English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Devouring

Devouring translate Turkish

202 parallel translation
Knowest thou, rash youth... devouring flames,... foul monsters, shapes of death beset the path?
Ey aceleci genç, yol boyunca yutan alevleri, iğrenç canavarları, her yanı kuşatmış ölüm çeşitlerini biliyor musun?
Here we are far from all those devouring eyes.
İşte seni gözleriyle yiyip bitireceklerden uzaktayız artık.
Now I'm a gambler... running at large, like a happy pig... devouring everything of life that pleases me.
Şimdi kumarbazım... mutlu bir domuz gibi kanun kaçağı olarak yaşıyorum. Zevk peşinde koşuyorum.
Oh, probably too busy scourging our countryside and devouring fair damsels, then.
Oh, muhtemelen kasabalarımıza felaket getirip bayanları yemekle meşgulsündür.
Scourging, devouring?
Felaket mi, yemek mi?
A ruthless devouring army.
Merhametsiz ve acımasız bir ordu.
I'm working like a steam engine, devouring paints, burning up canvases.
Buharlı tren gibi çalışıyorum, boya ve tuval harcıyorum devamlı.
High fevers are devouring her.
Yüksek ateşten yanıyor yavrum.
A devouring organism aptly named for the goddess of love.
Yok edici bir organizmaya uygun bir şekilde aşk tanrıçasının adı verilmiş.
After all that horror after those nightmares just to be able to lift up their eyes to a sky not black with savage, devouring birds.
Tüm bu dehşetin kabusların ardından yırtıcı, yiyip bitiren kuşlarla kararmamış gökyüzüne gözlerini yükseltebilmeleri.
You said a sky filled with savage, devouring birds?
Yırtıcı, yiyip bitiren kuşlarla dolu bir gökyüzü mü dediniz?
That we are all of us trapped by this devouring creation.
Hepimizin bu yok edici yaratılışın tutsağı olduğumuzu bilmiyordum.
And from that Paris clinic delusions that the world was devouring her that she was raped by a man with dueling pistols.
Ayrıca Paris'teki şu klinikte dünyanın onu yiyip bitirdiği, düello tabancaları taşıyan bir adamın tecavüz ettiğine ilişkin sanrılar.
Remember, you are a dark chaos of caverns, forests, swamps, full of giant, wild beasts devouring each other.
Unutmayın, siz tamamen birbirini yiyen devlerle, canavarlarla dolu mağaraların, ormanların, bataklıkların karanlık kaosusunuz.
Janine, poor Janine... showed me a man standing on a balcony... who was devouring my every move. He was Spanish, but he acted French.
Bana, bir locada ayakta duran ve gözlerini benden ayırmayan iri yarı, İspanyol bir adamı gösterdi.
Now they have taken to devouring each other.
Birbirlerini yiyorlar.
Death growing, flowing and devouring.
Ölüm büyüyor, akıyor ve içimizi kemiriyor.
Devouring all life, all light.
Tüm hayatı ve aydınlığı söndürür.
They would soon devouring a corpse.
Bir cesedin burada ne kadar kalabileceğini merak ediyorum.
How am I to protect my wax-built castles of love from the devouring heat of your fires?
Benim balmumu sevgi saraylarımı senin bu kızıl yangınlarından nasıl koruyayım?
The truth is the fact that you're devouring your children
Gerçek şu ki çocuklarınızın beynini yiyip bitiriyorsunuz.
Rabbits so numerous that they threaten man's existence by devouring his crops, killing animals, and destroying property.
Çok sayıda tavşan insan varlığını tehdit etmekteydi. Ekinlerini yiyen bu hayvanları öldürüp, yok etmeleri gerekmekteydi.
I remember him in school, he disgusted me that egoist, devouring dozens of buttered rolls.
Onu okuldan hatırlıyorum. Düzinelerce terayağı topağını silip süpürerek beni iğrendirmişti.
"the smaller of which, shaped like a carp " seems on the point of devouring the larger
Sazan şekilli küçük olan büyük olanı yiyip bitirme niyetinde gibi görünüyor.
A kiss is just the desire of devouring what you kiss.
Öpmek, öptüğünüzü yiyip bitirme arzusudur sadece.
A carnivorous plant devouring a dragonfly.
Bir yusufçuğu midesine indiren etçil bir bitki olurdu.
- fullness, with a swift retreat of the great shadow when the sun, clearing the ridge looked down, hot and dry with a devouring glare like the eye of an enemy.
... tamamen, güneş yamaçtan görünüp aşağıya bakınca, sıcak ve kuru düşmanın gözü gibi yutan bir pırıltıyla.
The sun will become a bloated red giant star filling the sky enveloping and devouring the planets Mercury and Venus.
Güneş gökyüzünü tamamen kaplayan, Merkür ve Venüsü içine alan... ve belkide Dünyamızıda içine alan şişkin bir... "kırmızı dev" haline gelecek.
I don't want to frighten you, Emily but what I'm trying to tell you is that, that moment of terror is a real and living horror, living and growing within me now and the only thing that keeps it from devouring me is you.
Emily, seni korkutmak istemem ama... sana anlatmaya çalıştığım şey ; yaşadığım dehşetin... gerçek ve canlı bir dehşet olduğu, o şu anda içimde yaşıyor ve büyüyor. Bu dehşetin beni yok etmesini engelleyen tek şey sensin.
It's tearing me apart, devouring me, destroying me.
Beni parçalıyor, içimi deşiyor beni yok ediyor.
Devouring pulp fiction is not being well-read.
Bilim kurguya yalayıp yutmak, bilgi olmak değildir.
We must have something to give Mr. Henry Baker to take the place of the one which your family will very soon be devouring.
Senin ailenin çok yakında iştahla yiyeceği kazın yerini almak üzere Bay Henry Baker'a bir tane almamız lazım.
The legend, of course, warned of this - the ground devouring intruders.
- Efsane bizi, kesinlikle, uyardı. - Yer davetsiz misafirleri yutuyor.
Yeah, but who'll buy then, and what's to prevent some other shark devouring us?
Evet ama sonra kim alacak ve başka bir köpekbalığının silip süpürmesine ne engel olacak?
Animals gone mad devouring the earth and each other.
Azgın hayvanlar gibi... dünyayı ve birbirimizi yok etmeye çalışıyoruz.
He's devouring the heat, the energy.
O ısıyı ve enejiyi sömürüyor.
FOR A THOUSAND YEARS SINCE, ON THE ANNIVERSARY OF HIS DEATH, THE RICE THROWN TO THE FISH STOPS THEM FROM DEVOURING HIM.
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNDEN 1,000 YIL SONRA BİLE BALIKLARA ATILAN PİRİNÇ ONU YEMELERİNE ENGEL OLUYOR.
- Monsters devouring human flesh.
- İnsan eti yiyen canavarlar.
Inform her that Hercule Poirot is not devouring the strange ladies this season.
Ona deyin ki, Hercule Poirot yılın bu zamanı yabancı bayanları ısırmıyor.
Devouring the remains, Slashed by a razor
Ondan kalanlar, usturayla paramparça edildi.
It's moving. Devouring consciousness. Digesting power.
Hareket halinde bilinci yiyip tüketiyor gücü sindiriyor.
What's to prevent some other shark from devouring us?
Evet ama sonra kim alacak ve başka bir köpekbalığının silip süpürmesine ne engel olacak?
- what has occurred is that this.. Disaster has been like a wolf a hungry one that attacks and goes, devouring the people where he passes by, letting the people live where he has not passed.
Bütün bu olanlar sanki aç bir kurdun işi.
Who will be left to stop me from devouring this planet?
Senin gibileri yok etmek için ne gerekiyorsa yaparım!
No offense, but Cicely is a hole in my life - a deep, dark hole that's devouring four irreplaceable years of my youth.
Alınma ama Cicely, benim hayatımdaki boşluk. Benim gençliğimin yeri doldurulamaz dört yılını, yiyip bitiren derin, karanlık bir boşluk.
What would Dr Freud say about the symbolism of devouring oneself?
Dr Freud oburluğun neyin sembolü olduğunu söylemişti?
I'm going to enjoy devouring you, Bart Simpson.
Seni kemirmekten zevk alacağım, Bart Simpson.
"Brought to this country, he was exhibited in a locked cage owing to his feral ferocity where he would terrify onlookers by devouring chunks of raw meat."
"Bu ülkeye getirilerek, yerel sirkte, bir kafeste sergilenmeye başlandı." "Seyircileri, çiğ et dişleyerek korkutuyordu."
That woman just jumped on me and started devouring.
Kadın öylece üstüme atladı ve beni yalamaya başladı.
- She started devouring you.
- Seni yalamaya başladı demek.
The black widow, deadliest of all spiders... earned its dark title through its deplorable practice of devouring its mate.
Karadul, örümceklerin en öldürücüsü... bu ününü eşini korkunç bir şekilde yok etmesinden almıştır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]