English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dispute

Dispute translate Turkish

1,032 parallel translation
I understand in a case of common accident when both parties die there's sometimes a dispute as to who legally was the first to die.
Anladl § :'llm kadanyla iki tarafm da no 6ldl'.igl'.i ortak bir kaza durumunda.. ... bazen hukuken énce kimin éldiigiine dair bir ihtilaf oluyor.
I hope you haven't come to dispute me on any technicalities.
Umarım formaliteler konusunda tartışma çıkarmaya gelmemişsindir.
The territories in dispute were subjugated by Julius Caesar.
Tartışmalı bölgeler Julius Sezar'ın denetimi altındaydı.
If I'm not being too nosy, Your Highness... I read somewhere there was some dispute over the ownership of the Pink Panther.
Pembe Panter'in mülkiyetine dair bir tartışma olduğuna okumuştum.
I have not the authority to judge in this dispute.
Bu ihtilâfta hüküm vermeye yetkili değilim.
I want'em removed. I'm sorry, Mr Wallingham, but this is obviously a labour dispute.
Üzgünüm, Bay Wallingham, ama bunun işle ilgili bir ihtilaf olduğu açık.
Already they begin to dispute my authority.
Zaten otoriteme itiraz ediyorlar.
We do not dispute that Karl Riemeck was a British spy.
Karl Riemeck'in İngiliz ajanı olduğundan hiç şüphemiz yok.
But we do dispute that Mundt was in league with him... and we dispute that Mundt accepted money for betraying our democracy.
Ama Mundt'un onunla aynı saflarda olduğundan emin değiliz. Mundt'un demokrasimize ihanet etmek için para aldığından da emin değiliz.
Is that what you dispute?
Kınadığınız şey bu mu?
How much I could dispute them.
Bu konular hakkında nasıl da konuşup dururdum.
There you will settle your dispute.
- Orada aranızdaki sorunu çözeceksiniz.
Then how can you dispute the finding of the log?
O zaman kayıtları nasıl tartışmaya açarsın?
I do not dispute it.
Tartışmaya açmıyorum.
Under dispute between the two parties since initial contact.
İlk kontak kurulduğundan beri taraflar arasında anlaşmazlık var.
Key points of dispute.
İhtilafın ana noktaları?
When spontaneity and the initiative of the mass do not take the path of the seizure of power, everything is transformed into dispute, resistance, self-defence.
Kendiliğindelik ve kitlelerin girişimi iktidarın ele geçirilmesini hedeflemiyorsa her şey kavgaya, direnmeye, kişisel müdafaaya indirgenir.
A jurisdictional dispute. There'll be more.
Yargı hakkına ait ihtilaf var.
I don ´ t dispute your accuracy.
Söylediklerinin doğruluğuna itirazım yok.
I believe he was actually trying to provoke a dispute with Mr. Chekov.
Sanırım o Bay Chekov'la bir kavga yaratmaya çalışıyordu.
Not to dispute your computer, Mr. Spock, but from what little you've told me, I'd say she was a pearl of great price.
Bilgisayarınla tartışacak değilim ama, bana anlattığınızdan çıkardığım, Gem'in müthiş pahalı bir inci olduğu.
- I'd dispute your claim.
- Talebine karşı çıkarak.
Surely, Mr. Spock, you do not intend, I hope, to create a dispute between the Federation and Gideon.
Eminim, Mr. Spock, umuyorum, Federasyonla aramızda uyuşmazlık yaratmamalısınız.
Your Excellency, a dispute is the farthest thing from our minds and there is no need to check your records.
Uyuşmazlık, aklımızdaki son şey, Ekselansları. Kayıtlarınızı kontrol etme ihtiyacında değiliz.
Since our dispute is of purely theoretical character,
Bizim anlaşmazlığımız sadece teorik yaklaşımlardan kaynaklanıyor,
Still no settlement In the coal mine dispute at llanddarog.
Llanddarog'da kömür madenindeki anlaşmazlık hala çözülmedi.
I don't like to dispute you, John, but didn't you always vote Democratic?
Seninle tartışmaktan hoşlanmıyorum, John, fakat sen her zaman Demokratlara oy vermiyormuydun?
But it's still open to some dispute that there seems to be less aggression or violence, if you like...
Yine de şu nokta hala tartışmaya açık ; Saldırganlık ve şiddetin azalması...
- Either it's traffic, fog, a labour dispute.
- Trafik, sis ya da anlaşmazlıktan.
Because I am not prepared to dispute the Führer.
Çünkü Führer'in gazabına uğramak istemiyorum.
If I can wish a merry Christmas to him who is, beyond dispute, the most obnoxious and parsimonious of all living creatures, then I know I am truly a man of goodwill.
Eğer yaşayan tüm canlıların tartışmasız en sevimsiz ve pintisine, mutlu Noeller dileyebiliyorsam, o zaman biliyorum ki ben gerçekten iyi yürekli bir insanım.
Hmm, an internal dispute
Hmm, Demek iç çekişmeniz var!
but I do not dispute.
Ama bunu tartışmaya gerek yok.
Is there any rival to dispute the title?
Onunla vuruşacak başka bir koç var mı?
Dispute it like a man.
Erkek gibi davran.
I want to dispute it with you.
Bunu sizinle tartışmak istiyorum.
A socialist man is open to every thought And is willing to dispute.
Sosyalist bir insan her türlü düşünceye açıktır ve tartışmaktan çekinmez.
I don't listen to you, priest, I don't dispute with a priest
Seni dinlemiyorum, rahip. Bir rahiple tartışmaya girmem.
That point is not open to dispute!
Şu noktada bunları konuşamayız!
My only dispute would be the ten-mile limit on fishing.
Tek itirazım balık tutmaya on mil sınır koyulması.
Without any dispute, it was part of Germany, but to recoup it would be to defy the allies, above all France.
Bu bölge ; ihtilaflara rağmen, Almanya'nın bir parçasıydı. Ama burayı ilhak etmek, müttefiklere, daha doğrusu Fransa'ya düpedüz meydan okumaktı.
Ten months later, another dispute appeared e the Japanese had been defeated. Of this time, for general celebrity Zhukov.
10 ay sonra meydana gelen ikinci bir çatışma sonucunda bu kez General Jukov'a mağlup oldular.
This is Betteshanger, Kent, scene of a famous dispute in 1942.
Bu Betteshanger, Kent, 1942'nin büyük ihtilaflarından biri.
The dispute between the colonel and Mr. Haynes yesterday... it's my understanding it had to do with declining enrollment.
Dünkü albayla Bay Haynes arasındaki tartışma anladığım kadarıyla düşen kayıtlarla ilgiliydi.
I'm investigating certain facts relating to the inheritance dispute.
Miras anlaşmalığına dair bazı husuları araştırıyorum.
And through hypnosis... I can make you believe that story so no one can dispute it.
Ve hipnoz aracılığıyla ben seni anlattıklarına inandırabilirim, böylece kimse onu tartışamaz.
It should only take a few minutes, there's no dispute against you...
Sadece birkaç dakika sürer, size karşı bir ihtilaf yok.
Surely the facts are not in dispute?
Kanıtlar hakikatten de su götürmez mi?
You and Señor Calero have a dispute?
Sizin Señor Calero'yla aranızda bir anlaşmazlık mı var?
Can we not have a financial dispute?
Yine mi mali konuları konuşacağız?
Master Hung, as I caused this dispute, I will settle it.
Usta Hung, neden olduğum bu tartışmayı ben sonuçlandıracağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]