English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Drooling

Drooling translate Turkish

576 parallel translation
All the guys in my family and neighborhood have been drooling over her...
Bu muhitteki erkekler, kocam dahil, ona sulanıyor.
Should I just stand around and let that drooling infant - - Wrap that Willet Creek dam appropriation around my neck?
Bırakayım da ağzında emzikle dolaşan bu çocuk baraj meselesini boynuma mı dolasın?
Suppose I brought you to my country place... at Drooling-on-the-Lapel?
Diyelim ki seni memlekete... Yaka Üstünde Salya'ya götürdüm.
You drooling idiot, there are 365 days in a year one can get married.
Seni aptal, evlenmek için bir yılda 365 gün var.
You and your drooling science.
Siz ve aptal biliminiz.
It's odd spending his first day running after Dr. Petersen like a drooling college boy.
Daha ilk günden onun peşine düşmesi garip üniversite öğrencileri gibi.
I'm perfectly happy with the drooling dolts I've got.
Elimdeki geri zekâlılar bana yetiyor.
But when that drooling pap began to change you... when your independence turned to fear... when I watched you snivel and grovel around those two walking commercials... I didn't like it, and I don't like it.
Ama, bu zırvalık seni değiştirmeye başladığında bağımsızlığın korkuya dönüştüğünde o iki reklamcının etrafında sızlanıp yalvardığını izlediğimde bu hiç hoşuma gitmedi ve gitmiyor.
I read his will one night while his dumb voice was drooling over the radio.
Bir gece aptal sesi radyoda yankılanırken vasiyetini okudum.
They're like kids drooling over a new fire engine.
Yeni oyuncağına salyaları akan çocuk gibiler.
What are you waiting for, drooling idiot?
Ne bekliyorsun, salyalı aptal?
- Drooling, all four.
- Deli gibi, tüm dördü de.
Believing in God is different than drooling over rubies and emeralds.
Tanrıya inanmak, zümrüt ve yakutlara bakıp salyalar saçmaktan farklı birşeydir.
You can all stop drooling.
Aptal aptal bakmayı kesin.
- That dirty, drooling...
- Şu aşağılık namussuza bak...
Looking at nudes in magazines, drooling over them.
Dergilerdeki çıplak kızlara salyarı akarak bakarak.
- No wonder he's drooling.
Kendini rezil ediyor.
But old Tokuemon was drooling all over her.
Ama yaşlı Tokuemon'un kadında gözü vardı.
I'm drooling so much I lost my sense of taste.
Ağzım o kadar sulandı ki, tat alma duyumu yitirdim.
Are you thinking about another woman, you drooling fool?
Seni salyalı aptal, başka bir kadını mı düşünüyorsun?
Stop drooling over my girl.
Benim kızıma sulanmayı bırak.
You saw how he was drooling? You only looked at his wife, right? Did you notice how she was sweating?
Elbette o da, bacaklarını ayırmayı seviyordu.
- I saw you drooling over her pearls. - Shut up, Bowers.
İncileriyle ilgilendiğini gördüm.
She was staring at you and drooling.
Sana bakıyordu ve ağzı sulanıyordu.
I'll sit there drooling in the sun.
Orada oturup güneşe bakarak salyamı akıtırım.
He could make you some cakes were drooling just thinking about them.
O kadar güzel pastalar yapardı ki, düşüncesi bile insanın ağzını sulandırırdı.
From there, the poison works on the central nervous system, causing severe muscle spasms, followed by the inevitable drooling.
Ardından zehir, merkezi sinir sistemine ulaşarak şiddetli kasılmalara ve salyalanmaya yol açar.
She's drooling'.
She's droolin'.
So, in the name of security, Sir, everyone who enters the room has to have his bottom fondled by this drooling pervert. Only doing my job, Blackadder.
"KÖTÜ" - "İYİ" İki vazifem var... iyiyi korumak kötüyü de ezmek!
Every nutcase and terrorist and crazy with a pipe bomb and a cause is drooling about it.
Her kaçık ve teröristin ve sebebi olan her bombalı delinin ağzı sulanacaktır.
Has she got a lot of guys drooling over her?
Çevresinde ona asılan çok erkek var mı?
You're drooling.
Salyanız akıyor.
Many men were drooling around that bitch.
Onlar kızışmış dişi köpeğin etrafında ağzının suyu akan birkaç kişiydiler.
Drooling at the sound of a dinner bell.
Pavlov yemek zilini duyunca, salyalarını akıtarak cevap veriyor.
You were drooling when you were talking to her...
Onunla konuşurken ağzının suyu akıyor...
It wasn't too long ago she was strapped to a bed in the drooling academy.
Kısa süre önce tımarhanede yatağa bağlanmıştı.
You're just drooling at the prospect... of being able to run all your perverted little experiments on the humans.
İnsanlar üzerinde küçük sapkın deneylerini uygulayabilme ihtimalini düşündükçe ağzın sulanıyor.
And he's not drooling anymore, it's a good sign.
Artık salyada akmıyor.
Roshi.sama... you're drooling.
Ne yani, onu kabul ediyormusunuz Usta Roshi? Usta Roshi biraz daha ağır davranmalısınız.
well, not everyone sleeps like you, mouth open, drooling on the pillow.
Herkes senin gibi uyuyamıyor, Açık ağızla, Yastığa salya akıtarak.
An old man drooling on you.
Ağzı sulanmış yaşlı bir adam.
on her side, she's drooling over that varsity jock in the blue sweater.
Kendi tarafında, mavi süveteri içindeki o jokey'e ağzını suyunu akıtıyor.
Can't wait to see my elegant clientele start drooling over this rotgut.
Kaliteli müşterilerimi bu köpek öldüren için salya akıtırken görmeyi bekleyemiyorum.
And I got the Texas boys drooling at my kneecaps for the routes and slots.
Ve güzergahlar için dizlerime kapanan Texas'lı çocuklar var.
Mouth open, Drooling on the pillow.
Açık bir ağız, yastığa akan salyalar.
You're drooling.
Ağzının suyu akıyor.
Unless he's a drooling vegetable, but that's only common sense.
Tabii beyinsiz bir sebze olmazsa ama bu sadece sağduyu.
So, in the name of security, Sir, everyone who enters the room has to have his bottom fondled by this drooling pervert.
Yani, emniyet mülahazasıyla efendim, odaya giren herkesin kıçı bu sapık herif tarafından okşanacak mı?
I think it was the drooling that gave you away.
- Bence seni ele veren salyaların oldu.
Miss Di Pesto, do we know why we're grinning at each other like a bunch of drooling jack-o'- lanterns?
Bayan DiPesto, neden birbirimizin suratına bakıp durmadan sırıtıyoruz?
She's a drooling loser.
Zavallı bir hasta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]