English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dislike

Dislike translate Turkish

1,006 parallel translation
I suppose it's wrong to hate anybody, but I dislike Belknap-Jackson very much.
Birinden nefret etmek yanlış bir şey sanırım ama Belknap-Jackson'dan hiç hoşlanmıyorum
"Obligation?" I dislike that word.
Minnet borcu mu? Bu kelimeden nefret ediyorum.
- Do you dislike her?
- Ondan hoşlanmıyor musun? - Sen neden bahsediyorsun?
But does Omocha dislike me that much?
Omocha benden bu kadar çok mu nefret ediyor?
You have no reason to dislike him.
- Sevmemen için sebep yok.
So many young men of today dislike their work.
Bugünlerde öyle çok insan işini sevmiyor ki
We dislike the use of that word.
O kelimenin kullanılmasından hoşlanmayız.
Surely you don't want me doing things I dislike.
Eminim senin sevmediğin şeyleri yapmamı istemezsin.
I mean, my dear wife has and much as I dislike discussing it in this hour of our trial I believe the Doctor is right.
Yani, karım doğurdu her ne kadar böyle bir anda bunu tartışmak hoşuma gitmese de bence Doktor haklı.
I dislike riding alone.
Tek başıma gitmekten de pek haz etmem.
Your selfish disregard of other people's feelings made me dislike you from the first!
Başkalarının duygularını bencilce hiçe saymanız... sizden nefret etmeme yetti!
- Why do you dislike me so much?
- Niye benden nefret ediyorsunuz?
Frankly, I dislike the idea of graduating junior classmen.
Öğrenciler Göreve Atanıyor. Okulu bitirmeden mezun olmaları doğru değil.
I used to like both. Now I dislike both.
Eskiden ikisini de severdim, şimdi ikisinden de haz etmiyorum.
Frankly, I dislike being beaten.
İşin doğrusu, ben yenilmekten hoşlanmam.
There's no picture, as you put it, to like or dislike.
Ortada rahatsız olacak bir tablo yok, senin kuruntun.
We didn't dislike each other.
Birbirimizden nefret ederdik.
I don't dislike anyone.
Ben kimseyi sevmemezlik yapmam.
I don't want you to dislike me.
Benden nefret etmeni istemiyorum.
When we dislike a friend, we dissect him.
Bir dostumuzdan hoşlanmazsak, onu parçalara ayırırız.
Well, as much as I dislike it, I must advise you to convey to me, at least, anything that you think might be embarrassing.
Bundan hoşlanmasam da utandırıcı diye düşündüğünüz her şeyi bana anlatmanızı öneririm.
Did he dislike burgundy?
Şarabı sevmez miydi?
Do you dislike me?
Benden hoşlanmıyor musun?
I was prepared to dislike you.
Sizden nefret etmeye şartlanmıştım.
If your mind dislike anything, obey it.
İçinizde kötü bir his varsa, hislerinizi dinleyin.
Do you know anybody who has cause to dislike her?
Ondan hoşlanmayan birini tanıyor musunuz?
But perhaps you dislike them as much as I do.
Belki de onlardan en az benim kadar nefret ediyorsunuzdur.
Quite a change from the last time I saw you here... when you knew your Social Security number so well... and took such a strong dislike to Dr. Curtis's finger.
Geçen sefer sizi gördüğümden beri çok değişmişsiniz. O zamanlar sosyal güvenlik numaranızı çok iyi biliyorken Dr. Curtis'in parmağına karşı büyük bir memnuniyetsizlik duymuştunuz.
He can't dislike you that much.
Seni bu kadar sevmiyor olamaz.
We dislike each other too much, Aunt.
Birbirimizden pek hoşlanmıyoruz, Hala.
My natural dislike for you is gradually developing into a great hate.
Sana olan hislerim, doğal bir antipatiden nefrete dönüşüyor.
He has a right to dislike me.
Benden hoşlanmamakta haklı.
Off duty I exercise my God-given rights under a democracy and dislike whom I please.
Görev dışında, demokratik bir ülkede tanrının verdiği hakları kullanırım, ve istediğimden nefret ederim.
If you want to stay here may do so. There are 3 things I dislike. The noise, fights and robberies.
Eğer, eğer burada kalmak isterseniz kalabilirsiniz ama hoşlanmadığım, hoşlanmadığım 3 şey var.
You're forcing me to do something I dislike very much
- Üzgünüm baba.
I dislike that smell... and for good reason.
Bu kokuyu hiç sevmem. Bunun için haklı nedenlerim var.
I dislike to mention it, but...
Bunu söylemek hoşuma gitmiyor, ancak...
I've taken a dislike to the smell of frying.
Kızartma kokusundan hiç hoşlanmam.
It is not you I dislike.
Hoşlanmadığım sen değilsin.
I will give up, if you dislike me.
Beni bir insan olarak beğenmiyorsanız sizi yalnız bırakacağım.
I do dislike you. Are you thinking of my humble origin?
Ama beni düşük konumum için beğenmiyorsanız sizden asla vazgeçmeyeceğim.
I dislike your face.
yüzünüzü sevmedim.
I like you and you don't dislike me very much.
Ben seni seviyorum, sen ise benden nefret ediyorsun.
There's nothing I dislike about you.
Senin hakkında sevmediğim hiçbirşey yok.
Do you dislike Mr. Hickok as much as you pretend to?
Bay Hickok'tan gerçekten hoşlanmıyor musun?
Dislike Bill?
Bill'den hoşlanmamak mı?
It's also what I dislike about you.
Aynı zamanda sevmediğim yanın da bu.
I dislike being alone.
Ben yalnızlığı sevmem.
- Do you dislike people so much?
- İnsanlardan o kadar mı iğreniyorsun?
It's true, but when I dislike someone for no reason...
- Doğru.
I could learn to dislike him.
Onu sevmemeyi öğrenebilirim!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]