English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Drizzle

Drizzle translate Turkish

133 parallel translation
The debut of a California drizzle.
Kaliforniya çisentisinin başlama mevsiminde...
The same beastly drizzle. The same fog and soot.
Aynı berbat yağmur, aynı sis ve duman.
You get yourself, not a drizzle, but some honest-to-goodness rain, and you find yourself someone really nice and drive her through the Bois de Boulogne in a taxi.
Kendine çiseleyen değil iyi yağan bir yağmur bulursun..... ve çok sevimli birini bulursun ve..... onu taksi ile Bois de Boulogne ormanında gezdirirsin.
There's mizzling and there's drizzle.
Damla damla yağanı, çiseleyeni var.
Calling what I have a hangover... is like referring to the Johnstown Flood... as a slight drizzle.
Eğer bu baş ağrısıysa... Johnstown'daki sel baskını için... yaz yağmuru demen lazım.
Now for Eastern England, Central Northern England and Northeast England. A foggy start in most places and a mostly dull misty day with rain and drizzle at times.
Doğu, Ortadoğu ve Kuzeydoğu İngiltere kesimlerine gelince çoğu bölgelerde sisli bir gün bekleniyor.
Most places will have a cloudy day and there will be rain and drizzle at times.
Genel olarak kapalı bir gün bekleniyor, ara sıra yağmur da çiseleyebilir.
Squares, avenues, parks and boulevards, trees and railings, men and women, children and dogs, crowds, queues, vehicles and shop windows, buildings, facades, columns and capitals, sidewalks, gutters, sandstone paving flags glistening grey in the drizzle.
Meydanlar, caddeler parklar ve bulvarlar, ağaçlar ve korkuluklar erkekler ve kadınlar, çocuklar ve köpekler kalabalıklar, kuyruklar taşıtlar ve vitrinler binalar ve cepheleri sütunlar ve sütun başlıkları kaldırımlar, oluklar yağmurda parıldayan kumtaşından gri kaldırımlar.
What do you find bracing, the damp, the drizzle, the fog?
Nesi canlandırıcı Basil... nem mi, yağmur mu, sis mi?
- A drizzle of complaints.
- Tutukluların şikayetleri var.
I want a tempest, not a drizzle!
İstediğim bir fırtına, çisenti değil!
And far behind the fences in the drizzle... guarded by the military police, the gazing masses. Beautiful.
Ve askerler tarafından korunan... yağmur altındaki çitlerin uzağında sana bakan yığınlar.
Then it started raining, a cold, ugly drizzle.
Yağmur yağmaya başladı. Soğuk, sevimsiz bir yağmur.
Occasional rain or drizzle
... yer yer çiseleyen yağmurlar...
'The crowd cheers,'their spirits undampened by the light November drizzle.
Kalabalık bağrışıyor, ruhları çiseleyen kasım yağmuruyla ıslanmış durumda.
- It's just a drizzle.
- Sadece çiseliyor.
Drizzle outside.
Dışarıda yağmur çiseliyor.
Cloudy skies, drizzle...
Bulutlu bir hava, çiseleme...
Light drizzle?
Çiseleme gibi mi?
'The crowd cheers,'their spirits undampened by the light November drizzle.
Kalabalık alkışlamaya başladı. İnce ince yağan Kasım yağmuruna rağmen, içlerindeki heyecan sönmemiş.
It's a bit of a drizzle, too.
Biraz yağmurda başladı.
It is currently 95 degrees with a light drizzle.
Çiseleyen yağmur altında 35 derece.
It's a drizzle. It's a steady, pounding drizzle.
Sürekli, hızla çiseliyor.
In the high clouds is a constant drizzle of sulphuric acid.
Yüksekteki bulutlarda sürekli sülfürik asit yağmurları görülür.
Light drizzle that you turned out to be.
Sen geldiğinden beri, sadece hafif bir çisenti oldu.
Drizzle it, drizzle it.
Serpiştirelim, serpiştirelim.
Yeah. What kind of car do you drizzle?
Sen nasıl bir araba kullanıyorsun?
- He's designing and constructing one from the ground up which, as of yet, has no reference in layman's terms. - Drizzle--?
- Araba mı?
But Chef Renault swears serving it au nez with a light drizzle of white truffle oil will be quietly surprising.
Ama Şef Renault eti az miktarda beyaz yermantarı yağıyla servis edeceğini söyledi ki bu oldukça şaşırtıcı.
Lemon drizzle cake, lemon drizzle cake, have ye any nuts?
Limonlu kek, limonlu kek. Sen de fındık var mı?
The lemon drizzle cake contains... no nuts.
Limonlu kekte fındık yok.
There was a slight drizzle, I remember that, but the wait wasn't interminable.
Yağmur çiseliyordu, hatırlıyorum, ama beklenemez bir durum yoktu.
It was drizzle and pretty bad weather for an invasión, with quite a lot of fog.
Yağmurlu ve büyük oranda sisli bir havaydı. Çıkarma için oldukça kötü bir gündü. Durduğum yerde hayal kuruyordum, gerçekten!
I'll drizzle extra icing on'em.
Üstlerine fazladan şeker atacağım.
The cake! I'm thinking traditional vanilla with strawberry drizzle.
Geleneksel vanilyalı ve çilekli bir pasta düşünüyorum.
... and a damsel's charms A clock's chime and a wife's gripe.. ... and even the jingle of the falling drizzle is full of music.
Peri kızının cazibesinde saatin melodisinde, kadınların sızlanmasında ve hatta düşen yağmurun sesinde bile müzik var.
Love is in the drizzle that makes seedlings grow
Aşkın yağmuruyla filizler yeşeriyor.
It'll take more than a little drizzle to keep us from winning.
Birkaç damla su, kazanmamızı engelleyemez.
I'm not talking about it's "cloudy with a chance of drizzle" weather,
Dediğim şey Kapalı ve birazcık soğuk bir hava değil,
- His lemon drizzle cake's even better.
- Limonlu keki çok daha iyidir.
- For drizzle.
- Ahmak ıslatan için.
God sometimes does his work with gentle drizzle, not storms.
Tanrı bazen küçük yağmur taneleriyle iş görür, fırtınalarla değil.
Drizzle.
Çiseleme.
We have sweet glaze, cinnamon sugar, chocolate, white chocolate, fudge, MMs, caramel dip, mint chip, chocolate chip, marshmallows, nuts, toffee nuts, coconuts, peanut butter drizzle, Oreos, sprinkles, cotton candy bits,
Pastalı, krem kramelli, çikolata, beyaz çikolata, meyvalı, bonibonlu, .. karamelli, nane aromalı, çikolata soslu, jelibonlus, cevizli, hindistancevizli, kakaolu,... yerfıstığı soslu, Oreolu, çeşnili, şeker aromalı ve pudra şekerli.
I don't mind. A little drizzle never hurt anybody.
Efendim, bu yağmurda neden 10 hızla bisiklet sürüyorsunuz?
Sometimes they suddenly blink or jolt for a second, but... Mostly they just wither and smell... And drizzle and ooze.
Bazen birden göz kırparlar veya bir anlığına sarsılırlar, ama çoğu zaman çürüyüp, kokar, tozarıp, çamura karışırlar.
no, no, it's just that the, uh... the balsamic drizzle is counter-clockwise
Hayır, hayır sadece, uh... Balesan yağı halkası saatin tersi yönünde.
- Is something wrong? - No, no, it's just that... { \ pos ( 100,257 ) } the balsamic drizzle is counter-clockwise.
- Hayır, hayır sadece, uh belesan yağı halkası saatin tersi yönünde.
Lemon Drizzle.
Limon serpiştirdim.
Drizzle, don't squeeze.
Serpiştir, şıkıştırma.
Drizzle thy frosting on the divorced sticky buns of the Valley.
Drizzle thy frosting on the divorced sticky buns of the Valley.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]