Didn't matter translate Turkish
1,439 parallel translation
It didn't seem to matter that Sarah wasn't his type, wasn't even that pretty - at least not compared to Kathy, who had long legs and lustrous hair and perfect breasts.
Sarah'nın onun tipi olmaması, ya da güzel olmaması önemli değildi. En azından karısı Kathy ile karşılaştırılacak olursa. Uzun bacakları gösterişli saçları ve mükemmel göğüsleri vardı onun.
No, I didn't, as a matter of fact, no.
Hayır, söylemedim aslında. Hayır.
We had crews come in from all over the country, but it didn't matter, because we have all been trained the same way.
Ülkenin dört bir tarafından gelen ekipler vardı. Ama sorun olmadı, çünkü hepimiz aynı şekilde eğitilmiştik.
It didn't matter, because...
Hiç sorun çıkmadı, çünkü...
The world didn't matter to them anymore
"dünya artık umurlarında değildi"
At that instant I decided it didn't matter what we did outside this moment.
Ve şuan bunun sorun olmadığına karar verdim Bu anda dışarıda ne yaptık.
He worked directly under Bettmann and it didn't matter?
Doğrudan Bettmann'ın altında çalışıyormuş ve buna önemli değil mi diyorsun?
It didn't matter if the bombs in the war zone were falling.
Savaş bölgesine bombalar düşse de önemli değildi siyasi skandalın ne kadar ayyuka vardığı da önemli değildi.
It didn't matter how high up the political scandal went, or how many big corporations or small-time racketeers leaned on him.
Kaç tane büyük şirketin ya da ufak çaplı haraçcının ondan medet umduğu da.
It is just the matter of one'Mangalsutra'which he didn't tie around my neck.
Sen burada kalıp ne yapacaksın?
No matter what happens to me today, my children will see that I didn't give up.
Bugün bana ne olursa olsun, çocuklarım pes etmediğimi görecek.
We didn't matter then, and we don't matter now!
Umurlarında değildik. Şimdi de değiliz.
It didn't matter to him.
Ama onun için fark etmiyordu.
He said it didn't matter if nothing came of it, and insisted I go.
Ne olursa olsun gitmem konusunda ısrar etti.
Didn't I tell you to leave that matter?
Boşver dedim ya sana.
And even if we didn't... we don't know how to prove as a fundamental matter... that our eyes never deceive us. That's absolutely right.
Ve her ne kadar gözlerimizin bizi asla aldatmadığını maddesel olarak kanıtlayamasak bile, Bu kesinlikle doğru.
But it didn't matter.
Ama fark etmezdi.
I hoped it didn't matter, because she never called.
Umarım olmamıştır çünkü beni hiç aramadı.
But it didn't matter.
Ama artık fark etmiyor.
You think that extra time didn't matter?
Sizce bu anların hiç mi anlamı yok?
The point is that this guy spent so much money, it didn't bother me. I-I didn't care what he did. You know, it didn't matter.
Bunlar sadece monogram havlu değil aynı zamanda en iyi Mısır pamuğunda yapılmış.
It doesn't matter now, but I didn't use.
Artık önemi yok, ama kullanmadım.
She didn't want me. No matter what I did.
Ne yaparsam yapayım, beni istemedi.
It didn't matter, because I was happy to look out at my beautiful half acre with my sweet but klutzy gal.
Tatlı ama sakar kadınımla güzel iki dönümüme bakmaktan mutluydum.
It didn't bother me Dr. Cox had "Kelly Ripa'd" me, because I knew it would never catch on, no matter how much he wanted it to.
Dr. Cox'un bana Kelly Ripa yapmasını umursamadım, çünkü üzerime asla yapışmayacağını biliyordum. Ne kadar isterse istesin.
Didn't matter what casino he played in after that, didn't matter what game he played.
Ondan sonra hangi kumarhanede hangi oyunu oynadıysa fark etmedi.
And for a moment, I actually felt like the picture didn't matter.
Ve bir an için resmin cidden önemi yok gibi hissettim.
It didn't matter enough to her to talk about it.
Söylemediğine ikna edemezsin.
Knew it would be tough to pay back, but that didn't matter, because he thought you deserved it.
Ödemenin zor olacagini biliyordu, fakat önemsemedi, senin bunu hakettigini düsündü.
I tried to tell Matt that it was all on me, but it didn't matter.
Matt'e bütün suçu üstleneceğimi söylemeye çalıştıysam da fayda etmedi.
- It don't matter which murder because I didn't say shit to them bitches, though.
- Hangi cinayet olduğuyla ilgilenmedim. Çünkü zaten o orospulara bi bok söylemezdim.
We figured once we found another symptom, it really didn't matter.
Başka bir semptom bulduğumuzu sandık, artık bir önemi yok.
Because no matter how far she sent her boys away, she was still a mom- - there was no forgetting it, and she didn't want to.
Çünkü herhangi bir sebeple çocuklarını uzaklara gönderse bile, o hala bir anne- - unutulmaması gereken buydu, Ve o da unutmak istemiyordu.
Didn't matter in the end.
Sonunda fark etmedi.
And it didn't matter that I couldn't see you because, that night, it wasn't about your looks.
Seni görememem önemli değildi çünkü önemli olan görünüşün değil kalbindi.
You go to a store to get jeans and it didn't matter which ones looked right, which ones you wanted, you had to get the ones that were on sale.
Mağazaya kot pantolon almaya giderdik hangisinin yakıştığı, hangisini istediğim hiç önemli olmazdı. İndirimde olanı almak zorunda kalırdım.
It didn't matter what the doctors said.
Doktorların ne dediği önemli değildi.
It didn't matter to us.
Bizim için önemli değildi.
Middle of dinner, playing with Sarah, it didn't matter, Jimmy would go.
Yemegin ortasında, Sarah ile oynarken, farketmezdi, Jimmy giderdi.
Didn't matter, she was married to a fellow doc?
Bir doktor arkadaşınla evli olması önemli değil miydi?
I tried to explain how the past didn't matter.
Ona geçmişin bir öneminin olmadığını anlatmaya çalıştım.
But eventually, being uncool, or being stubborn didn't matter anymore
Ama en sonunda, havalı olmamanın ya da inatçı olmanın bir önemi kalmadı.
But it didn't matter because I accounted for everyone.
Ama bunun önemi yoktu çünkü herkesi hesapladım.
I didn't think it would matter.
Bir önemi olmadığını düşünüyordum.
Didn't matter in the end. Me showing them the system.
Onlara sistemi göstermem... sonucu değiştirmedi.
What do you mean it didn't matter?
Değiştirmedi derken neyi kastediyorsun?
And it didn't matter to cameron and neal.
Ve bu Cameron'la Neal için önemli değildi.
I didn't save anybody. As a matter of fact, somebody saved me.
Hatta işin aslı, başka biri beni kurtardı.
That's the picture they saw me in, but it didn't matter what they thought of me, the thing was what I thought.
Hayatımın geri kalanında sadece gözlerimi kullanabilecektim, bana çizilen tablo böyleydi. Ama onların ne düşündüğünün bir önemi yoktu, benim düşündüğüm tek bir şey vardı :
With his O.I. condition, didn't matter.
Cam Kemik hastalığı nedeniyle, fark etmez.
I didn't think it would matter.
Bunun sorun olacağını düşünmemiştim.
matter 86
matter of fact 310
didn't 148
didn't you get the memo 17
didn't you understand 22
didn't see that coming 50
didn't you know 173
didn't see you 18
didn't they 429
didn't happen 30
matter of fact 310
didn't 148
didn't you get the memo 17
didn't you understand 22
didn't see that coming 50
didn't you know 173
didn't see you 18
didn't they 429
didn't happen 30
didn't you like it 19
didn't have to 49
didn't you 4544
didn't you see 28
didn't know that 32
didn't see it 17
didn't you hear me 138
didn't he 1321
didn't i tell you 227
didn't she 619
didn't have to 49
didn't you 4544
didn't you see 28
didn't know that 32
didn't see it 17
didn't you hear me 138
didn't he 1321
didn't i tell you 227
didn't she 619