English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Don't you mean

Don't you mean translate Turkish

11,405 parallel translation
- I don't know what you mean.
- Ne demek istediğini bilmiyorum.
- My place. - You don't mean...?
- Şeyde mi?
You mean that literally, don't you?
Ciddisin değil mi?
I don't know, I mean, if I've learned anything from you, Ash, it's that if something seems too good to be true, it probably is, and also she doesn't smell that nice.
Bilemiyorum, senden öğrendiğim bir şey varsa Ash, o da şayet bir şey gerçek olamayacak kadar güzelse sıkıntı vardır, ki öyle görünüyor. - Hem o kadar da güzel kokmuyor.
Then you don't know what they mean.
O zaman ne anlam ifade ettiklerini bilmiyorsun.
Don't you mean a better special agent than you're gonna be?
Senin olacağından daha iyisi olacak demek istemiyor musun?
I mean, their companies have their hands in things that you don't want to know about.
Şirketleri bilmemen gereken şeylerle uğraşıyor.
I don't mean to torture you.
Sana işkence etmek istemem.
I mean, they don't make broads like that anymore, you know?
Artık böyle hatunlar yok.
I mean, your moms... they don't love you because you're easy to deal with or because you keep your mouth shut.
Annenler seni daha rahat anlaşıyorlar diye ya da çeneni kapalı tutuyorsun diye sevmiyorlar.
You don't mean the girl who died in the car.
Arabada ölen kızdan bahsetmiyorsunuz herhalde.
Um, I mean, you know, I don't have to do that.
Bunun için ne yapmam gerektiğini bilemiyorum.
I mean, don't you think your parents and your aunt would like to have known that your little brother was safe?
Yani. ailen ve halan küçük kardeşinin güvende olduğunu bilmek istemez miydi?
And by "fellow attorneys," don't you really mean "Harvey"?
"Dostun olan avukatlar" derken gerçekten "Harvey" yi mi kastediyorsun?
Okay, well, I'm just covering my ass in case I don't see the first couple in the next 16 minutes. I mean, you got to be prepared, right?
Tamam, sadece 16 dakika içerisinde başkan ve eşini burada göremezsem diye kıçımı kurtarmaya çalışıyorum.
I don't know what you mean.
- Ne demek istediğini anlayamadım.
I mean, don't you believe in innocent until proven guilty?
Demek istediğim, "Suçluluğu kanıtlanana kadar masumdur" a inanmaz mısın?
Why don't you say what you really mean?
Ne kastettiğini açıkça söylesene.
You don't really mean that.
Ciddi olamazsın.
I don't know if God is still by our side, but if He is, if we prevail, none of this will mean anything if you walk away from this place.
Eğer tanrı hal bizim tarafımızdaysa, ki öyleyse, eğer kazanırsak buralardan gidersen yaptıklarımız hiç birşey ifade etmez
I don't want to know. I mean, I wouldn't be able to tell if you were telling the truth or if it was another one of your lies, anyway.
Gerçeği mi söyleyeceksin yoksa yine yalanlarında biri mi olacak anlayamam.
I know you don't mean that.
Bunu demek istemediğini biliyorum.
- Don't you mean my axe?
- Benim baltamı demek istedin?
Don't say things you don't mean.
Söylemek istemediğin şeyleri söyleme.
But that doesn't mean that I don't want to be with you.
Bu seninle olmak istemediğim anlamına gelmiyor.
So I don't mean to pry, but when Wells keeps referring to you and Zoom, what's he talking about?
Burnumu sokmak istemiyorum ama Wells senden ve Zoom'dan bahsederken neyi kast ediyor?
You don't mean that.
Bu sözlerinde ciddi olamazsın.
I don't give a shit what you mean.
Ne demek istediğin şeyimde değil.
Don't you mean Burton?
- Burton'dan bahsetmiyor musunuz?
You don't mean that.
- Ciddi olamazsın.
You don't know what you're offering. What it would mean.
Ne önerdiğini, ne anlama geldiğini bilmiyorsun.
I don't want MBN to just be another boring old network, you know what I mean?
MBN'nin eski, sıkıcı bir kanal olmasını istemiyorum, anlatabildim mi?
I mean, I don't hate it because that's also negative, but you know.
Olumsuz bir duygu olduğu için nefret etmiyorum ama, biliyorsun.
I'd like you to join me on the high seas, as my Number Two and I don't mean that kind of number two.
Açık denizde bana İki Numaram olarak eşlik etmeni istiyorum. O anlamda iki numarayı kast etmiyorum.
- What do you mean you don't know?
- Ne demek bilmiyorum?
Listen, I don't mean to be too forward, but do you think that you could give me a sneak preview of what you're gonna talk about on Sunday?
Bak, ileri gitmek istemiyorum, Ama bana Pazar günü Yapacağın konuşmayla ilgili Ufacık bir ip ucu verir misin?
Maybe cab drivers don't make a lot of money but that doesn't mean you can steal other people's clothes.
Belki taksi sürücüleri para yapmazlar. Ama bu diğer insanların giysilerini çalmak anlamına gelmez.
Don't you mean, "hey, Rachel, how did your test go?"
"Selam Rachel, sınavın nasıl geçti?" demek istemez misin?
Uh, I don't... What, uh, what do you mean by that?
- Şey ben anlayamadım...
I mean, don't get me wrong, but you're not a politician.
Yanlış anlama ama sen siyasetçi değilsin.
Don't you mean more money?
Biraz paraya ihtiyacımız olacak. Daha çok paraya demek istedin herhalde?
I mean, you don't seem fine.
İyi görünmüyorsun.
I mean, you don't even know that Harrison Wells...
Harrison Wells'in bile...
Ha ha ha! I don't... I don't really like to mix mediums, if you know what I mean.
Büyüleri karıştırmak istemem, ne dediğimi anladıysanız eğer.
So the visions, the lost time, the crippling headaches, they don't mean anything, doesn't matter to you?
Görüler, zaman atlamaları, baş ağrıları senin için anlamsız mıydı umursamıyor muydun?
I mean, you don't understand.
Sen bunu anlayamazsın ki.
Don't you mean "pheasant under glass"? Nope.
Cam üzerinde sülün. - "Camın altında sülün" mü demek istediniz?
I like that. But I don't mean to hurt you.
- Ancak niyetim seni incitmek değil.
I don't mean to scare you off, but you're the only friend I have.
Seni korkutup kaçırmak istemiyorum ama sahip olduğum tek arkadaş sensin.
- You don't really mean that.
- Ciddi olamazsınız.
Disappointment. You don't mean that.
- Ciddi değilsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]