Early translate Turkish
31,191 parallel translation
That night, we snuck out early to this Cajun bar on Lincoln... the Second Line.
O gece işten Lincoln'deki Cajun Bar'a gitmek için erken çıktık. Geçit töreni vardı.
Get them married early. Etc!
Erken evlendirilmeliler.
Maybe have a early dinner?
Belki erken bir akşam yemeği?
So much for checking out early.
Seni erken bırakmayı düşünmek buraya kadarmış.
Well, it's an early Christmas present.
Erken bir Noel hediyesi.
No, uh, it's just early.
Hayır. Biraz erken sadece.
Came early to get in some laps and accidentally discovered this circus.
Biraz tur atmak için erken geldiğimde tesadüfen bu gösteriye denk geldim.
Did you know that during the Great New England Vampire Panic of the early 19th century, citizens of Vermont and Rhode Island altered their routes to and from their homes to avoid going near cemeteries?
19. Yüzyılın başlarında Büyük New England vampir paniği sırasında Vermont ve Rhode Island halkının evlerine gelip giderken, yakınlarındaki mezarlıklardan uzak durduğunu biliyor muydun?
Celebrating July 4th early?
Bağımsızlık Günü'nü erken mi kutluyorsun?
I think extracting Wally early from that cocoon left him in a fugue state.
Sanırım Wally'yi kozadan erken çıkarmanız onu bir füj haline sokmuş.
Pretty early to quit, Mr. Ramirez.
- Bay Ramirez, oldukça erken pes ediyorsunuz.
Look. It's a little early for a drink, don't you think?
İçki içmek için biraz erken değil mi sence de?
I have an early meeting at city hall.
Belediye binasında erken bir toplantım var.
Early morning or late night?
Sabah erken mi kalktın yoksa akşam geç mi yattın?
I got to be at my internship early.
- Staja erken gitmem gerek.
Came in early.
- Erken geldim.
Comes in Tuesdays for the early bird.
Salı günleri erkenden gelir.
During the early years of Scorpion, Mark Collins showed incredible brilliance.
Scorpion'un ilk yıllarında Mark Collins çok parlak bir dönem geçirdi.
So, uh, I'm thinking either he was trying to get you to give out early Christmas bonuses, or, um, he was actually interested in purchasing that Beretta.
Yani bence, ya erkenden Noel ikramiyesi dağıtıyor ya da gerçekten o Beretta'yı almak istedi. Bu işi kim yaptıysa davasını düşürmek için müvekkilinize bir şans tanıdı. Doğru.
You're home early.
Eve erken geldin.
It sounds like she's in early labor.
Erken doğum yapacak gibi duruyor.
A source that I worked with back in the early aughts, he's a facilitator for extralegal intelligence operations.
Eskiden birlikte çalıştığım bir kaynak, Yasa dışı casusluk operasyonlarında İşleri çözen bir adam diyelim.
This guy's default setting is early'70s conspiracy thriller.
Bu adamın karakteri, standart ayarı 70'lerin başlarındaki komplo gerilimleri gibi.
Gail, it's a little early for wine.
Gail, şarap için biraz erken.
I called Sam with a work problem, and she mentioned they got rained out, and she's coming home early, so I'm surprising her by taking her camping on the roof to make her feel better.
Sam'i işle için aradım ama yağmura yakalandığını söyledi. Eve erkenden dönecek. Ben de çatıda kamp hazırlayıp ona sürpriz yapacağım.
Uh, it's tonight, but it's first-come, first-served, so we should probably get there early and wait in line.
Ama erken gelen oturuyor. Yani önceden gidip sırada beklemeliyiz.
You're here early.
- Erkencisin.
Oh, uh... ( clears throat ) she had to leave early.
Oh, şey erken ayrılmak zorunda kaldı.
I would have never agreed to joining your club if I had known that I had to wake up this early.
Sabahın bu saatinde kalkacağımı bilseydim, klübünüze katılmayı hiç kabul etmezdim.
I'll be back. - Jesus : Why do we have to go so early?
- Niye bu kadar erken gitmek zorundayız?
- I thought the down payment your parents gave us for the house was your early inheritance.
Ailenin ev için verdiği peşinatın, senin erken mirasın olduğunu sanıyordum.
We tasked a satellite to do some early recon.
Keşif yapmak için bir uyduyu çalıştırdık.
We've done some early recon, come up with a few different options.
Bir ön keşif yaptık. Bir kaç seçeneğimiz var.
I think early on, they... certainly led by Roland Foulkes... had made their minds up about Daniel being the killer, and then they set out to prove it.
Bence öncelikle, Roland Foulkes'un yönlendirmesiyle Daniel'in katil olduğuna inandılar ve bunu kanıtlamaya çalıştılar.
Am I early?
Erkenci miyim?
She woke up really early and then she didn't have breakfast, so...
Çok erken uyandı. Kahvaltı yapmak istemedi.
I-It's too early, right?
Çok erken değil mi?
They think Jake's time of death was late Sunday night, early Monday morning.
Jake'in pazar gecesi sabaha karşı öldüğünü düşünüyorlar.
You're early.
Erkencisin.
If you're looking for Emma, she traded the early shift with me, last minute, and I am so not pissed.
Emma'yı arıyorsanız, sabahki vardiyasını son anda benimle... -... değiştirdi ve hiç kızgın değilim.
Listen, why don't you, uh, take off a little early tonight, hmm?
Biraz erken çık istersen?
We did. We went and played basketball early.
Oynadık.Önce gidip basketbol oynadık.
You've got an early flight.
Erkenden uçuşun var.
In early judaism, in the time of Jesus, the presence of god dwelled in the temple, on the temple mount, and hence Jerusalem was conceived of as Eden, as paradise.
İsa zamanlarında... Tanrı'nın varlığı tapınakta, tapınak tepesinde dolaşırmış. Bu nedenle Kudüs, Aden yani Cennet Bahçesi olarak görülüyor.
Anthropologist Harvey whitehouse is trying to get inside the heads of these early city dwellers.
Antrapolog Harvey Whitehouse bu erken dönem yerleşimcilerinin zihnine girmeye çalışıyor.
I just think it's a little too early in the game to be sending each other gifts.
Bence birbirinize hediye göndermek için henüz çok erken.
She doesn't show or leaves early,
Erkenden de ayrılmıyor,
It's still early.
- Daha erken.
You can take your vows early.
Yeminlerini erken edebilirsin.
Why are you up so early?
Hayırdır, erkencisin?
I passed out early.
Ben erkenden sızdım.