English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dignified

Dignified translate Turkish

522 parallel translation
It's just like a dignified scholar.
Onurlu bir ilim adamı gibi.
I liked men who were like dignified scholars.
Onurlu ilim adamlarını severim ben.
Given their dignified stance, a headlong flight, common to other fish, would hardly be permitted.
Diğer balıklarda görülen temkinli davranışlar, aceleyle kaçma halleri denizatları için pek olanaklı değildir.
Now, we're going through with this in a dignified silence.
Şimdi sessiz ve yavaşça ilerleyelim.
And following her is a dignified-Iookin'guy I'd say 46 autumns.
ve peşinden de, oturaklı gibi duran bir tip... 45-46 yaşlarında.
Hanging's too dignified for him.
Onu asmak fazla şereflice olur.
- I don't think Ted's so terribly dignified.
Onun saygınlığına yakışmıyor. Ted'in o kadar saygın olduğunu düşünmüyorum.
And help me keep dignified?
Bana da asil olmamda yardım edeceksin.
I'm sorry I couldn't think up a more dignified alibi.
Asıl ben onları daha saygın bir yere götüremediğim için özür dilerim.
I cannot impress upon you too firmly, the Skinner Bank is a dignified institution.
Skinner Bankasının saygın bir şirket olduğunu daha başka türlü aklına sokamam.
There's no one as dignified as a mummy.
Bir mumyadaki saygınlık hiç kimsede yoktur.
She thinks it makes me look dignified.
Beni saygın gösteriyormuş.
I put that in to make it more dignified.
Çok daha ağırbaşlı olsun diye öyle söyledim.
Somehow, I pictured you quite differently as a dignified old gentleman.
Her nedense sizi daha çok, ağırbaşlı ve yaşlı bir bey olarak düşünüyordum.
What I want is a quiet, dignified musical play.
Benim istediğim durgun ve oturaklı bir müzikal oyun.
I can think of nothing more dignified and homelike... than sitting in front of a fireplace and having someone read a fine book to me.
Şöminenin karşısına geçip birinin sana kitap okumasından daha oturaklı ve rahat olan bir şey düşünemiyorum.
It ah... isn't dignified.
Doğru bir şey değil.
It's more dignified.
Daha vakur olur.
That's why I'm such a self-controlled and dignified young fellow.
Bu yüzden bu kadar kontrollü ve ağırbaşlı bir gencim.
Nothing as dignified as that.
Çok da farkı yok.
Dignity? Do you call it dignified to throw yourself at a herring-gutted swab like that?
Kendini onun gibi bir ödleğin kucağına atlamaya onur sahibi olmak mı diyorsun?
Let us try to keep it beautiful and dignified.
Onu güzel ve saygın tutmak için çaba göstermeliyiz.
He's sort of dignified and got a gentle heart
Oldukça haysiyetli ve yumuşak bir kalbi var.
I'm happy to have found here a dignified old man and a silent young lady
Burada haysiyetli bir yaşlı adamla sessiz genç bir hanım bulmuş olmaktan mutluyum.
Beauty is proud, dignified, she has become hard
Güzel ise gururlu, onurludur ve yüreği katılaşmıştır.
This was the son of Lord Ascoyne D'Ascoyne, the banker, whose refusal to help me towards a more dignified career had led to my present ignominious occupation.
Bu, banker Lord Ascoyne D'Ascoyne'in oğluydu. Daha saygın bir kariyer için bana yardımı reddeden şu anki yüz kızartıcı işte bulunmama sebep olan adamın oğlu.
Just a dignified walk up the aisle.
Yalnızca koridorda arşınlayacağınız ağırbaşlı türünden.
Why, I understood this to be a dignified, quiet salle á manger, not a Hofbräuhaus.
Ben buranın ağırbaşlı, sessiz bir yer olduğunu düşünüyordum. Tımarhane değil.
You have seen her quiet, dignified, soft and demure.
Onu nazik, gururlu, müşfik ve alçak gönüllü haliyle gördünüz.
Let us preserve a dignified silence.
- Onurlu sessizliğimizi koruyalım. - Kesinlikle.
This dignified silence seems to have produced... an unpleasant effect.
Bu onurlu sessizlik hoş olmayan bir etki yaratıyor.
That'll be more dignified, put them in their place.
Vakur olup onları utandıracağım.
- Dignified, yet forceful.
Ağırbaşlı ama yine de güçlü.
I mean, it's dignified.
Asil bir spor.
Laugh if you want, but the stage is a dignified profession.
Dilersen gül, ama tiyatro saygın bir meslektir.
Was there ever a streetcar as dignified as that one?
Onun kadar asil bir tramvay yeryüzüne gelmedi.
- And it's not dignified.
- Ve ayrıca asil değil.
- Well, isn't tomorrow dignified?
- Yarın asil olmayacak mı?
Isn't that dignified?
Bu asil değil mi?
And wear something simple and dignified.
Ayrıca sade ve ağırbaşlı bir şey giy.
Because tomorrow is dignified.
Çünkü yarın asil bir olay.
He was so calm and dignified.
Son derece sakin ve ağırbaşlıydı.
Dignified, no crawling.
Ağırbaşlı ve ciddi.
Grief is a natural and dignified thing, but like every other emotion, Serafina, it can become excessive.
Keder doğal ve asil bir şeydir. Ancak tüm diğer duygular gibi aşırıya kaçabilir Serafina.
All the foregoing will immediately seem... justified, appropriate, clever. And even dignified, when I tell you that tonight's narrative... is about a gambler.
Ben sizlere bu geceki öykünün bir kumarbaz hakkında olduğunu söylediğimde tüm bu yukarıdakiler size anında haklı, münasip ve zeki görüneceklerdir.
Well, it ain't dignified.
Ağırbaşlı değil.
Well, I thought the funeral was very simple and dignified, didn't you?
Şey, cenazenin çok sade ve ağırbaşlı olduğunu düşündüm, sence de öyle değil mi?
Well, I don't think it very dignified, Julia, for a woman of your background to write one of those sensational mystery stories.
Şey, Bunun pek onur verici bir şey olduğunu sanmıyorum, Julia, senin gibi geçmişi olan birinin şu sansasyonel gizemli öykülerden birini yazması doğru değil.
A dignified sell.
Ciddi bir satış.
Where I'm from, if a fella looks too dignified we figure he's looking to steal your watch.
Geldiğim yerde, adam çok ciddi duruyorsa saatinizi aşırmaya çalıştığını düşünürüz.
- Well, he's too dignified to eat eggs.
Yumurta yemeyecek kadar saygındır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]