English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Don't get too excited

Don't get too excited translate Turkish

235 parallel translation
Don't get too excited, I'll tell you nothing.
Çok fazla heyecanlanma, bir şey söyleyecek değilim.
Don't look, otherwise you'll get too excited!
Bakma yoksa çok heyecanlanırsın!
You can see her now, but don't talk to her too much or get her too excited, okay?
Şimdi onu görebilirsiniz. Fakat çok konuşup heyecanlandırmayın, tamam mı?
Don't get too excited.
Hemen atlama.
[AG / LMP] This is just so you guys don't get too excited... and forget what your job is down there.
O kadar da heyecanlanmayın ki aşağıda yapmanız gerekenleri unutmayasınız beyler.
I don't want you to get too excited.
Çok heyecanlanmanı istemiyorum.
Don't get too excited till we see Brillhoffer's notes.
Brillhoffer'ın notlarını görene kadar çok fazla heyecanlanmayın.
Don't get too excited.
Çok heyecanlanma.
Don't get too excited.
Fazla heyecanlanmayın.
I just don't think you should get too excited... about the woman who abandoned you for 25 years.
Bence seni 25 yıl boyunca terk etmiş bir kadın için bu kadar heyecanlanmamalısın.
Don't get too excited, boys.
Fazla heyecanlanmayın beyler.
All right, boss, I don't want you to get too excited about this...
Patron üzülmeni istemem ama kız hastaneye gelememiş.
Like when I'm doing something exciting... and I don't want to get too... excited.
Mesele heyecanlı bir şeyler yaparken ve daha fazla heyecanlanmamak için.
Don't get too excited, it's a fake.
Çok heyecanlanma, sahtedir.
Don't get too excited, I'm nothing like that.
Çok heyecanlanma, öyle bir şey değil.
Don't get too excited, Fuzzy.
Fazla heyecanlanma Fuzzy.
Probably the sheriff, so don't get too excited.
Muhtemelen serif. Yani fazla heyecanlanma.
Don't get too excited.
O kadar da sevinme.
- Don't get too excited.
- Çok fazla heyecanlanma.
Don't get too excited.
Çok fazla etkilenme.
There's semen but don't get too excited.
Sperm var ama hemen heveslenmeyin.
Don't get too excited.
Hemen heyecanlanma.
Don't get too excited.
Fazla heyecanlanma.
I don't wanna get too excited, but we're leaving early, so I gotta get to work.
Heyecanlanmak istemiyorum, ama erken ayrılıyoruz ve işe başlamam lazım.
Don't get too excited.
Çok fazla heyecanlanma.
Don't get too excited.
Boşuna heveslenmeyin1
Don't get too excited.
Bu çok fazla.
We don't want it to get too excited and go off in your hand.
Eline aldığında heyecanlanıp patlamasını istemeyiz.
You know what, don't get too excited, though,'cause our t.V. Ain't so hot.
Fazla heyecanlanma ama. Çünkü televizyonumuz pek harika sayılmaz.
Look, Eric, I know you're very excited about your raise and everything... but I don't want you to get too caught up in this.
Dinle Eric. Yükseldiğin için çok heyecanlı olduğunu biliyorum. Fakat buna fazla takılıp kalmanı istemiyorum.
Now, don't get too excited. It's just circumstantial.
Ama fazla heyecanlanmayın çünkü bu ikinci dereceden bir kanıt.
Well, don't get too excited, I'm sure it's trivial.
Ama çok heyecanlanma, çünkü bence önemsiz bir şey.
Hey, don't get too excited.
Hemen heyecanlanma.
Now don't get too excited. We're just trading information here.
Heyecanlanma, sadece bilgi alışverişi yapıyoruz.
Now don't get too excited, boys. The story goes straight downhill from here.
Heyecanlanmayın çocuklar, hikaye buradan sonra ciddileşiyor.
If your hands don't get too excited.
Ellerin çok heyecanlanmazsa.
Don't get too excited that Tae-sung seems to like you
Tae-sung senden hoşlanmış gibi davrandı diye fazla heyecanlanma.
Don't get too excited with those soft female hands on you.
Üstündeki yumuşak kadın ellerinden fazla heyecan duyma.
Don't get too excited.
Heyecanlanma.
Don't get too excited, it's not much.
Bu kadar heyecanlanma, önemli birşey değil.
Yeah, but don't get too excited.
Öyle, ama çok heyecanlanma.
Now, don't get too excited there, racers.
Fazla heyecanlanmayın yarışçılar.
well, don't get too excited, christian.
- Çok fazla heyecanlanma, Christian.
I mean, don't get me wrong, David's excited too.
Beni yanlış anlama. David de heyecanlı.
Look, don't get too excited, it's only rented for one night.
Çok fazla heyecanlanma, sadece tek gecelik kiralandı.
I don't want you to get too excited over nothing.
Anlamsız çıkabilecek bir şey için bu kadar heyecanlanmanızı istemiyorum.
Well, don't get too excited.
Tamam, çok heyecanlanma.
Don't get too excited,'cause I plan on walking... straight outta here as soon as this shit's straightened out.
Çok fazla heyecanlanma, bu saçmalık düzelir düzelmez... buradan gitmeyi planlıyorum.
Now boys, don't get too excited. And girls, don't get too scared, all right?
Erkekler, çok heyecanlanmayın, ve kızlar çok korkmayın.
- Don't get too excited now.
- Çok heycanlanma.
I know you rarely get the chance to dine with me, Captain, but don't get too excited.
Benimle yemek yeme şansına nadiren ulaşıyorsunuz biliyorum ama fazla heyecanlanmayın, Yüzbaşı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]