English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Disputes

Disputes translate Turkish

274 parallel translation
You have no disputes over women?
Kadınlar için kimse kavga etmiyor mu?
My wife and I have had our disputes.
Karım ve benim tartışmalarımız oldu.
And during this time, you've had other disputes over prior claims and water rights?
Bu sırada su hakları konusunda öncelik iddialarınız oldu.
We're happy to mediate in even the ugliest spousal disputes.
En tatsız evlilik davalarında bile ara buluculuk etmekten mutluluk duyuyoruz.
And other disputes too : between parents, children, and siblings.
Tabii ebeveynler, çocuklar... ve kardeşler arasındaki diğer anlaşmazlıklar da var.
Life's full of disputes, and bashing each other's heads solves nothing.
Hayat anlaşmazlıklarla dolu ve birbirinizin başının etini yemek hiçbir şeyi çözmez.
I'm convinced the disputes with Archduchess Sophie are to blame.
Bence kesin Ana İmparatoriçe ile olan tartışmaları buna sebep oldu.
There's no disputes here.
Benim için sorun yok.
Oh, if he had dove wings it would fly far and he would find rest because I see the violence and the disputes.
Ah, bir güvercin gibi kanatlarım olsaydı! Uçar ve huzurlu olurdum. Çünkü şiddeti ve kavgaları gördüm.
Don't the struggles count, the strikes, union disputes?
Mücadeleler, grevler, sendika çekişmeleri buna dahil mi?
You always carry the gun on you for payroll disputes and such.
Silahını hep üzerinde taşıyorsun. Herhangi bir gaspa kaşı koymak için falan.
Authorities agree that personal disputes among the Plains tribes were settled very quickly.
Yetkililer, ovadaki kabileler arasındaki şahsi anlaşmazlığı hemen halletmeye kararlıydı.
Gentlemen, this is not the place for disputes.
Beyler, burası tartışacak yer değil.
This is not the place for philosophical disputes.
Burası felsefi tartışmaların yapılacağı yer değil.
Let's bury old disputes.
Savaş baltalarını gömelim.
Still, provincial disputes continue unabated as do unfair practices by mercenary plutocrats and shady businessmen and actions taken by corrupt officials seeking only to benefit themselves.
Sahtekâr işadamlarının yanlış uygulamaları ve rüşvetçi devlet adamlarının, çıkarlarını gözetmesi nedeniyle bölgesel anlaşmazlıklar, aralıksız devam ediyordu...
I think that a king can rule, regardless of any religious disputes.
Herhangi bir dini anlaşmazlığa bakmaksızın, Bir kralın emredebileceğini düşünüyorum.
Suspicions of marital infidelity are more often than not groundless. The disputes ensuing'are highly destructive.
Evlilikte aldatma şüpheleri çoğunlukla yersizdir, ama sonuçları yıkıcı olabilir.
I've stopped more disputes than you've had.
- Evlilik sorunları konusunda eğitildim.
The authorities keep it under wraps because they fear disputes.
Ama otoriteler, halkı ürkütmemek için tüm bunları sakladırlar
If we do not devise... some greater and more equitable means... of settling disputes between nations...
Eğer ülkeler arasındaki sorunları çözmek için daha iyi ve daha adil yöntemler bulmazsak...
Daali, no one disputes you.
Daali, kimsenin sana itirazı olmaz.
As a proxy for warfare, a way to settle disputes without massive loss of life on both sides.
Savaşlarda büyük kayıplar yaşamamak için iki tarafın da vekalet verip oynattığı bir şey olurdu.
She engaged in disputes which annoyed the local nobility and she sold drugs.
Kocakarı ilaçları yapıp sattığından yerel asilleri kızdırmıştı.
Of these hopeful days... full of hard talks and disputes... of these sleepless nights... and of our hearts which beat ever faster.
# Bu umut dolu günler... # Sert konuşma ve tartışmalarla dolu... # Bu uykusuz geceler...
She never disputes him
# Sonunla asla tartışmaz... #
Aspiring sincerely to international peace based on justice and order, the Japanese people forever renounce war as a sovereign right of the nation and the threat or use of force as a means of settling international disputes.
Adalet ve düzen kavramlarına dayanan evrensel barışa yürekten bağlı olan Japon halkı, savaşı bir milletin egemenlik hakkı olarak hiçbir zaman kabul etmeyip, milletlerarası anlaşmazlıkların çözümünde kuvvet kullanma tehdidine inanmaz.
We are brothers and we shouldn't fight each other over small disputes.
Biz kardeşiz ve küçük şeyler için birbirimizle kavga etmemeliyiz.
I also know that anyone who disputes the verdict of an inquisitor is guilty of heresy.
Bir engizisyon yargıcının verdiği kararı tartışanın kafirlikle suçlandığını da biliyorum.
It is a Starfleet tradition that at social gatherings, disputes are not permitted.
Uzay Filosunun geleneğine göre, sosyal toplantılara... münakaşaların girmesine izin verilmez.
Talk is overrated as a means of resolving disputes.
Sorunları çözmede konuşmak, gereğinden fazla abartılır aslında.
... and have your disputes settled here in our forum :
"... ve gelin anlaşmazlıklarınızı bu açık oturumda çözün. "
No disputes.
Tartışma yok.
We believe reason should settle disputes but not every culture agrees with our position.
Sağduyu tüm anlaşmazlıkları çözmeli, ama her kültür bizimle aynı fikirde değil.
" I, Tre Styles, being of sound mind and body agree not to get into any disputes, physical or verbal for the rest of the school year.
" Ben Tre Styles, akıl sağlığım yerinde olarak bu yıl okulun geri kalanında hiçbir fiziksel ya da sözlü tartışmaya girmeyeceğimi kabul ediyorum.
You got disputes over whose turn's next, um, unpleasant things are said.
Sıra kavgası çıkıyor, çirkin sözler sarf ediliyor.
A million people in the city if one out of a hundred has a dispute it comes to ten thousand disputes
Her yüz kişiden birinin sorunu olsa... 100.000 kişi yapar.
The last two cases were about sex disputes.
Son iki vakaada cinsel problemlerden.
When all things are conformed there'll be no more disputes. No conflicts.
Her şey bittiğinde mücadele olmayacak.
We must inform the authorities of any disputes.
Herhangi bir kavga olduğunda yetkililere bilgi vermeliyiz.
You used to sort out petty disputes concerning food, blankets.
Küçük anlaşmazlıkları çözmek için gıda, battaniye gibi şeyleri kullanabilirsin.
I wrote his letters and smoothed over his domestic disputes.
Onun mektuplarını yazdım ve onun ev ile ilgili tartışmalarını düzelttim.
There are constant border disputes in that sector.
Sektörde sürekli sınır tartışmaları yaşanıyor.
But his vice is the card game and gambling and this is the cause of constant disputes... and makes him come home ever later and more nervous.
Ama onun işlerinin yoğunluğu, her gece eve geç ve sinirli gelmesi... Benim de sinirlerimi harap etti.
Well, I handled domestic disputes for 30 years.
30 yıl boyunca aile kavgalarına tanık oldum ben.
No one disputes this. I'm just...
- Bunu kimse tartışamaz bile!
In my long life I've seen the wickedness emanating from Brltaln. Unrest, misery, violence, oppression, broken promises and International disputes.
Bu uzun ömrümde Britanya'dan kötülük fitne, acı, şiddet, zulüm tutulmamış sözler ve uluslararası ihtilaflar gördüm hep.
But our civil war came at a time before mankind had learned to resolve disputes without bloodshed.
Ama bizim iç savaşımız başlamadan önce, insanoğlu sorunlarını kan dökmeden çözebilmeyi öğrenmişti.
That's where disputes between castes... were settled in the years before Valen and the Council... where new leaders were selected during times of war.
Valen'dan ve Konsey'den önce üç sınıfımızın arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için savaş esnasında seçilen liderler orada toplanırdı.
Any further details, disputes or points of contention... will be arbitrated by the bride and groom... to wit, Greg and myself.
ilerideki her detay, münakaşa yada anlaşmazlık konusuna... damat ve gelin hakemlik edecek... Greg ve Ben.
That's why the F.B.I. built the crime lab... to get to the bottom ofthese critical gin rummy disputes.
F.B.I.'ın suç laboratuarını kurma sebebi bu... bu "Remi Cin ( iskambil oyunu )" tartışmalarının derinine inmek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]