Dung translate Turkish
653 parallel translation
Sure... and a dung heap under my window.
- Öyledir. Hele pencerenin önünde gübre yığılıysa tadına doyulmaz.
May the devil himself splatter you with dung.
Şeytan üzerinize hayvan gübresi sıçratsın.
- Get up on your knees, you sack of dung!
- Dizlerinin üstüne kalk, beceriksiz adam!
I'd rather eat horse dung
At gübresi yemeyi tercih ederim.
I'd hate to die in a dung heap, though
Bir gübre yığınının üstünde geberip gitmeyi hiç istemem.
The Shen Fu knows you are a fool to ask me to even think of a vile dung heap like this village, or to care what happens to it.
Shen Fu, iğrenç bir pislik yığınına benzeyen bu köy için ricada bulunacak... veya köye ne olacağını umursayacak kadar ahmak olduğunuzun farkında.
That calendar artist... with his dung-colored tones and sentimental insipidities.
O takvim ressamı sıkıcı renk tonları ve duygusal sönüklükleriyle.
Let the others rummage in the dung, right?
Bırak diğerleri kendilerini batırsın, değil mi?
"All heaps of horse or cow dung in places occupied by French or American troops must be cleared away by 1st May, 1919."
"Fransız ya da Amerikan birliklerinin konuşlandığı bölgelerdeki bütün at veya inek dışkıları 1 Mayıs 1919'a kadar temizlenmeli."
The Black One makes dung on the shore.
"Ölüm kıyıda gübre yapıyor"
Dung heap.
Gübre yığını.
Dung heap, or I'll... blow you down to hell, and you can...
... gübre yığını, seni cehenneme yollayacağım...
- Quite beautiful dung was there.
- Uzunca bir karı vardı.
But he / it is a dung-fellow. I also told this to her / it / them.
Bir piç olduğunu yüzüne söyledim.
You are a cowardly dung-fellow.
Korkak bir orospu çocuğusun!
- Dung, misses.
- Lanet olsun, kaçırdım.
Dung.
Hımm.
- Yak dung.
Yak dung.
- Like dung?
- Gübre gibi mi?
For grace... for happiness... 37. There's something horrible growing inside me now, that doesn't arise from within me, but from the darkness inside me, and soon there'll be nothing but our obscene masks which poorly mimic reality among the spittle and dung of this world.
Şimdiyse içimde büyüyen korkunç şeyler, kendini göstermeyen ama varolan, içimizdeki kötülük, çok yakında ahlâki açıdan yozlaşmış maskelerimizi bu dünyanın bütün pislikleriyle beraber yüzlerimizden düşürecek.
And all you people will be thrown onto the pile of human dung... we Chinese keep for the fields.
Ve hepinizi, biz Çinlilerin tarlalarımız için ayırdığımız insan dışkısının üzerine atacağız.
And this week, Dan falls into a vat of human dung with hilarious consequences.
Bu hafta bok çukuruna düşen Dan'in başına çok komik şeyler geliyor.
Dung!
"Dung." ( Gübre )
- Dung, sir.
- Gübre, efendim.
- We've got your dung.
Gübrenizi getirdik. - Ne gübresi?
Your dung. Three hundredweight of heavy droppings.
140 kilo dışkı.
- I didn't order any dung.
- Ben gübre sipariş etmedim.
Anyway, we've got 300 weight of dung in the van.
Satışlara yaramadığını anladılar.
Darling... there's a man here with our Book of the Month Club dung.
Hayatım, Ayın Kitabı Kulübü gübremizi getirmişler.
I'll tell you what, move everything into the main bedroom, then you can use the spare room as a dung room.
Her şeyi yatak odasına taşıyın misafir odasını gübre odası olarak kullanın.
That's all right, you can put the dead Indian in the spare room on top of the dung.
- Olsun yerli ölüsünü misafir odasına, gübrenin üstüne koyabilirsiniz.
- No... still, it's worth it for the dung, isn't it?
- Yine de gübreye değer, değil mi?
The place looks like a dung heap.
Burası çöplükten farksız.
You guys smell like you fell into a dung heap.
Bir gübre yığınına düşmüş gibi kokuyorsunuz.
And you and your tales of old-timers don't mean a whiff of cow dung because you never had the guts to do it.
Sen ve senin eski toprak hikayelerin inek gübresi kokusu kadar anlamsız çünkü sende asla bunu yapacak kadar cesaret olmadı.
Men... all this stuff you've heard about America not wanting to fight... wanting to stay out of the war... is a lot of horse dung.
Beyler... Amerika'nın savaşmak istememesi ve savaştan uzak duracağı şeklindeki sözler tamamiyle yalandır.
A cow dung and camomile poultice would cure her
Biraz inek gübresi ve papatya lapası onu iyileştirir.
This is the work of the Flying Robbers of Ji Dung
Ji Dung'un uçan hırsızları olmalı
That one is Iron King, Jung Sz Hu : And... He's one of the flying robbers of Ji Dung, Guo Tien Wan
Bu demir kral, Jung Sz Hu : ve... ve bunda uçan hırsızlardan Guo Tien Wan
This is Fang Tien Lung, one of Ji Dung's flying robbers
Bu da Fang Tien Lung, Uçan hırsızlardan diğeri
May your mother live on horse dung!
Umarım sizler de cehenneme gidersiniz!
He'd rather eat dog than beef. If he was hungry, he'd eat his own dung.
Köpek eti yediğine göre çok acıkmıştı.
Dung heap!
Bok herif!
The world's a dung heap... and we are maggots that crawl on it.
Dünya bir pislik yığını biz de içinde sürünen kurtçuklarız.
Born on a dung heap
Pislik içinde doğdu
To die on a dung heap
Pislik içinde ölecek
But we'd rather die than eat your dung, which is sick and lousy and foul!
Ama senin hastalıklı, berbat, iğrenç bokunu yemektense, ölmeyi tercih ederim!
You can paint horse dung.
At boku bile resmedebilirsiniz.
Who wants to look at horse dung?
Kim at bokuna bakmak ister ki?
- What dung?
- Sizinki.
'The French Lieutenant's Woman'and with every third book you get dung.
Üçüncü kitapla gübre alıyorsunuz.