English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Distress

Distress translate Turkish

2,340 parallel translation
I respect your distress. She's your partner.
Endişeni anlıyorum, o senin ortağın.
A damsel in distress would be nice.
Başı belada bir genç kız da ilaç gibi gelir.
You can play damsel in distress all you want, but I'm getting us out of here.
Sen istersen oturup, acılı küçük hanımı oyna ama ben bir şekilde buradan çıkmamızı sağlayacağım.
It's a distress call.
Tehlike çağrısı bu.
The distress call attracts them.
Tehlike çağrısı onları çekiyor.
'With very little to distress or vex her...'
Önündeki onca yıl boyunca onu üzecek...'
- I am about to get an acute case of intestinal distress. - What?
- Bağırsaklarım birazdan aşırı derecede bozulacak.
He's in respiratory distress.
Solunum güçlüğü çekiyor.
mermaid-like, awhile they bore her up, which time she chanted snatches of old tunes, as one incapable of her own distress, or like a creature native and indued Unto that element, but long it could not be
deniz kızı gibi, başına gelenden habersiz, yada sularda yaşamak için yaratılmış gibi, türkü söylüyormuş Ophelia, bölük pörçük eski halk türküleri. Ama ne kadar sürebilir bu?
I'm not some damsel in distress.
Bunalımlı küçük hanımlar gibi değilim.
No, you're my "I don't give a damsel" in distress.
Hayır, sen benim hiçbir şeyi umursamaz küçük hanımımsın.
Son will raise to save the honor of mother in times of distress.
Kötü günlerde annesinin onurunu korumak için yükselecek.
Do you like rescuing damsels in distress?
Yardıma ihtiyacı olan kadınları kurtarmayı seviyor musun?
Your baby is showing signs of fetal distress.
Bebeğiniz fetal sıkıntı çekiyor gibi görünüyor.
When we got to him, his pulse was low, his coloring was blue. Everything pointed to some kind of obstruction or distress. And then, before he even breathed on his own, his color flooded back.
Onu çıkardığımızda, nabzı zayıftı rengi de maviydi her şey tıkandığını ya da acı çektiğini gösteriyordu sonra kendi başına nefes almadan önce rengi yerine geldi.
Well that means he showed no signs of distress, even after hours of torture.
Bu da saatler süren işkenceye rağmen hiç acı belirtisi göstermemiş demek oluyor.
She transmitted a distress signal, but by then we were at war.
Yardım sinyali gönderdi ama o sırada biz de savaştaydık.
I intercepted the following distress signal...
İmdat işaretini yakaladım...
You may find in your careers as astronauts that there are orders that you must obey that cause you distress.
Astronotlar olarak kariyerinizdeki bazı emirlere uymak zorunda olmanızı acı verici bulabilirsiniz.
For a final exercise, we'll be testing your capacity to follow orders that bring distress to someone else.
Son ders olarak başkasına acı verirken emirleri uygulama kapasitenizi ölçeceğiz.
" Keen mental suffering or distress over affliction or loss ;
"Bir kayıbın veya felaketin ardından yaşanan büyük zihinsel acı."
She... she went into respiratory distress.They said they criked her
Solunum yetmezliğine girdi. Ona kriko yaptıklarını söylediler.
Baby's in distress.O.B ¡ ¯ s on its way.
Shepherd geliyor. Bebek tehlikede. Obstetrisyen geliyor.
November 822, pilot in distress!
Kasım 822, pilot tehlikede!
You sent out a distress signal.
Sonra yardım çağrısı yolladın.
When the Serket attacked last night Mordred was able to sense your distress.
Serket dün gece sana saldırdığında Mordred acını hissetti.
Lady in distress.
Bayan zorda kalmış.
- Do not distress yourself.
- Kendini üzme.
They claim they received a distress call.
İmdat çağrısını onun yaptığını iddia ediyorlar. Öyle bir çağrı gelmedi.
I have an agent in distress.
Bir ajanımızın başı dertte.
Thus, the mental distress.
Böylece beyinsel strese neden olur.
I hope I didn't cause Agent Farnsworth too much distress.
Umarım Ajan Farnworth'a çok fazla sıkıntı çektirmemişimdir.
The baby's in distress. Okay, Eleanor. We need to go back in and repair the defect and then we will infuse fluid back into your uterus.
Eleanor seni ameliyata sokup hasarı düzeltmemiz ve sıvıyı tekrar rahme doldurmamız gerek.
Hey, damsel in distress, need a ride?
Hey, yardım bekleyen kız.
I've just received a distress signal from our forces on Dantooine.
Az önce Dantooine'daki kuvvetlerimizden bir tehlike sinyali aldım.
Dispatch, possible person in distress.
Acil durum duyurusu! Muhtemel bir zor kullanma.
Your father... is under... significant emotional distress, the kind one sees when one loses a loved one or... I mean, has he experienced any kind of trauma recently?
Baban belirgin bir duygusal çöküntü geçiriyor, çok sevdiği birini kaybetmiş birisi gibi, ya da... yani, yakın zamanda herhangi bir travma yaşadı mı?
Daughter in distress.
Kızım güç durumda.
She's trying not to be jealous but sometimes experiences twinges of distress.
Kıskanmamaya çalışıyor ama bazen kahrolup azap çekiyormuş.
Why does my perception of time distress you so?
Zamanı algılayış şeklim seni neden bu kadar rahatsız ediyor?
Do not distress yourself.
-... kendini üzme.
We are receiving a distress signal from the U.S.S. Kobayashi Maru.
USS Kobayashi Maru'dan yardım sinyali alıyoruz.
We've received a distress call from Vulcan.
Vulcan'dan bir imdat çağrısı elimize ulaştı.
Soon after, Starfleet received a distress signal from the Vulcan High Command that their planet was experiencing seismic activity.
Bunun ardından, Yıldız Filosu'na Vulcan Genel Kurmayı'ndan bir imdat çağrısı ulaştı. Çağrıya göre, gezegende sismik aktiviteler gözleniyormuş.
It is a sympathetic consciousness of another's distress, together with the desire to alleviate it.
Başkalarının acısını dindirmek için yapılan içten gelen duygu yığını.
Had we wanted to send you a message of distress, we wouldn't have carved it on a grain of rice but on a pine needle. Why, yes!
Mesaj alman iyi oldu aslında seni göremeyecektik belki de... bekliyorduk.
I cannot express myself very clearly at this moment and so I will list my emotions in the order they feel most intense... hurt, confuzzledness, betrayal, discomfort, distress and wheeziness.
Şu anda kendimi pek fazla açık bir şekilde ifade edemiyorum bu nedenle duygularımı hangisini daha çok hissediyorsam ona göre sıralıyorum yaralı, karmacalı, ihanete uğramış, rahatsız, sıkıntılı ve horlama.
He's in Respiratory distress.
- Solunum güçlüğü çekiyor.
* * * * * * * * the dictionary defines grief as, "keen mental suffering or distress" over affliction or loss.
20. GÜN Sözlükler kederin tanımını şöyle yapar :
She's in respiratory distress!
Solunum darlığı çekiyor.
Let it never be said that sheldon lee cooper ignored the pleas of a damsel in distress. No one's saying that.
Kimsenin öyle bir şey söylediği yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]