Don't get your hopes up translate Turkish
281 parallel translation
- Don't get your hopes up, dear.
- Çok ümitlenme tatlım.
Don't get your hopes up, Professor.
Boşuna ümitlenmeyin Profesör.
Don't get your hopes up that this will be a nice milk run.
Bunun kolay bir uçuş olacağını ümit etmeyin.
'Don't get your hopes up because you're still going to hear a commercial.
'Hemen umutlanmayın çünkü hala bir reklamla karşı karşıyasınız.
But I'm not wearing any dolphin shorts or hanging any brain, so don't get your hopes up too high.
Fakat, şimdiden söyleyeyim hiç umutlanma, götü başı ortaya çıkaran o taytlardan giymem.
You can come with me. But don't get your hopes up too high because it's a dirty life.
Benimle gelebilirsin ama umutlarını çok yüksek tutma, çünkü kirli bir yaşam bu.
- Don't get your hopes up, darling.
Bu ne? - Umutlanma, hayatım.
- Don't get your hopes up too high.
- Fazla umutlanma.
But don't get your hopes up.
Ama çok umutlanmayın.
Before I open this, don't get your hopes up too high.
Kapıyı açmadan, fazla ümitlenmeyin.
Don't get your hopes up, boys.
Boşa ümitlenmeyin, çocuklar.
Don't get your hopes up, Sam.
Merak etme Sam. Sadece ona karışık bir içki verdim.
- He was a private investigator, but don't get your hopes up.
- Kendisi bir özel dedektifmiş, ama çok da umutlanma.
But if you're looking to make friends, don't get your hopes up.
Ama niyetin arkadaş edinmekse, pek umutlanma.
Don't get your hopes up.
Fazla hayâle dalma.
But I don't want you to get your hopes up, because they're all screwed down.
Ama hemen ümitlenmeni istemiyorum..... çünkü hepsi vidalanmış!
Don't get your hopes up with men.
Umudunu bir adama pek bağlama.
YOU SAW HER MAMA SLAM THE DOOR IN MY FACE, SO DON'T GET YOUR HOPES UP, GIRL.
Annesini gördün kapıyı nasıl yüzüme kapadı. O yüzden pek umutlanma kızım.
I don't want to get your hopes up but...
Seni umutlandırmak istemem ama...
- Don't get your hopes up.
- Fazla umutlanma.
Fuller, don't get your hopes up.
Fazla umutlanma. Ne?
Don't get your hopes up, you know his mother.
José Luis, omletleri teslim ettikten sonra partiye birlikte gideceğimizi söyledi.
Don't get your hopes up.
Dereyi görmeden paçaları sıvama.
But don't get your hopes up, because I plan on teaching,..... so I hope you plan on learning.
Onun yerine ben bakacağım ama sevinmeyin çünkü ders yapacağız, siz de öğrenmeye çalışacaksınız.
Don't get your hopes up.
Fazla umutlanma.
DON'T GET YOUR HOPES UP TOO HIGH, WILL YOU?
Fazla ümitlenme, olur mu?
Don't get your hopes up, laddie.
Kaptan Smollett beni kurtarmaya geliyor.
Don't get your greedy little hopes up.
- Geliyorum. Boş yere umutlanma.
Well, don't get your hopes up. Duck comfit?
Fazla umutlanma Ördek budu yaptım.
So don't get your hopes up.
Yani boş yere umuda kapılma.
I don't mean to poop the party here, it's just, you get your hopes up and then it's just a big fat raspberry, and I feel bad.
Partiyi bozmak istemem ama sadece... birden umutlanıyorsun ve sonra yine boş haber çıkıyor ve ben kendimi kötü hissediyorum.
Look, I don't want you to get your hopes up about something...
Umudunu kıracak bir şey söylemek istemiyorum ama...
Don't get your hopes up.
Bu bize çok iyi gelirdi.
Don't get your hopes up.
Ümitlerin yükselmesin.
I don't want you to get your hopes up, Buffy.
Fazla umutlanmanı istemiyorum, Buffy.
I don't want to get your hopes up, but if we get desperate... we can always call my cousin for help.
Çok fazla ümitlenme ama çok çaresiz kalırsak yardım için kuzenimi arayabiliriz.
Look, I just don't want you to get your hopes up too high.
Sadece çok fazla umutlanmanı istemiyorum.
Don't get your hopes up.
Kalkmaya çalışma.
It's 25-cent coffee from the machine, so don't get your hopes up.
Makineden 25 sentlik kahve, bu yüzden çok fazla bir şey beklemeyin.
But don't get your hopes up.
Ama fazla umutlanmamalısın.
Well. don't get your hopes up. honey. you'll just be disappointed.
Çok umutlanma tatlım, hayal kırıklığına uğrarsın.
What I'm trying to say is, don't get your hopes up, Gabrielle.
Söylemeye çalıştığım şey şu, Gabrielle, fazla umutlanma.
Don't get your hopes up. It probably won't happen.
Şey, umut bağlamayın, çünkü muhtemelen olmayacak.
Don't get your hopes up. You're the first man who ever cooked for me.
- Benim için yemek pişiren ilk erkeksin.
Don't get your hopes up.
Beklentinizi yükseltmeyin.
But I just don't want you to get your hopes up too soon.
Fakat Rebecca, bu kadar erken inanmanı istemiyorum.
Just don't get your hopes up too high about the patch.
Kokart konusunda fazla hayal kurma.
Don't get your hopes up.
Çok fazla ümitlenme.
But don't get your hopes up.
Beni bu işe karıştırmayın.
Don't get your hopes up.
Ve sakın ümitlenmeyin.
Harper, I don't want you to get your hopes up.
Harper, umutlanmanı istemiyorum.