Diabetic translate Turkish
630 parallel translation
- He's diabetic, poor thing
- Şeker hastası zavallı.
She went as far as Piazza Vittoriana for a diabetic.
Şeker hastası biri için Piazza Vittoriana'ya kadar bile gitti.
An old diabetic friend with whom I've done business in the past.
Önceden tanıştığım şeker hastası bir arkadaşa selam verdim.
He was a diabetic.
Bildiğiniz gibi Schaefer şeker hastasıydı.
Presumably, Dr. Ives died of a heart attack, and Schaefer in a diabetic coma.
Dr. Ives'ın kalp krizinden öldüğünü biliyoruz. Dr. Schaefer ise diabet komasına girip öldü.
I didn't know you were a diabetic.
Şeker hastası olduğunu bilmiyordum.
- He might be a diabetic.
- Şeker hastası olabilir.
No diabetic, Patricia.
Şeker hastası falan değil Patricia.
Patricia thought he was a diabetic.
Patricia onun şeker hastası olduğunu düşünmüştü.
( Nurse ) Could he be an epileptic or diabetic?
Epilepsi ya da şeker hastası olabilir mi?
Well, what I was wondering was, can a diabetic eat garlic?
Şey, merak ettiğim şuydu : Bir şeker hastası sarımsak yer mi?
I mean, you told me that he was a diabetic.
Yani, bana onun şeker hastası olduğunu söylemiştiniz.
What it boils down to, if someone didn't get lucky... and smell garlic on the shirtsleeves of a diabetic, we never would have known you two were here.
Kısacası, eğer şans gülmese idi ve bir şeker hastasının gömlek kollarında sarımsak kokusu almasaydık ikinizin burada bulunduğunu asla bilmeyecektik.
I was shocked silly but said nothing... hoping that maybe she was diabetic... and hadn't told me.
Şok olmuştum ama bir şey demedim... şeker hastası olabileceğini düşündüm... o da bana bir şey anlatmadı.
The manager, he's diabetic.
Müdür, şeker hastasıymış.
This man is a diabetic, you see.
Bu adam şeker hastası.
What are you, a diabetic?
Nesin sen, şeker hastası mı?
So, are you diabetic?
- Şeker hastası mısınız?
Are you a diabetic?
- Şeker hastası mısınız?
Our friend is a diabetic.
Arkadaşımız şeker hastası da.
Well, now, if you guys say he's a diabetic, OK.
Pekala o zaman, siz beyler o şeker hastası diyorsanız tamam.
He's diabetic.
Sekeri var.
I'm a diabetic.
Şeker hastasıyım, ahbap.
- He's a diabetic, his brother sends him insuline every month from Paris.
İlaç mı bunlar? Şeker hastası. Kardeşi ona her ay Paris'ten ensülin gönderiyor.
- No. no, thank you, I'm diabetic.
Yo, yo, teşekkürler. Şeker hastasıyım.
- We know everything now, you don't have to pretend anymore...... we know you're not a diabetic, that you're a drug addict but we have no drugs..
Her şeyi biliyoruz artık. Rol yapma. Şeker hastası olmadığını biliyoruz.
Well, my uncle Morris, the famous diabetic from Brooklyn... used to say "If you hate yourself, then you hate your work."
Amcam Morris, Brooklyn'nin en ünlü şeker hastasıydı. Bana her zaman : "Kendinden nefret ediyorsan işinden de nefret edersin." derdi.
They're that delicious diabetic kind.
Şu leziz diyabetik olandan.
You'll have to go somewhere else, my husband's diabetic and he can't take this strain.
Senin başka bir yere gitmen gerekir, kocam diabetik ve bu gerginliği kaldıramaz.
The dog's a little diabetic.
Köpek şeker hastası da.
Tommy, are you a diabetic?
Tommy, şeker hastası mısın?
A diabetic?
Şeker hastası?
You don't know a diabetic crazy enough to eat a bunch of chocolate bars, do you?
Bir sürü çikolata yiyecek kadar deli bir diyabet hastası tanımıyorsundur, değil mi?
- Honey, what can we do for you? - Maybe she's a diabetic.
Belki şeker hastasıdır.
Is your wife diabetic or- -
Karınız şeker hastası ya da...
Shes a diabetic.
Şeker hastası.
My lady's not diabetic.
Hanımım şeker hastası değil ki.
My lady is not diabetic.
Benim hanımım şeker hastası değildi ki.
You see? "My lady is not diabetic."
Anladın mı? "Benim hanımım şeker hastası değildi ki."
Michael Corleone has had a diabetic stroke.
Michael Corleone şeker komasına girmiş.
Now, obviously, any decent human being would want to believe Mr. Matthews... believe that he told the admitting nurse, Mrs. Valdez that he was diabetic.
Açıkçası her iyi insan, Bay Matthews'a inanmak isteyecektir. Her iyi insan, Bay Matthews'un nöbetçi hemşire Byn. Valdez'e, kendisinin şeker hastası olduğunu... söylediğine inanmak isteyecektir.
Yeah, yeah, we said that the hospital wasn't responsible because Mr. Matthews didn't tell them he was a diabetic.
Evet, Bay Matthews'un, kendisinin şeker hastası olduğunu onlara söylemediği gerekçesiyle... hastanenin sorumlu tutulamayacağını iddia ettik.
Yeah, but, look, um... in this file, um, this... other patient, uh, Miss McNair, uh, said that she heard Mr. Matthews, uh tell the nurse he was diabetic,
Evet, ama, tamam da, bu kayda göre, hasta Bayan McNair, Bay Matthews'un hemşireye, kendisinin şeker hastası olduğunu söylediğini duymuş.
Your husband did tell the nurse that-that he was diabetic.
Eşiniz, hemşireye şeker hastası olduğunu söyledi.
Look, if you had a legitimate medical need for a syringe-say, you were a diabetic -
Bak, eğer gerçekten tıbbi bir sebepten dolayı şırınga isteseydin, mesela diyabetin olsaydı...
Maybe he's diabetic.
Belki şeker hastasıdır.
And yet, to a diabetic, sugar can be lethal.
Ama bir şeker hastası için şeker öldürücü olabilir.
Her husband's a diabetic.
Kocası şeker hastası.
If you're selling Girl Scout cookies, I'm borderline diabetic.
Kurabiye falan satıyorsanız şeker hastasıyım ona göre.
Mr. and Mrs. Drebin, please, I'm a diabetic.
Bay ve Bayan Drebin, lütfen. Ben şeker hastasıyım.
I'm a diabetic.
Ben şeker hastasıyım.