Don't you translate Turkish
584,350 parallel translation
Titus, don't make this about you.
Titus, bu durumdan nemalanma.
Did you know that Ritz Crackers have seven holes so that they don't get air bubbles during baking?
Ritzkrakerlerinde kabarmasın diye yedi delik olduğunu biliyor muydun?
Well, you don't you don't live anywhere near here.
Yani bu çevrede oturmuyorsun.
I'm calling to say in case you were thinking of calling me, don't.
Beni aramayı düşünüyorsundur diye aradım.
And even though you managed to take the TV, you left a bunch of other stuff that I don't want :
Giderken televizyonu almayı akıl etmişsin ama istemediğim bir sürü şeyini bırakmışsın.
I... I don't know why I assumed you would listen to me anyway.
Niye beni dinleyeceğini düşündüm ki zaten?
I don't care about the other girls, but you and Sharice are best friends.
Diğerlerini boş ver ama Sharice'le yakın dostsun.
Don't let this get between you two.
Aranıza bunlar girmesin.
That's unfair, right? You don't want me to take sides.
Taraf tutmamı istememelisin.
I'm scared because I don't want to leave you guys and Evan and my team.
Ben sizden ayrılmaktan korkuyorum. Evan'dan ve takımımdan...
You don't tell me anything anymore.
Bana artık hiçbir şey anlatmıyorsun.
I don't know what you're talking about, but you can't complain.
Neden bahsettiğini bilmiyorum ama şikayetçi olamazsın.
[Maria] I don't get why you don't want me at your party.
Neden partine gelemeyeceğimi anlamadım.
And I know I am being selfish, but... I don't know how to act when you're there.
Ve bencil davrandığımı biliyorum ama sen oradayken ne yapacağımı bilemiyorum.
I don't want to introduce you to my wife yet. "
Seni henüz karımla tanıştırmak istemiyorum. "
If the judge couldn't explain it to me, I don't see how you will.
Bana bunu yargıç açıklayamadıysa senin nasıl açıklayacağını bilmiyorum.
Are you sure you don't want to give her a few more minutes?
Bu yüzden artık gideyim. Hadi ya. Ona birkaç dakika daha vermek istemediğine emin misin?
Okay, I'll tell you, but please don't judge me.
Tamam. Size söyleyeceğim ama lütfen beni yargılamayın.
You don't need your dad's money.
Babanın parasına ihtiyacın yok.
You don't how much your rent is?
Kiranın ne kadar olduğunu bilmiyor musun?
I'm not sleeping on the couch'cause you don't know what's private and what's not.
Ben kanepede yatmayacağım çünkü sen özel olan ve olmayan şeyleri ayıramıyorsun.
Why don't you like me?
Beni neden sevmiyorsun?
Don't Google that unless you want to see pictures of people's genitals.
İnsanların cinsel organlarını görmek istemiyorsan bunu google'da aratma.
You really have secrets you don't tell me?
Bana söylemediğin sırların mı var?
But I still love you very much, so don't cut me out of the will.
Ama seni hâlâ çok seviyorum, yani beni vasiyetinden çıkarma.
We don't need you sharing all your secrets.
Tüm sırlarını paylaşman gerekmiyor.
If you don't mind, I've, uh... I've spent enough time here already.
Bir mahsuru yoksa, burada yeterince takıldık.
Don't you want the real answer to your question?
Sorunun gerçek cevabını bilmek istemez misin?
Why don't I... show you what happened?
Olanları göstermeme ne dersin?
And he also needs a name, so why don't you start there?
Ayrıca bir isme ihtiyacı var. Buradan başlayabilirsiniz.
Bonnie, why don't you just tell us what's buggin'you?
Bonnie, bize seni neyin rahatsız ettiğini neden söylemiyorsun?
You don't wash your hands?
Ellerini yıkamıyor musun?
Why don't you ask him about it?
Neden bunu ona sormuyorsun?
- Well, why don't you ask him?
- Neden ona sormuyorsun?
- Yeah, I don't care about you.
- Evet, seni umursamıyorum.
- You really love him, don't you?
- Onu gerçekten seviyorsun, değil mi?
You'll forgive me if I don't take comfort in any of your assurances about Dembe- - a man you've so profoundly misjudged.
Dembe hakkındaki güvencelerine itimat etmediğim için beni affet... Çok derin bir şekilde yanlış değerlendirdiğin bir adam sonuçta.
You attach it to things that you don't wanna lose- -
Onu kaybetmek istemediğin şeylere bağlarsın...
You're upset because I know Aram and you don't.
Kızgınsın, çünkü Aram'ı tanıyorum ama sen tanımıyorsun.
Don't tell me you didn't grab it off the desk.
Sakın bana masadan almadığını söyleme.
Don't make me shoot you!
Bana kendini vurdurtma!
I hope you don't mind me diving right in.
Umarım direk dalmış olmamızın sakıncası yoktur.
I don't think Dembe did, but everything is pointing towards that, so... you know, there's no telling what Mr. Reddington might do.
Dembe'nin yaptığını sanmıyorum ama her şey buna işaret ediyor... Bay Red'in neler yapabileceğini kestirmek zor.
'Cause if you don't, Victor, his brother, and three cousins shoot back.
Çünkü yapmazsan, Victor, kardeşi ve üç kuzeni ateş ederdi.
Oh, no, you don't.
Hayır, yapmıyorsun.
Oh, no, you don't!
Hayır, yapmıyorsun!
Why don't you take them over to...
Neden onları şeye götürmüyorsunuz...
You don't understand.
Anlamıyorsunuz.
Don't go out unless you absolutely have to.
Kapıya veya telefona cevap verme. İhtiyacın olmadıkça dışarı çıkma.
Where are you? I don't know, a pay phone.
Neredesin?
Yeah. Hope you don't mind.
Umarım sakıncası yoktur.
don't you dare 523
don't you worry 668
don't you like it 136
don't you understand 702
don't you agree 326
don't you ever 59
don't you worry about it 53
don't you remember me 90
don't you see 982
don't you think so 212
don't you worry 668
don't you like it 136
don't you understand 702
don't you agree 326
don't you ever 59
don't you worry about it 53
don't you remember me 90
don't you see 982
don't you think so 212