English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dishonesty

Dishonesty translate Turkish

171 parallel translation
What good is it to teach that honesty is the best policy when all around, they see that dishonesty is a better policy?
Dört yanda namussuzluk prim yaparken namusun erdemlerini öğretmenin yararı ne?
To point out and make public the dishonesty the downright villainy of Boss Jim W. Gettys'political machine now in complete control of the government of this state.
Şeytani Jim W. Gettys'in kurduğu siyaset ağının seviyesizliğini namussuzluğunu göstermek için. Bu çete şimdi bu eyaletin hükümetini tamamen kontrol altına almıştır.
I can't stand dishonesty.
Sahtekârlığa katlanamam.
All my life I've watched injustice and dishonesty fly the flag of decency.
- Olmaz. Hayatım boyunca adaletsizliğin ve sahtekarlığın dürüstlük bayrağı çektiğini gördüm.
It was a brutal political dishonesty.
Zalim bir politik dürüstsüzlüktü.
Brother, I've seen all kinds of dishonesty in my day, but this little display takes the cake.
Dostum, hayatımda birçok çeşit şerefsizlik gördüm, ama bu küçük gösteri en iyisiydi.
I'm sorry, but... dishonesty always makes me see red.
Üzgünüm, ama sahtekarlık... benim her zaman yüzümü kızartıyor.
An innocent man accused of dishonesty, on the verge of a breakdown when he was released.
Yolsuzlukla suçlanan, masum bir adam serbest bırakıldığında ruhen çökme eşiğine gelmiş.
But the only remedy against dishonesty is to make use of it.
Ama, günümüz şartlarında sahtekarlığa karşı koymanın tek yolu bunu uygulamaktır. - Elbette.
To prove their honesty, not their dishonesty.
Dürüstlüklerini kanıtlamak için, sahtekarlıklarını değil.
I suppose a certain amount of dishonesty... is bound to beget a certain amount of dishonesty.
Bir parça sahtekarlık, başka bir parça sahtekarlığa yol açar.
I don't mind your dishonesty half as much as I mind your opinion of me.
Dürüst olmaman umurumda değil, umurumda olan beni ne sandığın.
All because of your dishonesty.
Hepsi senin sahtekarlığından oldu.
Nothing but dishonesty and dirt.
Namussuzluk ve kötülükten başka.
I know, but you know how I hate any dishonesty in regard to the supernatural.
Biliyorum, fakat bu namussuzlar yüzünden doğaüstü olaylar ciddiye alınmadığı için.. ... nasıl nefret ettiğimi biliyorsunuz.
The other is dishonesty.
Diğeri ise sahtekarlık.
Dishonesty?
Sahtekarlık mı?
You came here to profit from your own greed and dishonesty.
- Açgözlülüğünüzden geldiniz.
I did, I'm overcome by the prosecutor's dishonesty!
Yaptım, savcının şerefsizliği beni mağlup etti!
On four occasions, you have been convicted of offences of dishonesty, haven't you?
Hakkınızda açılan dört "malvarlığına karşı suçlar" davasında da suçlu bulundunuz değil mi?
Well, surely, Mr. Christie, you could remember that. Four offences for dishonesty.
Şimdi emin olduk Bay Christie, dört farklı olaydan... sabıkanız bulunmakta.
At least you're very honest about your dishonesty and I admire that.
En azından namussuzluğun hakkında çok namuslusun. Bunu severim.
There is a correct price - we pay more, we encourage dishonesty.
Doğru fiyat bu, çok verirsek namussuzluğu teşvik ederiz.
- I just care about dishonesty.
- Yeter ki yalan söyleme. - Anladım.
- Oh, I see. You don't care that I had an affair with another man, you just care about dishonesty?
Dürüst olduğum sürece başka bir adamla ilişki yaşamam umurunda değil, öyle mi?
No matter how bad the truth is it doesn't tear you apart inside like dishonesty.
Gerçek ne kadar aci olursa olsun hiçbir sey yalan kadar insani yaralayamaz.
From this moment on, no more pettiness, no more suspicion, no more dishonesty.
Şu andan itibaren küçük şeylere takılma kuşkucu olma ve yalancılık yok.
Miriam won't think two years of scheming and dishonesty is a... is a small infidelity.
Miriam'ın, iki yıllık sadakatsizliği küçük bir kaçamak olarak göreceğini sanmıyorum.
You think that's dishonesty, you just go on and think it.
Sizce bu ikiyüzlülükse, varsın öyle olsun.
I sense no such dishonesty in Tomalak.
Tomalak'ta sahtekârlık hissetmiyorum.
Let's just put aside the dishonesty of this for a minute.
Olayın üçkağıtçılık boyutunu bir an için bir kenara bırakalım.
Not honestly, my lord, but so covertly that no dishonesty shall appear in me. Show me briefly how.
Dürüstçe değil, ama öyle gizli kapaklı yapacağım ki kimse yaptığım ahlaksızlığı fark etmeyecek.
- Concealment and dishonesty...
- İki yüzlü ve sahtekar... - İtiraz ediyorum.
But I don't sense criminal intent or dishonesty about him.
Ama onun hakkında suçlu davranışlar yada sahtekarlık sezmiyorum.
Dishonesty is worse than starvation.
Onursuzluk açlıktan ölmekten daha kötüdür.
The test often mistakes stress for dishonesty.
Bu test genellikle stres ile yalanı birbirinden ayıramıyor.
"Dishonesty"?
"Sahtekarlık" mı?
Your dishonesty is the real crime here, Agent Grant.
Asıl suç senin sahtekarlığın, Ajan Grant.
Or our lives, my life, would've been filled with... dishonesty.
Hayatımız, benim yaşadıklarım.. yalanlar ile dolu olmalı.. yoksa.
Even more dishonesty than there actually was.
sahtekârlıktan da kötüydü aslında.
Dishonesty...
Yalancılık...
Well, now we know where Raymond gets his dishonesty.
Yani, artık Raymond'ın sahtekarlığını kimden aldığını biliyoruz.
Your client participated in this dishonesty.
Müvekkiliniz bu sahtekarlığa katıldı.
Is dishonesty so organic to this system that you're actually thrown by a client who opts for the truth?
Sahtekarlık bu sisteme o kadar mı işlemiş de doğruyu seçen bir müvekkile hayret ediyorsunuz?
I find the practicing of dating necessitates a certain measure of dishonesty.
Çıkma ihtiyacının uygulanmasını sadakatsizlik olarak değerlendiririm.
- They all start with dishonesty.
Her ilişki yalanla başlar, seni salak.
You like dishonesty.
Yalancılığı seviyorsun.
In everything you've said... the only thing that matters to me... is that you can't love me anymore because of your dishonesty.
Tüm söylediklerin içinde benim için önemli olan tek şey dürüst olmayışın yüzünden beni artık sevemeyeceğindi.
Evidently, dishonesty was the best policy for Miranda.
Anlaşılan, dürüst olmamak Miranda için en iyi politikaydı.
I don't like dishonesty. You're not his wife.
- YalancıIıktan hoşlanmam.
It's hard to tap dishonesty as the best policy.
Dürüst davranmamayı en iyi politika olarak görmek çok zor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]