Driven translate Turkish
3,770 parallel translation
At three inches, following the track of the ball there is a bone plug driven in from the skull.
Merminin izini 7,5 cm takip edince bir kemik parçası var. Mermi kafatasından girmiş.
These were driven in from virginia this morning.
Bunlar daha bu sabah Virginia'dan geldiler.
I wouldn't have driven it here if it wasn't.
Olmasaydı buraya gelmezdim.
Just after 21.50 hours a car was stopped in the vicinity of the Falls Road because it was being driven erratically.
Saat 21.50 Falls Road çevresinde, düzensiz sürdüğü için bir araç durduruldu.
It was being driven erratically close to the scene of a crime.
Olay yerine yakın bir yerde düzensiz sürüşten.
Both driven by will to power, a desire to control everything and everyone.
İkimiz de güç bizde olsun istiyoruz her şeyi ve herkesi kontrol etme arzumuz var.
Have you ever driven this thing more than four consecutive miles?
Bu şeyi hiç durmadan 6 kilometreden fazla sürdün mü?
We've driven the prices so high this end of Oxford Street we should be safe enough until our stock issue.
Oxford Caddesi'nin sonundaki fiyatları yükselttik Stok sorunumuz hallolana kadar güvende olmalıyız.
How driven.
Ne kadar istekli olduğunu...
Driven by profits and corporate greed, it's a dystopian nightmare in the making.
Kâr ve kurumsal hırsın sürüklediği distopyan bir kâbus yapım aşamasına gelmiş durumda.
Perhaps they just want to talk, driven by simple and harmless curiosity.
Basit ve zararsız bir merak yüzünden sırf konuşmak istiyorlardır.
♫ Just a glimpse of hers has driven me crazy. ♪
"Onun sadece bir bakışı beni deli etmeye yetti."
Driven by profits and corporate greed it's a dystopian nightmare in the making brought to you by our good friends here at Aster Corps.
Kâr ve kurumsal hırsın sürüklediği distopyan bir kâbus yapım aşamasına gelmiş durumda. Aster Şirketler Grubu'ndaki iyi arkadaşlarımız gururla sunar.
Every time I saw car lights, I thought it was P being driven home.
Ne zaman bir araba farı görsem, P'nin eve getirildiğini düşündüm.
Violence and persecution have driven them a thousand miles from their home. They choose these streets for safety and shelter, find murder and mayhem in their stead.
Barınmak ve güvenlik için sokakları seçiyorlar, ama burada da tek buldukları cinayet ve karmaşa.
How they bend to a fist driven hard into their kidneys.
Böbreklerine bir yumruk atınca nasıl yumulduklarını biliyorum.
We're responsible for the consumer - driven economy.
Tüketime dayalı ekonominin sorumlusu bizleriz.
Fragments of bone driven through the ground and body.
Kemik kırıkları zemin ve vücut boyunca uzanıyor.
He thought that if he had driven faster he could have saved it.
Daha hızlı sürerse onu kurtarabileceğini sanmış.
Cars deserve to be driven, okay?
Arabalar kullanılmalı, tamam mı?
He claims his car was driven home by one of the Crosettis, but they swear they didn't go out.
Massimiliano, arabasını Crosettilerden birinin eve getirdiğini iddia ediyor ama onlar da o gece hiç dışarı çıkmadıklarını söylüyorlar.
She's... smart, driven, and incredibly alone.
Zeki, hırslı ve aşırı derece yalnız.
Maybe being ostracized by our community and driven out of our home was a blessing in disguise.
Belki de toplumumuzdan uzaklaştırılıp evimizi etrafta sürmek gizli bir lütuftur.
Been ethnically cleansed. So us whites, we've been driven out, but no-one cares about us!
Güzel Londra mahvoldu.. bak bunca yol geldim.. kimsenin umrunda değil
We're rather suited, priest and thief. Drawn into the dark. Driven towards sin.
Karanlığa sürüklenip günaha teşvik edilirken bir rahibin ve hırsızın yeterli olmasını tercih ederdim.
That kind of help was driven out of town.
- O yardım kasabayı terk etti.
And I have a motorcycle, but I haven't driven it since Ryan was born.
Ve ben bir motosiklet var, Ryan doğduğundan beri ama onu tahrik değil.
But I understand as a mother driven by grief you're not thinking right.
Ancak keder içinde bir anne olarak doğru karar verememeni anlıyorum.
Ja, crush your enemies, see them driven before you, hear the lamentations of their women.
Evet, düşmanlarınızı ezin, önünüzde sürünmelerini izleyin,.. ... kadınlarının feryatlarını dinleyin.
And I was just very driven to wanna do that.
Çok etkilenip bunu yapmak istedim.
Once Takara had already been stretchered out of the pool, put on the truck, driven to the airport, ( HIGH-PITCHED VOCALISING ) Kasatka continued to make vocals that had never been heard before.
Takara havuzdan çıkarılıp kamyona yüklenerek havaalanına götürüldüğünde Kasatka daha önce hiç duymadığımız sesler çıkarmaya devam etti.
He could've driven back to Paris just to be with her that evening and then gone back to the race the next morning.
O gece Paris'e gelip onunla beraber olduktan sonra ertesi gün yarışa dönmüş olabilir.
It's weird. You'd think her mother would've driven her.
Onu getirmiş ama bu tuhaf, normalde annesinin getireceğini düşünürsün.
The object driven through the hand has some sort of head on it.
Eli delip geçen cismin bir tür baş kısmı var.
I was young, driven, confident I could take on anybody.
- Ne değişti? Genç ve hırslıydım. Herkesle başa çıkabileceğime inanıyordum.
Working theory is she was beaten and then driven off the ridge by this guy.
Üzerinde çalıştığımız teori, dövüldüğü ve sonrada bu elemanla birlikte tepeden aşağı çakıldığı.
He's... driven.
Hırslı.
You're smarter, more driven.
Sen daha zekisin, daha hırslı.
You expect him to wait in driven snow, for you to arrive and announce his end?
Karın içinde, gelip onun sonunu getirmeni bekleyeceğini mi sanıyorsun?
You expect him to wait in driven snow for you to arrive and announce his end?
Karın içinde, gelip onun sonunu getirmeni bekleyeceğini mi sanıyorsun?
I would have driven my boy.
Oğlumu bende götürebilirdim.
Focused. Driven.
Odaklanmış, azimli.
So driven that apparently he forgot his little sister's big day.
Kendini o kadar kaptırmış ki, görünüşe göre küçük kardeşinin doğum gününü unutmuş.
Uh, three magazines, celebrity-driven.
Üç magazin dergisi.
This change is driven by the volcanic hotspot, which brought the island into existence.
Bu değişiklik volkanik sıcak nokta tarafından sağlanacak. Adayı var eden güç tarafından.
The animal colonists began to change from the moment they arrived, driven to do so by the harsh volcanic landscape around them.
Adalara ulaştıklarından itibaren hayvan kolonileri değişmeye başladılar. Çevrelerindeki sert volkanik manzara onları bu değişime zorladı.
But you, all of you, are flawed, driven by your emotions.
Fakat sen, hepiniz kusurlusunuz ve duygularınızla hareket ediyorsunuz.
It's a... well, it's just a Boolean-driven aggregation, really, of what programmers call "hacker traps."
Bu sadece programlamacıların hacker tuzağı dedikleri Boole cebrini temel alan bir agregasyondan ibaret.
Well, it's just a Boolean-driven aggregation, really, of what programmers call "hacker-traps..."
Bu sadece programlamacıların hacker tuzağı dedikleri Boole cebirini temel alan bir agregasyondan ibaret.
And to your knowledge, was the decision by your firm to settle that case driven at all by its need to raise capital?
Bildiğiniz kadarıyla, şirketiniz tarafından anlaşmak için alınan bu karar tamamiyle sermayeyi yükseltmek için mi yürütüldü?
Driven?
Teşvik edilmek mi?
drive 1003
driver 460
drivers 45
drive safe 149
drive safely 90
drive carefully 91
drive fast 19
drive on 93
driver's license 82
drive faster 42
driver 460
drivers 45
drive safe 149
drive safely 90
drive carefully 91
drive fast 19
drive on 93
driver's license 82
drive faster 42