English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Distressed

Distressed translate Turkish

458 parallel translation
I hope you weren't distressed by last night's sad occurrence.
Umarım, dünkü hadise sizi çok fazla üzmedi.
- Sir, you seem distressed.
- Bayım sizi çok sıkıntılı görüyorum.
His Excellency is distressed because you've been avoiding him for an eternity.
Ekselansları çok dertli durumda çünkü her daim kendinizi ondan uzak tutuyorsunuz.
Your Majesty, I'm distressed at my neglect at not having rewarded Lieut. Dmitri before.
Majesteleri, teğmen Dmitri'yi daha önce ödüllendirmeyi ihmal ettiğimden dolayı derin bir üzüntü içindeyim.
I was so distressed when I heard you were in jail.
Rhett, hapiste olduğunu öğrenince çok üzüldüm.
Permit me to say that we're all most distressed outside.
Hepimizin de çok endişeli olduğumuzu söylememe izin verin.
You're unduly distressed about George.
Konuyu gereğinden fazla abartıyorsun.
A man who rises from his chair and digs his heels sternly into the carpet is violently opposed to something, and the Admiral being quite distressed by the criticisms of the Press would be most apt to resent my intrusion.
Sandalyesinden hiddetle kalkan ve topuklarıyla halıda izler bırakan biri bir şeylere şiddetle karşı çıkıyordur ve Amiral'in canı, basının eleştirileri yüzünden de bir hayli sıkılmış tabi benim fuzuli ziyaretime de bir hayli içerlemiş.
I should be distressed if harm came to you, sir.
Size bir zarar gelseydi büyük üzüntü duyardım, efendim.
She's quite distressed.
Büsbütün keder içindeydi.
You were distressed because you did not find her mourning in a black dress.
Karalar giyip yas tutmadığı için canınız sıkıldı.
I am greatly distressed, Aunt Augusta... about there being no cucumbers, not even for ready money.
Salatalık olmaması çok canımı sıktı. Peşin paraya bile yokmuş.
He seemed distressed, sir.
Sanki..... sıkkın gibiydi.
He seemed very, very distressed, sir.
Çok, çok sıkıntılı görünüyordu.
I hope I haven't distressed you, Captain.
Umarım size sıkıntı vermedim?
You were so distressed last evening, that I thought perhaps I could comfort you, ease the burdens of state.
Dün akşam çok sıkıntılıydınız, düşündüm de belki de sizi teselli edip, devletin yükünü hafifletebilirim.
We're so distressed.
Çok sıkıntı çektik zaten.
What distressed me most was her listless attitude, as though some terrible thing had possessed her mind.
Beni en çok üzen şey onun duygusuz tutumuydu, sanki korkunç bir şey zihninin tutsak almıştı.
Give me one minute to tell you how deeply distressed I feel at what has happened here.
Bir dakika izin verin olanlardan duyduğum üzüntüyü ifade edeyim.
Hopeless and distressed, "Modi" doubted his genius.
Değeri bilinmemiş, çaresiz "Modi" yeteneğinden şüphe ederdi...
And as the years went by, she became more and more absorbed by the little girl more and more distressed by the way she was being brought up.
Ve yıllar geçtikçe, küçük kıza iyice bağlandı, yetiştirilme tarzından giderek daha fazla rahatsız oldu.
- Yes, but very distressed.
- Evet ama çok endişeliydi.
She was very distressed indeed.
Çok korkmuştu.
I'm deeply distressed by your husband's death.
Kocanızın ölümü beni çok derinden etkiledi.
I really felt quite distressed at not receiving an invitation.
Davet edilmediğim için gerçekten çok üzüldüm.
And I trust we haven't unduly distressed you.
Size baskı yapmış gibi olduğumuz için bizi bağışlayın.
Don't you think we look distressed enough?
Yeterince sıkıntımız olduğunu düşünmüyor musun?
- Your mother is quite distressed about it.
- Annen bu konuda çok endişeli.
I'm distressed, because for three nights I've been sleeping in a cemetery in a grave, next to a dead man.
Acınacak haldeyim, çünkü son üç gecenin birinde mezarlıkta, - birinde türbede ve birinde ise ölü bir adamın yanında uyudum.
And the one kidney she had was distressed.
O tek böbreği de iyi durumda değildi.
My government is most distressed.
Hükümetim hayal kırıklığına uğradı.
I was again so terribly distressed at that wonderful toe-tapper.
Aklım hâlâ şu dayanılmaz, kıvrak müzikteydi.
We are distressed and angered by your conduct, Marco.
Davranışından rahatsız olduk ve sinirlendik, Marco.
My master will be deeply distressed when I report Your Holiness's words to him.
Sözleriniz efendimi çok tedirgin edecektir, Papa cenapları.
Look here, I'm distressed. I'm very hurt. I just went in...
Dinle, bu aşağılaycı, yemin ederim, aşağılaycı bu hiç birşey yapmadım, sadece içeri girdim.
The poor man is so distressed since his wife went away.
Bu zavallı adam, eşi gittiğinden beri çok strese girdi.
And how distressed we all were when the Turks massacred the Armenians.
Ve Türkler Ermenileri kestiklerinde kendimizi ne kadar da kötü hissetmiştik.
They're distressed.
Çok kederliler.
- Did he look distressed?
- Tutukladılar mı?
He's just upset, distressed.
O sadece üzgün.
My dear Rodya, It's over two months since I last had a talk with you in by letter, which has distressed me and even kept me awake at night, thinking.
Canım Rodya'm son mektubunun üzerinden iki ayı aşkın bir süre geçti.
I must arrange a meeting myself. And your sister might be distressed.
O halde Rodyon Romanoviç bir buluşmayı bizzat kendim ayarlarım.
Listen, no need to be distressed with me.
Bak, benden çekinmene gerek yok.
Don't be so distressed.
O kadar üzülmeyin.
Lieutenant, it's been a trying evening... and I'm quite distressed.
Komiser, yorucu bir akşam oldu... ve ben oldukça üzgünüm.
As I look out on our congregation, I must say I'm distressed.
Cemaatimize göz gezdirdiğimde hüzünlendiğimi dile getirmek isterim.
Knowing your uncle is distressed for money trying to break off a match which will bring £ 1,500 a year into the family...
Amcanız maddi sıkıntı çekiyor ve siz... aileye yılda 1.500 sterlin getirecek bir evliliği bozmaya çalışıyorsunuz.
Children made fun of her in the streets... and this distressed me.
"Çocuklar, sokaklarda onunla eğleniyordu..." "... bu beni çok üzdü. "
Can't you see the boy's highly distressed?
Çocuğun kötü durumda olduğunu görmüyor musunuz?
I'm distressed to see you pack it in for the sake of this do-gooder.
O sözde iyiliksever yüzünden her şeyi bırakmana üzülüyorum.
She is certainly very distressed
Canım Xia, yakında iyileşeceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]