Disaster translate Turkish
5,572 parallel translation
A bigger disaster than I could have ever possibly imagined.
Hayal edebileceğimden çok daha büyük bir felaket oldu.
Baby, my friends were the disaster.
Bebeğim, felaket olan arkadaşlarımdı.
It was a disaster.
Bir felaket oldu.
It'II be a disaster for me if the majority backs you but I hope for your sake they do. Sorry.
Çoğunluğun seni desteklemesi benim için felaket olur ama umarım senin hatırın için desteklerler.
Disaster averted.
Facia önlendi.
- There's a disaster waiting to happen.
- İşte kapıda bekleyen bir felaket.
It would be a disaster for us if his country were to fall into the hands of the Spanish.
Ülkesi İspanya'nın eline düşmek üzere olmasa bizim için facia olurdu.
We're not a match made in heaven, and as you've said before many times, when the heart rules the head, disaster follows.
Bizimkisi bir cennet birlikteliği değil, daha önceden de defalarca dediğin gibi, kalp hüküm sürdüğünde kafayı facia takip eder.
That's not an opportunity. That's a disaster.
Bu fırsat mırsat değil, tam bir felaket.
'It could be a disaster, yes, but I'm planning to play him along.'
Evet felakete dönüşebilir ama onu oyalamyı düşünüyorum.
Fish, you are a disaster.
- Balık, tam bir felaketsin.
I know it looks like a tanker disaster but you can scrape it of with the back of your knife - that's what I did.
Tanker çarpmış gibi göründüğünün farkındayım. Benim yaptığım gibi bıçağın sırtıyla kazıyabilirsin.
Our operation was interrupted by MI-5 agents, it was a disaster.
Operasyonumuz MI5 ajanları tarafından kesildi, feci bir durumdu.
It's your limitations that make you the wonderful disaster you most probably are.
Seni muhtemelen olduğun o muhteşem felaket haline getiren kendi sınırlarındır.
It will be perceived as a moral disaster.
Kopenhag bunu manevî bir felaket olarak değerlendirecektir.
Cop sees us, we're not wearing our seatbelts, this could be a disaster.
Polis bizi görür, emniyet kemerlerimiz takılı değilse, bu bir felaket olabilir.
It'll be a disaster.
Yoksa bir felaket olacak.
The last of them were swept from life's stage along with countless other species in an unparalleled environmental disaster.
Türün son üyeleri, sayısız diğer türle beraber eşi benzeri olmayan çevresel bir felaketle yaşam sahnesinden silindiler.
We just avoid disaster.
Biz ise yalnızca felaketten kaçınmış olacağız.
Maybe the country needs to see what disaster looks like.
Belki de memleketin felaketin neye benzediğini görmeye ihtiyacı vardır.
So, in terms of backup, if the power goes down, some natural disaster hits like a storm, or an earthquake, what exactly...
Yedekleme durumuna gelince, güç kesilirse fırtına ya da deprem gibi doğal felaket olursa, tam olarak...
I'm not gonna call you unless there's a natural disaster and then I might not even call you, okay?
Doğal afet olmadığı sürece seni aramayacağım, hatta belki o zaman bile aramam.
It'll be a PR disaster.
Bu bir halkla ilişkiler felaketi olur.
It's gonna be a disaster while we rebuild.
Burayı tekrardan inşa etmek felaket olacak.
Said the desperate witch conveniently. I'm serious. That earthquake you just felt a preview of the disaster movie that is about to hit us.
Az evvel hissettiğiniz deprem, bizi yakında vuracak olan felaketlerin sadece bir ön gösterimiydi.
- It's a disaster.
- Korkunç bir şey oldu!
It would've been a total disaster.
Bu bir felaket olurdu.
Well, this is a disaster.
Bu bir felaketti.
Kathryn's dead because of a disaster, not because...
Kathryn felaket yüzünden öldü, senin yüz...
Make no mistake, it's a disaster for the community.
Hata yapmak yok, toplum için felaket olur.
Leave it. We can leave this disaster.
Bu felaketi bırakabiliriz.
Now. This place is a disaster.
- Burası savaş alanı gibi.
The only difference among them was the precise nature of the coming disaster.
Aralarındaki tek fark, gelecek felaketin doğasıydı.
- This is a disaster.
- Tam bir facia.
I'm watching the Chilean mine disaster.
Ben Şili'deki maden felaketini izliyorum.
Believe me, if you destroy Paris, it will be a disaster for Germany.
- İnanın bana, Paris'i yok ederseniz Almanya için felâket olur.
You keep flirting with disaster no matter how hard we try to protect you.
Biz seni ne kadar uzak tutmaya çalışsak da başını derde sokup duruyorsun.
No, this is a disaster.
Olamaz, tam bir facia.
True, the meet was an unqualified disaster, but for the first time in history, humans and atrians were fighting alongside each other.
Bugünkü toplantının bir facia olduğu doğru ama... Tarihte ilk defa insanlar ve Atrianlar birbirleri için kavga ettiler.
Ssir... If this happens tomorrow, The party will be a disaster!
Efendim, bu yarın olursa, Parti bir faciaya döner!
I get to either be with someone like me, and that ends in disaster,
Ya kendim gibi biriyle olabilirim ki sonu hep felâketle bitti.
Sophie, the restaurant is an epic disaster... again.
Sophie, restoran tekrardan çok kötü durumda.
Your talent for compounding disaster is truly impressive.
Yangına körükle gitme konusundaki yeteneğine hayran kaldım.
This is a disaster.
Bu bir felaket.
All the exchanges, the petty irritations, deadly revelations, flat announcements of disaster.
Tüm teatiler değersiz kızgınlıklar ölümcül ifşaatlar yavan felaket ilanları.
We're disaster victims.
Biz şu an felaketzedeyiz.
You think it's a disaster being stuck here with you?
Sence, seninle böyle bir yerde mahsur kalmak bir felaket mi?
If it wasn't for this pretty young lady, tonight would've been a disaster.
Bu güzel genç hanım olmasa bu akşam felaket olurdu.
- This is a disaster. - Mm-hmm. He hasn't seen her since she called off the engagement.
Tom, nişanı iptal ettiğinden beri onu görmemişti.
- She's a selfish fucking disaster.
- Bencil köpeğin teki.
A big disaster is usually followed by peace,
Bir atasözümüz der ki ;