English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dowry

Dowry translate Turkish

632 parallel translation
You'll receive 300,000 francs dowry should you decide to marry.
Lütfen geri dön. Her şey affedildi. Eğer evlenmeye karar verirsen 300bin frank çeyiz parası alacaksın.
You'll buy a doll, pretend to marry her and give us the dowry!
Oyuncak bebeği satın al, onunla evlenmiş gibi yap, çeyiz parasını da bize verirsin!
You'll receive 300,000 francs dowry should you decide to marry.
Lütfen geri dön. Her şey affedildi.
Hippolyt is going to pay you the dowry.
Amcan çeyiz parasını ödemek istiyor.
What about the dowry?
Çeyiz ne olacak?
Here's her dowry.
Bu onun çeyiz parası.
No one else in town had as fine a dowry as mine.
Kasabada kimsenin benim çeyizim kadar güzel çeyizi olmadı hiç.
After all, I have no dowry, and he's a gentleman and educated.
Zaten çeyizim de yok. O da eğitimli ve beyefendi.
So Nichette can have a wedding dress and a small dowry.
Nichette'in gelinliği ve ufak bir çeyizi olsun diye.
You've made me feel like a princess with a fine wedding gown and a dowry and such a beautiful, beautiful wedding.
Güzel bir gelinlik ve çeyiz ve böylesine harikulade bir düğünle kendimi bir prenses gibi hissetmemi sağladın.
How could she get a husband unless I make money for her dowry?
Ona çeyizi için para bulamadığım sürece nasıl evlenicek?
" He is in desperate need of your dowry.
" Çeyiz parasına çok ihtiyacı var.
Belonged to my dowry.
Çeyizimden.
Dad wants to sell the cow to give me a dowry.
Babam bana çeyiz alabilmek için ineğini satmak istiyor.
Three years'worth of savings. Her whole dowry. Got to work another three, four years.
Onu yeniden biriktirebilir.
- It's yours for a dowry if you pick a man I could favor.
- İyi para. Eğer benim seçtiğim kişiyle evlenirsen para senin.
My daughter's dowry, if she picks a man that's fiit for her, and you, sir, ain't fiit.
Kızımın çeyizi... Eğer kızım bir adamı seçmişse onun için uygundur. Sana gelince, sen uygun değilsin.
The dowry money - $ 50,000.
Çeyiz parası - 50 bin $
They had to think about getting a dowry for the baby.
Bebek için çeyiz düzmek zorunda kalacaklardı.
They had to work harder and harder every day to get this dowry.
Bu çeyizi düzebilmek için her gün daha da çok çalışmak zorundaydılar.
Until I've got my dowry safe about me, I'm no married woman.
Çeyizimi güvenli bir şekilde alana kadar evli bir kadın değilim.
Not until you have my dowry, you haven't got any bit of me.
Çeyizimi almadan, bana elini bile süremezsin. Dokundurtmam!
You'll have your dowry, or daughter of fortune, or whatever you call it.
Çeyizini ya da bir kızın servetini ya da her ne diyorsan onu alacaksın.
- We're sorry about the dowry, Mary Kate.
- Çeyiz parası için üzgünüz, Mary Kate.
Her dowry to you will be half the Western Roman Empire.
Sana çeyiz olarak Doğu Roma İmparatorluğu'nun yarısını getirecek.
My dowry.
- Çeyiz.
- What's a dowry?
- Çeyiz nedir?
But I need it for my dowry. I'm not going to my husband like a beggar!
Ama ben kocamın evine giderken eli boş gidemem ki.
I'll give you the whole dowry.
Sana çeyiz vereceğim.
This service would a job for you? Yes. - And you work to get your dowry, right?
Hem sen çalışmazsan çeyizini nasıl yapacaksın?
The school was part of my dowry, so I'll take it back.
Okul, çeyizimin bir parçasıydı. Demem o ki onu da alacağım.
Didn't you get a dowry when you married?
Evlenirken çeyiz parası almamış mıydın?
The dowry for my marriage with the man you slew!
Bana verilecek en güzel hediye, cesedin olur.
I have taken you for wife, Bortai, and I take your dowry.
Börte sen benim karımsın artık. Ve çeyizin bana ait.
It's my dowry.
Çeyizim.
A dragoon officer with no fortune can't marry without a dowry.
Serveti olmayan bir hassa subayı çeyiz almadan evlenemez.
The dowry question needs to be settled.
Daha çeyizini hazırlaması lazım.
Well then, 1 00,000 lira would come in handy for the dowry.
Öyleyse 100.000 lira çeyizi düzmeye yeter.
The dowry, I think, Father.
Sanırım bağış parası, baba.
And in conclusion, the dowry your father gave when you entered.
Ve son olarak, girerken babanızın verdiği bağış parası.
"The bride is beautiful - that is, with dowry in hand."
"Gelin elinde çeyiziyle güzeldir."
The Rosetta's dowry was in the wardrobe.
Rosetta'nın çeyizi dolaptaydı.
- The dowry, my dear Judge.
- Drahoma, sevgili Yargıç.
As yet, nothing has been said about the dowry.
Drahomadan henüz hiç söz edilmedi. - Drahoma mı?
- The dowry, huh? - Sí. I am aware, of course, that in America it is not important.
- Bunun, Amerikalılar için önemli olmadığının farkındayım.
He paid for your studies, he has just sent your dowry.
Ama o tüm eğitim masraflarını ve giderlerini karşıladı.
Let's sell the necklace and prepare the dowry.
Kolyeyi satalım da çeyizini hazırlayalım.
You'll need a dowry for your daughter.
Siz bir babasınız ve sizden çeyiz bekleyen bir kızınız var.
- It's a royal dowry.
Hani şu sık sık bahsettiğin.
And you want the dowry, right? - Of course. - Well then..
- Öyle ya – Madem öyle dedikoduları dinleme.
- Oh, about that dowry, Count.
- Şu drahoma, Kont...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]