English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Distressing

Distressing translate Turkish

264 parallel translation
Whoa! Whoa, this is most distressing.
Bu çok üzüntü verici.
This is very distressing.
Bu çok acı verici.
Of course, any talk of money must be very distressing to a sensitive person.
Şüphesiz ki, para hakkında konuşmak, duygusal bir kişiyi incitecektir.
But that you, Pacquito, should refuse such a small favour to a lady... is distressing.
Ama bir bayana küçük bir iyiliği çok görmen Pacquito üzücü.
You're distressing her! Distressing her?
Onu daha fazla üzmeyin!
- This is distressing.
- Bu çok acıklı bir durum Harry.
This would have to happen in my very first month here. It's most distressing.
Bu olayın buradaki ilk ayımda olması beni en çok üzen kısmı.
Most distressing.
En çok üzen kısmı.
A difficult client can make things most distressing.
Zorlu bir mahkum, işleri daha da zorlaştırabilir.
I presume that the prisoner has some purpose in these submissions other than that of distressing the witness.
Bu suçlamaların, tanığı üzmenin dışında, bir amacı olduğunu umuyorum.
And I hope you find yourself no worse for your distressing experiences.
Umarım başına gelenler seni çok sarsmamıştır.
This must have been distressing for you...
Olayların bu hale gelmesi sizin için çok sıkıntı verici olmalı.
It's all so distressing.
Her şey çok kaygı verici.
Yes, that's true, but resolving this distressing matter was more important to me than anything else.
Doğru, ama bu üzücü meselenin halledilmesi benim için her şeyden daha önemliydi.
What distressing matter?
Hangi üzücü mesele?
It is to us that the sad... distressing, repellent duty falls, gentlemen.
Bu bizim için üzücü... can sıkıcı yapmak istemediğimiz bir görev.
Distressing news about your health.
Sağlığın hakkında gerçekten üzücü haberler aldım.
It's quite distressing.
Oldukça sıkıntı verici.
Yes, most distressing, but, alas, inevitable.
Evet, çok acı ancak yine de kaçınılmaz.
It's distressing
Çok can sıkıcı...
How distressing our men could not even handle one blind man.
Adamlarımızın tek bir kör adamla bile başa çıkamamış olması ne kadar acı.
No more adventures or disturbances, even if that implies harsh, distressing methods, like shooting those fanatics who deserted to go back with Garibaldi.
Artık macera ve kargaşa yok Garibaldi'ye katılmak için ordudan kaçan şu çılgınların idam edilmeleri gibi sert ve acılı tedbirler gerektirse bile.
How very distressing.
Ne kadar üzücü.
What a distressing and terrible situation...
Ne kadar üzücü ve korkunç bir durum.
It's unfortunate that in this distressing matter we are now answerable to the two public bodies with whom our current relations are most, shall I say, uneasy.
Bu üzücü olayda, son zamanlarda ilişkilerimizin... nasıl desem, gergin olduğu iki hükümet kurumuna... hesap vermek zorunda kalmamız büyük bir talihsizlik.
just your age, and I would find it distressing.
senin yaşlarında, ve bu duruma üzülürüm açıkçası.
The ingenuity of those scoundrels is really most distressing.
Şu dolandırıcıların becerileri de çok can sıkıcı.
And, captain... you may find this a bit distressing.
- Bunu biraz can sıkıcı bulabilirsin.
# # So when it gets distressing, it's a blessing
# # So when it gets distressing, it's a blessing
It is distressing to me.
Bu beni üzüyor.
Do you find my body heat distressing, captain?
Vücut sıcaklığım canını mı sıktı?
Let's go, mother. We're distressing him, don't you see?
Ona sıkıntı veriyoruz, görmüyor musun?
- A rather distressing one, at that.
- Bu, son derece tatsız bir konu.
It's very sad, believe me, when you realize that the distressing things... by far outweigh the beautiful things you feel.
Istırap verici şeylerin... hissettiğin güzel şeylerden bir hayli fazla olduğunu anlaman... çok üzücü, inan bana.
Mine worse memory it was to see two airplanes German sobrevoando the roofs going off machine guns, e is there that we perceived in them distressing situation of the refugee.
O günlere dair en kötü anım, iki Alman uçağının alçalarak mültecilere ateş etmesiydi. Yaşadıkları dehşet hala aklımdadır.
I'm afraid I have some very grave and distressing news for you.
Maalesef sizlere üzücü bir haber vermek durumundayım.
( narrator ) But shooting was messy, distressing, inefticient.
Ne var ki kurşuna dizmek, meşakkatli, acıklı ve etkisiz bir yoldu.
Let us talk of less distressing matters.
Şimdi artık işimize bakalım.
It was distressing for the older children to see so much illness and death.
Daha büyük çocuklar için bu kadar çok hastalık ve ölüm görmek acı vericiydi.
This is distressing.
Stres atma.
It too is a burrower, and neither it nor any wombat is exactly renowned for its darting intelligence or speed of reaction under distressing circumstances.
O da bir kazıcıdır ve ne o, ne de diğer vombatlar üstün zekalarıyla ya da stresli durumlardaki çabuk tepkileriyle bilinirler.
How distressing.
Ne kadar üzücü.
And so I turn to you in the name of the Party... I urgently appeal to... Polish workers and to all laboring people... to draw conclusions from these distressing occurrences.
Bu yüzden Parti adına size naklediyorum Polonya işçileri ve tüm emekçi insanlar bu üzücü olaylardan sonuçlar çıkarmak için acilen çağrıda bulunuyorum.
We have not shied away from this distressing fact.
Biz bu avı verici gerçekten çekinmiyoruz.
Shonagon had a passion for lists : the list of'elegant things,''distressing things,'or even of'things not worth doing.'
Shonagon, listelere tutkundu : "zarif seyler" in listesi, "bunaltici seyler" in listesi, hatta "yapmaya degmez seyler" in listesi.
- This is distressing.
- Bu, acı verici.
It was just so distressing.
Bu çok üzücüydü.
He asked me what was distressing me.
Beni üzen şeyin ne olduğunu sordu.
Very distressing!
Hem de çok üzücü!
It was a distressing ride.
Çok acıklı bir yolculuk oldu.
Which might prove distressing to some of our viewers
Gerçi benim için değildi, söyleyeyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]