Dipping translate Turkish
620 parallel translation
What George found, if you remember, of course, was that the great Alaskan earthquake of 1964 was produced on a fault plane, dipping gently under Alaska like this, with this sense of motion.
Hatırlarsanız, George'un bulduğu şey 1964'teki büyük Alaska depreminin bir faylı yüzeyde oluşup, Alaska'nın altına doğru, böyle, hafifçe bu hareket ile battığıydı.
- Why, you chili-dipping horse thief!
- Böyle konuşma at hırsızı!
I'm sorry I called you a chili-dipping horse thief back there.
Sana orada at hırsızı dediğim için özür dilerim.
The other motive is the great love the general people bear him, who, dipping all his faults in their affections, convert his sins to graces.
İkinci nedense, halkın büyük bir coşkuyla onu sevmesi. Bu sevgi silip süpürebilir bütün suçlarını.
So there's a secret in the dipping of it, eh, Sorgan?
Demek demiri özel bir metodla dövüyorsun, Soyugan?
I've had the impression for some time that someone's been dipping a hand into the till, so I decided to burn the midnight oil until I was quite sure.
Bazen birinin kasaya elini daldırdığı izlenimine kapılıyordum... böylece tam emin olana dek gece yarısına kadar çalışmaya karar verdim.
Them twelve big hats ain't gonna last long the way some folks have been dipping into that redeye these days.
O şapkaların uzun süre orada kalacağını zannetmiyorum. Bu günlerde insanlar onları nişan tahtası olarak kullanıyor da.
If he finds out we've been dipping into the taxes, it'll be as bad for you as for me.
Eğer vergilerde yolsuzluk yaptığımızı anlarsa..... benim için olacağı kadar senin içinde kötü olur her şey.
Uncle Gerals been dipping into your inheritance.
Gerald Amca senin mirasını tırtıklıyordu.
Dipping little girls'curls in inkwells, stealing apples from the neighbours trees, tying cans on...
Küçük kızların saçlarını mürekkebe batırmak veya komşudan elma çalmak. Teneke kutuları şeylere bağlamak...
They're dipping!
Suya batmışlar.
Barney'll go into your dipping-into-the-till speech.
Barney, "kasaya elini uzatma" konuşmanı devreye sokacak.
I think skinny dipping is just beautiful if, if you want to do it, if you can do it.
Eğer yapabilirsen çırılçıplak yüzmek olağanüstü birşey.
What's the difference, dipping your sex in one pool or another...?
Seks için, o havuza ya da bu havuza girmek arasında ne fark var?
That grateful man Quantenly was away, dipping his sheet, whatever it is, he does.
Papazla uzun uzadıya konuştuk.
Temperatures are dipping below freezing on the high plateau, and in the mountains the snow line is at 3,000 feet.
Sıcaklık yüksek platolarda dondurucu seviyenin altına düşüyor. Dağlarda ise kar sınırı 900 metrede.
- Is it dipping or keys?
- Cüzdan gibi bir şey mi aşırılacak yoksa anahtar işi mi?
You know about those girls they're dipping in wax at the wax museum?
Mum müzesinde muma giren kızları bilir misin?
- She and Ethel are goin'skinny-dipping.
- O ve Ethel göle çıplak girecekler.
- Skinny-dipping?
- Çıplak mı girecekler?
- Skinny-dipping with Chelsea.
- Chelsea ile çıplak yüzmeye.
Remember when I was nine years old... and I came down and caught you and Norman skinny-dipping?
Hatırlar mısın, ben dokuz yaşındayken... göle inmiş, seni ve Norman'ı çıplak yüzerken yakalamıştım.
It took Norman a long time before he'd go skinny-dipping again.
Tekrar çıplak yüzmeye başlaması da Norman'ın uzun zamanını aldı.
- Are you going skinny-dipping?
- Çıplak yüzmeyecek misin? - Hayır.
No stripping', no dipping'.
Soyunmak yoksa icraat ta yok.
Come on, you been skinny dipping before
Hadi, daha önce çıplak yüzmüşsündür
Oh, they said they were going skinny-dipping.
Çıplak olarak yüzeceklermiş.
Vincent is nice when his aunt comes to see him, but imagines dipping her in wax, for his wax museum.
Vincent sevimli olur onu görmeye geldiğinde teyzesi, ama müzesine koymak için onu balmumuna daldırmaktır hevesi.
Your roommate was just dipping all day.
Ev arkadaşın bütün gün batırıp durdu.
- I was dipping papier-mâché earlier.
- Bugün kartonpat yapıyordum.
I think she's been dipping in the cooking sherry again.
Sannırım yine şarabın içinde yüzüyordu.
Probably dipping their arrows in poison right now.
Muhtemelen şimdi oklarını zehire batırıyorlardır.
My father would tell me that when Dillinger was killed... within a matter of two minutes... people were dipping their handkerchiefs in the blood... to get souvenirs.
Babamın anlattığına göre Dillinger kısa bir süre içinde öldürüldüğünde insanlar hatıra olsun diye kanına mendillerini batırıyorlarmış.
You guys wanna come skinny-dipping?
Siz çocuklar, yüzmeye gelir misiniz?
Then we went skinny dipping, and we did things that frightened the fish.
Sonra çırılçıplak yüzdük, ve balıkları ürküten şeyler yaptık.
Whoa! Dipping you.
Hadi, aşağı ve yukarı.
Who took you skinny-dipping, stole your clothes then ran your underwear up a flagpole?
Seni çıplak yüzmeye götürüp giysilerini çalan ve iç çamaşırını bayrak direğine çeken mi?
So I say, "Let's go skinny-dipping."
"Haydi çırılçıplak havuza girelim!" diyorum.
Now, yours truly usually refrained from dipping his wick into the oil lamp, but Ingrid was one groupie that I never had the wherewithal to say no to.
Şimdi, bendeniz, fitilini kandile daldırma konusundan genelde kaçınmıştır ama Ingrid hayır demeyi asla beceremediğim bir hayrandı.
I was thinking how you said the other day that my foil was dipping.
Geçen gün kılıcımı indirmemden söz edişini düşünüyordum.
One of the designers called it "a pool for Zen skinny-dipping."
Tasarımcılardan biri burası için "Zen usulü çıplak yüzme sanatı" dedi.
How about going skinny-dipping?
Denize çıplak dalmaya ne dersin?
We're thinking of going skinny-dipping later.
Daha sonra sıska-batırma oynamayı düşünüyoruz.
You and Maggie skinny-dipping, huh? Well, I don't want to tell tales out of school or anything.
Büyük bir hata yapıyorsun dostum.
Go skinny-dipping.
Çıplak yüzerim.
We have roast suckling pig... fresh baked kringlors with a honey pecan dipping sauce... seven-day-old lutefisk and lamb gookins.
Süt domuzu rostosu... Ballı ceviz dip soslu taze fırınlanmış kringlor... 7 günlük morina balığı ve kuzu.
And unfortunately, no more skinny dipping.
Ve ne yazık ki, çıplak yüzmek de yok.
That sweet old thing that we met downstairs... isn't capable of anything worse than... dipping her dentures into her husband's beer.
Aşağıda tanıştığımız o yaşlı, tatlı şey takma dişlerini kocasının birasına düşürmekten daha kötü bir şey yapabilecek durumda değil.
Look for highs tomorrow around 65 degrees, with tonight's low dipping to 48 degrees.
Yarının en yüksek sıcaklığı 18 derece, gecenin en düşük sıcaklığı ise 9 derece olacak.
Out of the mist, she heard that familiar sound... with oars dipping into the frigid water.
Pusun içinden aşina bir ses duyuverdi. Kürekler buz gibi suda yol alıyordu.
There's a secret in the dipping of it.
Demiri özel bir metodla döverim ben.