English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Diseased

Diseased translate Turkish

399 parallel translation
His attempted action must therefore be attributed to a diseased mind, afflicted with hallucinations of grandeur and obsessed with an insane desire to become a public benefactor.
Bu yüzden yapmaya çalıştıkları büyüklük sanrıları içinde, halkın koruyucusu olmak gibi delice bir saplantının sonucu olarak değerlendirilmelidir.
We must wipe out those we have ignorantly elected and those who manipulate this diseased officialdom behind locked doors.
Bilmeden seçtiklerimizi ve kapalı kapılar ardından bu düzeni sürdürenleri alaşağı etmeliyiz.
- Your mind is diseased!
- Aklını kaybetmişsin sen!
While you men figure it out scientifically, I'll go and set a few traps. We may not find anything more than a diseased mind, but even that may be interesting. I'll help.
Siz beyler bu işi bilimsel olarak çözerken, ben gidip birkaç tuzak kurayım.
My wit's diseased.
Aklım yerinde değil çünkü.
Canst thou not minister to a mind diseased, pluck from the memory a rooted sorrow,
Kafanın derdine de deva bulamaz mısın? İçimize kök salmış bir düşünceyi, söküp atamaz mısın aklımızdan?
With me on him? He's diseased with speed.
Üstünde ben olunca ona hız hastalığı bulaştı.
May you all get diseased and die of heat.
Hepiniz hastalanıp ateşler içinde can verin.
Sitting around looking out of the window to kill time is one thing, but doing it the way you are, with binoculars and wild opinions about every little thing you see, is diseased!
- Ne var? Pencereden dışarıyı izleyerek vakit öldürmek ayrı, senin gibi dürbünle gözetlemek ve gördüğün küçücük şeylerle ilgili çılgınca fikirler yürütmek ise hastalıklı bir şey!
- Your streets are made unsafe by shameless, diseased hussies, rapacious pickpockets, and insidious opium-smokers.
Caddeleriniz hastalıklı ahlaksız kadınlar, açgözlü yankesiciler, fırsat kollayan esrarkeşler tarafından güvensiz yerler haline dönüştürüldü.
Now, if I may make a comparison. When a diseased appendage threatens the life of a human body a doctor has no choice but to amputate.
Şimdi, bir karşılaştırma yaparsak, hastalıklı bir organ insan yaşamını tehdit ettiği zaman, doktorun tek çözümü onu kesmektir.
To be able to replace diseased and damaged parts of the body as easily as we replace eye corneas now.
Vücudun hasar görmüş ya da hastalıklı parçalarını günümüzde korneayı nasıl yeniliyorsak öyle yenileyebilmek.
Diseased, sick, crazy if you like.
Hastalıklı, uçuk denebilir.
- I'm diseased.
- Ben hastalıklıyım.
They've been insulted, diseased, made drunk and foolish.
Hakarete uğradılar, hastalandılar, sarhoş edildiler, aptal durumuna düşürüldüler.
Pack these guys up, they're all diseased.
Bu herifleri kilit altına al, hepsi hastalıklı.
- Yet, he is really sick... he's diseased.
- Yine de gerçekten hasta... Hastalığı var.
I should be dissecting the diseased brains of gorillas to find out what went wrong.
Neyin yanlış yürüdüğünü bulmak için bu gorillerin hastalıklı beyinlerini incelemeliyim.
– You've got a diseased mind.
- Senin sapık bir aklın var.
This parish is diseased.
Bu kilise hastalıklı.
You can keep your diseased chickens!
Hastalıklı tavuklarını al da başına çal!
Canst thou not minister to a mind diseased?
Hastalıklı bir zihni tedavi edemez misin?
I mean, hey, look... you're living in a diseased culture.
Yani, hey, bak... hastalıklı bir kültür içerisinde yaşıyorsun.
You're diseased, I'm diseased, she's diseased.
Sen hastalıklısın, ben hastalıklıyım, o hastalıklı.
The whole world is diseased.
Tüm dünya hastalıklı.
Jordy, those Hoots are letting diseased sheep wander loose around the water.
Jordy, şu Yobazlar hasta koyunlarını suyun etrafında başıboş bırakıyorlar.
Those sheep are diseased!
O koyunlar hasta!
- That's the way their diseased minds work.
- Onların hastalıklı beyinleri böyle çalışır.
- You were a friend of the diseased.
Hayır, hayır, Bay Marlowe, ölenin arkadaşı mısınız?
Or the casualties of a diseased society.
Ya da hastalıklı bir toplumun yaralıları diyelim.
These reports ofstrange, unexplained, diseased bodies.
Bu garip anlaşılamaz garip hastalıklı vücutların raporu.
Fish. Look at it it's rotten. How can you pay money for something that's diseased and rotten like that.
Böyle hastalıklı ve çürümüş bir şeye nasıl para verirsin?
Everyone else in the area is crazy and diseased... and it all happened just after the grape harvest festival.
Bu bölgedeki herkes deli ve hastalıklı ve bunların tümü üzüm hasadı festivalinden sonra oldu.
Diseased maniac!
Hasta manyak!
But it just stands to reason when it came time to cash in your chips this old diseased maniac would be your banker.
Ama kabul etmeli ki... parsayı toplamaya sıra gelince... bu yaşlı hastalıklı manyaktan iyisi olamaz.
To protect itself, the tribe must eliminate any diseased elements. Now don't go away.
Kendini korumak için, kabile hastalıklı bölümleri atmak zorunda.
Or the diseased left tonsil -
Ya da şişmiş bir sol bademcik...
They come from eight different people, and each one of them... Now stand by, every fucking piece is diseased.
Sekiz farklı insana aitler ve her bir parça şimdi dikkat et, bu lanet parçaların hepsi de hastalıklı.
Cirrhotic liver, cancerous lung, diseased heart...
Sirozlu karaciğer, kanserli akciğer Hastalıklı kalp...
They're not eating these. And how do they know they're diseased?
Peki, nasıl oluyor da bunların hastalıklı olduğunu biliyorlar?
On a diseased human liver.
Hastalıklı bir insan karaciğeri üstünde.
This is the land of diseased.
Burası hastalıklı bir ülke.
That man who came to seek the diseased city.
Bu hasta şehri arayama gelen adamı.
A lot of them are diseased.
Bir çoğu hastalıklı.
Industry will have been destroyed, oil refineries will have been destroyed, all our water will have been polluted, the soil will have been irradiated, farm stock will be dead, diseased or dying.
Endüstri ve petrol rafineleri yok edilmiş olacak. Tüm sularımız kirlenmiş, topraklarımız radyasyona uğramış olacak. Çiftlik hayvanları ya ölmüş ya da hastalanmış olacak.
They've delivered nearly a dozen bodies, and each time it's the same story, young or old, they're never diseased.
Yaklaşık bir düzine ceset teslim ettiler ve her seferinde aynı hikâye. Genç ve yaşlı, asla hasta değillerdi.
Why didn't you tell me when we married you were this gambling-diseased person?
Neden evlenirken bana kumar hastalığın olduğunu söylemedin?
Are you diseased?
Neden? Hastalıklı mısın yoksa?
Made of diseased U.S. plane-tree wood
Hastalıklı Amerikan malı çınar ağaçları oluştu.
Fuad, you are one miserable son of a diseased camel.
Fuad, sen mutsuz ve hasta ruhlu bir devesin.
♪ If you don't mind dealing with Fagin It's a fine life! ♪ It's a fine life! ♪ Though diseased rats threaten to bring the plague in
Fagin'i göz ardı ederseniz hayat güzeldir... fareler hastalık bulaştırabilir ama hayat güzeldir... komşunun kazı hep daha besili olsa da... bizim de başımız kel değil ya payımızı alırız, hem de gani gani... eğer bunu dert etmezseniz hayat güzeldir... çay ve bisküvimiz olmasa da hayat güzeldir... hayat çok güzeldir...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]