pretext.
Ne pahasına olursa olsun nereye gittiğini öğrenmeden dışarı çıkmamalı.
I called Noah and told him to go there and tell you I was detained.
Gelip sana haber verecekti.
He must have been unavoidably detained somewhere. If he's not here in a few minutes I'll issue a bench warrant and forfeit his bail.
Biryerlerde gözaltına alınmış olmalı 5 dakika içinde burada olmazsa eğer yakalanma kararı alıp, kefaletini kaldıracağım.
I was detained.
- İşim çıktı.
Why don't I call and tell her he's been detained.
Neden onu aramıyorum ve ona herkesin onu beklediğini söylemiyorum.
Whenever he's been detained before, he's telephoned us. Isn't that so, Janet?
Ne zaman geç kalsa, hemen telefon ederdi, değil mi Janet?
We could tell him we were detained.
Geciktiğimizi söyleyebiliriz.
I was detained.
Oyalandım.
I was detained by a visitor. Most unexpected.
Yersiz bir misafir tarafından alıkonuldum.
- That I was detained by a Turkish chamber-maid.
- Alıkonulduğumu... -... bir Türk oda hizmetçisi tarafından.
Perhaps he was detained.
Muhtemelen alıkonuldu.
You have detained our hostages longer than agreed and forced them to convert to Christianity.
Aldığınız esirleri anlaşmadaki süreden daha fazla alıkoyup onları Hıristiyan olmaya zorladınız.
The young men had been detained or killed.
Genç erkekler tutuklandı yada öldürüldü.
What detained you?
Neden geciktiniz?
These two persons must be detained... and not permitted to leave Santa Mira.
Bu iki kişi mutlaka ele geçirilmeli ve Santa Maria'dan kaçırılmamalı.
He's been detained.
Alıkonmuş.
"Regret to inform you." "Unavoidably detained."
"Gelemeyeceğim için üzgünüm." "Çok acil işim çıktı."
Sorry to have detained you.
Sizi yolunuzdan alıkoyduk.
You haven't detained me at all.
Kesinlikle alıkoymadınız.
Suppose you're detained in the Mother House indefinitely?
Ya süresiz olarak Rahibe Okulunda tutulursan?
- Adonijah was detained with his troops.
- Adonijah şu an askerleriyle görev başında.
I've got to call Cousin Bertie... and tell him I'm irresistibly detained on the Dixie Highway.
Kuzen Bertie'yi arayıp Dixie Otoyolu'nda karşı konmaz biçimde alıkoyulduğumu söylemeliyim.
- We'll be detained in jail?
- Bizi hapise mi atacaksınız?
- He's merely been detained.
- Sadece gecikti.
You Russians you'll have to be detained.
Sizleri gözaltına almam gerekecek.
Tell him I have been detained and can't get there right away or I would have picked it up myself.
Alıkonulduğumu ve oraya hemen gelemeyeceğimi söyle. Yoksa gider kendim alırdım.
We detained someone...
Birisini yakaladık...
Therefore, the elders have sent a messenger to Edo for instructions and detained the chamberlain as a precaution.
Bu yüzden, büyüklerimiz... Edo'daki Lordumuza bir haberci gönderdi. Lordumuz, tedbir için valinin gözaltına alınmasına karar verdi.
- They've detained all five of them.
- Onların beşide gözaltına alınmış.
all the men have been detained and I'm sure one of them is the murderer.
Bütün erkekler gözaltına alındı ve eminimki onlardan biri katil.
I could have sworn the culprit was one of the five men we detained.
Suçlunun gözaltına aldığımız beş kişiden biri olduğuna yemin edebilirdim.
You kept a member of the US Senate forcibly detained at this base and he will so testify.
Birleşik Devletler Senatosu'nun bir üyesini o üste zorla alıkoydunuz... ve O, buna tanıklık edecek.
Alan, your father's been unexpectedly detained.
- Alan bir tanem - Baban beklenmedik şekilde alıkonuldu
What detained you?
Seni alıkoyan şey neydi?
Are they detained?
Göz altına mı alındılar?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]