Don't be frightened translate Turkish

Don't be frightened, dear.

Hiç korkma tatlım.

Don't be frightened, Thea.

Korkma Thea.

I don't know what your business is but, whatever it may be, I tell you frankly that I am not frightened of it or of you.

Kocamla ne işiniz var bilmiyorum ; ama ne olursa olsun size ondan ya da sizden korkmadığımı açıkça söylüyorum.

Don't be frightened of ghosts.

Hayaletlerden bu kadar korkma.

Now don't be frightened of this.

Şimdi bundan korkmayın.

- Don't be frightened.

- Korkma.

And don't be frightened of me, will you, lvy?

Ayrıca benden korkma, olur mu Ivy?

- Oh, don't be frightened.

Bırak beni gideyim!

I don't want you to be frightened, or upset, or anything.

Korkmanızı ya da kızmanızı istemiyorum.

- Keep calm, don't be frightened.

- Sakin ol, sakın korkma.

Don't be frightened.

Korkma.

Don't be frightened, we're nearly home.

Korkma. Neredeyse geldik.

Don't be frightened, sweet.

Sakın korkma tatlım.

Don't be frightened, we aren't taking you anywhere.

Korkmayın, sizi bir yere götürmüyoruz.

You're not one of the police. Don't be frightened.

- Sen polislerden biri değilsin.

You and mama, most people here, I guess you don't know what it is to be frightened.

Sen ve annem, buradaki tüm insanlar, sanırım korkmanın ne demek olduğunu bilmezsiniz.

- Don't be frightened Mr Stevens.

- Korkmayın Bay Stevens.

Don't be frightened, Vera.

Korkma Vera.

Shoot, and don't be frightened if I fall.

Ateş et, yere düşersem ürkme.

Don't be frightened.

Sakın korkma e mi?

Don't be frightened, my child.

Korkma yavrum.

Don't be frightened, lady.

Korkmayın bayan.

Don't be frightened.

Korkma hayatım.

Girls on stairs, take your positions, but don't be frightened.

Yıldızlardaki kızlar, yerlerinize geçin, ama sakın korkmayın.

Don't be frightened.

Korkma sakın.

Don't be frightened, nothing can happen to us until our task is completed.

Korkma, görevimiz tamamlanana kadar bize bir şey olmaz.

Don't be frightened, that's only the old rats living in this old boat.

Korkma. Bu eski teknede sadece yaşlı fareler yaşıyor.

Don't be frightened, we would like you to stay very much.

Korkmayın. Kalmanızı çok isteriz.

I don't want you to be worried or frightened one little bit.

En ufak bir endişe veya korku duymanı istemiyorum.

In God's name, don't be frightened.

Tanrı aşkına korkma.

I won't let them in. Don't be frightened.

Ben onları içeri sokmam.

Please don't be frightened.

Lütfen korkmayın.

You don't have to be, I'm frightened enough for both of us.

Korkmak zorunda değilsin, ben ikimiz için de yeterince endişeliyim zaten.

Don't be frightened anymore.

Korkma artık.

Don't be frightened of being alone.

Yalnız kalmaktan korkma.

Don't be frightened.

Korkmayın sadece bir traktör.

Please, don't - don't be frightened.

Lütfen korkmayın.

Dear Mr. Mackay, don't be frightened.

Sevgili Bay Mackay, korkmayın.

Don't be frightened.

- Korkma.

Don't be frightened.

Sakın korkma.

Don't be frightened. It was only the wind, my dear.

Sakın korkma, sadece rüzgar.

I don't want to be loved as if I were a frightened, shivering, innocent little girl.

Ben korkmuş, saf ve o küçük kız gibi tekrar sana bağlanmak istemiyorum.

Don't be frightened if it makes a big bell noise.

Sakın korkma çünkü çok fazla ses çıkacak.

Why, don't be frightened, kiddo.

Ah, korkma küçüğüm.

Don't be frightened.

Korkacak bir şey yok.

Michael, don't be frightened.

Korkma Michael.

Well..... don't be frightened about it.

Şey bunun için korkmayın.

Don't be frightened, my dear.

Korkma, hayatım.

SUSAN : Don't be frightened, Barbara.

Korkma, Barbara.

Don't be frightened, honey.

Korkma, tatlım.

- Don't be frightened of me.

- Benden korkma.