Duster translate Turkish
219 parallel translation
Look, every man his own feather duster.
Bak, ellerine toz süpürgesi almışlar.
At the Reich, we are rather inclined to believe... that the knuckle-duster is the best diplomatic weapon.
Nazi rejiminde en iyi diplomatik silahın kaba kuvvet olduğuna inancımız yüksektir.
I blushed for my duster when I did your desk.
Masanızı toplarken, toz bezlerim adına utanç duydum.
How many more times must you moisten your duster?
Daha kaç sefer bezini ıslatmalısın?
Everybody thought I had a duster.
Oranın beş para etmediğini sanıyordunuz.
One word and tomorrow you're a feather duster.
Bir kelime daha edersen, yarın toz bezi olursun
Some of them crop-duster pilots get rich if they live long enough.
Ömürleri vefa ederse ilaçlama yapan pilotlar voliyi vuruyor.
Two Die As Crop-Duster Plane Crashes Craft Hits Oil Tanker, Drivers Escape
İlaçlama Uçağı Düştü, İki Kişi Öldü Uçak Tankere Çarptı, Şoförler Kurtuldu
Charlie, give us a hand taking off this duster, will you?
Charlie, şunu götürmemize yardım et, olur mu?
That wind out there don't blow up a duster.
Oradaki rüzgar toz kaldırmaz.
Sing about your teacher, or you can sing about the crop duster.
Öğretmeniniz ya da ekinleriniz hakkında söyleyebilirsiniz.
Really? Put that duster away and sit down and tell me everything that happened.
Bırak o bezi ve bana herşeyi anlat.
A crop duster and some poison to kill his marijuana crops.
Marihuana ürünlerini yok etmek için bir ilaçlama uçağı ve biraz zehir.
Crop duster.
İlaçlama uçağı.
But, Mr Peck, a crop duster?
Ama Bay Peck, ilaçlama uçağı mı?
We got a line on the armour plating and the crop duster.
Zırh levhası ve ilaçlama uçağını hallettik.
- Does that include the feather duster? - Of course.
Yvette'in sırtında iki tane el lekesi var.
- No, the feather duster But throw in the egg whisk, we might get some gasoline as well. - There is someone to see you in the back room.
Senin ayak seslerini duyunca Gestapo geliyor sandım ve ellerimi Yvette'in entarisine sildim ki duvar ördüğümü anlamasınlar.
One day cock of the walk, next, a feather duster.
Bir zamanlar mahallenin horozu, sonra da süpürgede tüy.
holding her feather duster on it's long bamboo pole
Elinde uzun bir çubuğa sarılmış toz bezi...
No use weapon for duster.
Silahları toz almak için kullanma.
Milly, bring a basin and a duster, and get one of the men to help shift the piano.
Milly, leğen ve toz bezi getir, ve piyanonun yerini değiştirmek için adamlardan birinden yardım al.
He's ruined my feather duster.
Kuştüyü önlüğümü mahvetti.
She made herself a headdress out of a sheet... and a duster, in this manner here... and some kind of a cord.
Çarşaf ve toz bezinden kendine şu şekilde bir türban yaptı ve bir iple bağladı.
Dance on the tabletops, chase after men rub your red hair up and down their chests like a feather duster and then reach out and...
Masaların üzerine çık Erkekleri kovala. Kızıl saçların ile onların göğüslerini gıdıkla!
Leo's duster.
Leo'nun toz bezi.
Sir, I know I'm just another fingerprint duster here.
Efendim, elle tutulur başka delilim olmadığını biliyorum.
No sooner had I shaved off the old cookie duster than a lady cast me in a commercial.
Şu yemek süpürgesi bıyıkları kestikten kısa bir süre sonra bayanın teki geldi ve reklamlarında oynanamı istedi.
Here's your polish. And duster.
İşte cilan ve toz bezin.
Come and buy a feather duster!
Gelin, toz bezi alın!
Your duster would have swept away those scraps of varnish.
Toz beziniz ciladaki tozları da süpürmüş olurdu.
Carol, quick. Three-hundred-pound angel-duster broke out of restraints. - Climbed on the ambulance.
Çabuk. 135 kiloluk bir esrarkeş kendini çözüp, ambülansın tepesine çıktı.
A crop-duster was arrested as he dropped leaflets from the air.
Bugün bir mısır ilaçlayıcısı, belediye binasının üzerine tohum attığı için tutuklandı.
Why don't I get a feather duster and a French maid's uniform?
Neden tüylü bir toz bezi alıp hizmetçi kıyafeti giymiyorum ki?
Bad breath, colourful language, feather duster?
Kötü nefes, renkli dil, tüylü firça?
That well was a duster.
Bu da paçavra.
Oh! I forgot the duster!
Oh, paçavra getirmeyi unutmuşum.
I mean, you probably don't know a feather duster from a duck's ass, do ya?
Bence sen toz alıcıyla ördeğin kıçının arasındaki farkı bilmiyorsundur, değil mi?
- He saw a crop duster flying'...
Ahırın arkasında.
- Crop duster.
- Gerizekalı.
Feather duster.
Toz bezi.
That had better be the seat duster in our opera box.
Bu bizim opera locamızdaki toz bezinden geliyordur umarım.
We call a "duster."
Biz "Toz Bezi" diyoruz.
I joked around a little about the old cookie duster, that's all.
Şu eski kurabiye konusu açılınca biraz dalga geçtim, o kadar.
My dad flew a crop duster out of Fresno.
Tarımsal amaçlı bir uçaktı.
The biggest thing you ever flew was a crop-duster.
Uçurduğun en büyük şey bir tarla ilaçlayıcısıydı.
We call it "the duster." Yeah.
Biz buna "Toz Bezi" deriz. Evet.
Five-pleat gusseted duster with a foot drop.
Beş pilili fırfır, üstelik dökümlü.
- Yvette will be in room six in one hour... with the wet celery and the flying helmet... - And the feather duster?
Tanrı aşkına, biraz Alman gibi görünün.
Do you dust too, with a little feather duster,
Toz da alıyor musun?
Or a duster.
Toz bezin de.