English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Docile

Docile translate Turkish

238 parallel translation
My wife became very docile.
Ve karım uysal birine dönüşüverdi.
He's usually most docile when having his coffee.
Kahvesini içerken çok uysaldır.
But they are docile.
Ama uysaldırlar.
Don't be so docile.
Bu kadar uysal olma.
She was so docile, she was almost pitiful.
Çok uysaldı. neredeyse acınacak haldeydi.
docile...
uslu mu uslu...
They're very docile.
Onlar oldukça uysaldır.
He wouldn't want to wear these fine garments and be a docile servant of the clan.
Şatoda çalışmak... bu paçavraları giymek... onun gibi bir adam için bu imkânsız.
A newly docile Haydée brought no more guests to the house.
Uslanan Haydee bir daha eve kimseyi getirmedi.
Docile now?
- Uslu duracakmısın?
The hearts of children are docile and precious.
Çocuk kalbi çok hassas ve kıymetli.
Those so treated exist at this accelerated level, becoming... docile eventually.
Bu durumla karşı karşıya kalanlar hızlandırılıyor, zamanla, uysallaşıyorlar.
It made men docile and of no use to me.
Adamları konuşmaz hale getirdi ve bu hiç işime yaramadı.
Two little girls caressed all night... one knowing, one docile.
İki küçük kız, bütün gece birbirimizi okşadık. Birimiz bilgili, öbürümüz ise yumuşak başlıydı.
Oh, they look pretty docile to me.
Ah, çok uysal görünüyorlar.
I'd rather be a troublesome but productive servant of the state than a docile vassal of a party.
Partideki yumuşak başlardan olmaktansa ülkem için sorun çıkaran ama üretken bir adam olmayı tercih ederim.
Under observation, he appeared so familiar, obedient, docile and intelligent with humans that conditioning was not considered necessary.
Gözlemler altında, insanlara çok alışık, itaatkar, uysal, ve insan gibi akıllı gözüküyordu. Bu durum mutlaka hesaba katılmamıştır.
The enemies are not docile.
Düşmanlarımızı alt etmek kolay değil.
Do what must be done with a docile heart.
Sakin bir yürekle yapılması gerekeni yap.
So much loneliness. Sophie is sweet. She's pretty and docile.
Sophie hoş güzel ve tatlı.
Julie, my cousin, was sixteen, I was twenty, and this small difference in age, made her docile to my will.
Kuzenim Julie, 16 yaşındaydı, ben 20. Bu küçük yaş farkı onu isteklerim karşısında uysal kılıyordu.
Some, stuned and docile, had been submitted.
Kimisi şaşkınlık ve uysallıkla katıldı.
An empty victory - India's no longer docile.
Boş bir zafer. Hindistan artık söz dinlemeyecekti.
And as you know, Lieutenant... the best men are not always the most docile.
Bildiğiniz gibi, Komiser, en iyi adam hep en uysal olan değildir.
You're being docile as hell about this.
Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?
Aren't they supposed to be very docile and very stupid?
Çok uysal ve aptal olması gerekiyor, değil mi?
Although they may appear docile and tame, one wrong move could cause a vicious attack.
Uysal görünseler de ters bir hareket, korkunç bir saldırıya neden olabilir.
A few mouthfuls of this and you're more docile.
Bundan birkaç yudum aldıktan sonra daha uysal olursun.
They say you'd be docile when you get married.
Başını bağlarlarsa, uysal olurmuşsun.
Cogito, it is not in man's nature to sit alone and be docile.
Cogito, erkeklerin doğasında yalnız oturup uysal olmak yoktur.
Soon you will be two new individuals, calm and docile.
Yakında siz iki yeni insan olacaksınız, sakin ve uysal.
They should be pretty docile by now.
Şimdiye kadar oldukça uysallaşmış olmalılar.
He's quite docile.
Oldukça uysaldır.
They are lovely and docile at a time, and gives a tantrum the next.
Fakat çocuk bir ara uslu dururken, daha sonra birdenbire ele avuca sığmaz olur.
We'd program an appropriately docile steed...
Çok uygun uysal bir at programlamıştık.
You see them there, docile, squatting.
Onları orada uysalca çömelmiş görüyorsun.
By satisfying people's inner selfish desires one made them happy and thus docile.
Buradan yola çıkarak kitleleri kontrol etmenin yollarına dair yeni bir siyasi fikir oluşacaktı.
At it's heart was the consuming self which not only made the economy work but was also happy and docile and so created a stable society.
Bernays'in demokrasi anlayışı ise,... iktidar ilişkilerini korumaya yönelikti. Hatta bunu, halkın psikolojik hayatını etkilemek pahasına yapıyordu.
I was wondering why she was so docile. I mean she let me do anything I wanted.
Ben de neden bu kadar yumuşak başlı oldu diyordum....... yani istediğim her şeyi yapmama izin verdi.
And over here, folks, on the table, docile and benign... we have our dearest Fauna.
Ve öbür tarafta, millet, masanın üzerinde, uysal ve sevecen... Pek sevgili Fauna'mız var.
We decided to make it female so it would be more docile and controllable.
- Evet, ben daha uysal ve kolay kontrol edilebilir olması için dişiyi tercih ettik.
More docile and controllable, huh?
Uysal ve kontrol edilebilir mi?
More docile and controllable, huh, Fitch?
Daha uysal ve kontrol edilebilir değil mi, Fitch?
He's very docile.
Çok uysaldır.
You dare against a docile sheep?
Savunmasız bir kadına saldırırsınız ha?
I'd like full and docile cooperation on every topic.
Tam ve kapsamlı işbirliği istiyorum.
He's a lovely guy. He's very, very docile.
Çok şirin, çok uysal bir hayvan.
Niles remains as docile as ever.
Niles her zamanki gibi uysal.
They expect us to stand around and be docile and meek... in our little white gloves while they wield absolute power.
St. Ambrose'un salakları sana arkadaşlık eder. - Hayır! İşe yaramadı mı?
Or have you always been docile?
Yoksa hep böyle uysal mıydın?
Nasser's back I want him docile
Nasır dönmüş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]