Earned translate Turkish
4,797 parallel translation
I spent a year in Vietnam to earn money for it. What've you earned?
Vietnam'da bir yılımı bunun için para kazanarak harcadım.
Can you say of any other man here that they've earned as much?
Herhangi başka birinin bu kadar kazandırdığını söyleyebilir misin?
Down in the center of the earth we'd earned it, But with it came a sense of potentiality That was as vast as the sky itself.
Dünya'nın merkezine kadar burayı hak etmiştik fakat yanında potansiyel bir anlamla geldi bu da uçsuz bucaksız gökyüzünün ta kendisiydi.
You earned it.
Bunu hak ettin.
I bought this home with money I earned so I could put a roof over your head and I could put food in his mouth.
Burayı kazandığım parayla aldım. Senin başının üzerinde bir çatı olsun, onun da karnı doysun diye.
- Congratulations, well earned.
- Tebrikler, hakettiniz.
Yeah, and they probably all earned it.
Evet, büyük olasılıkla bunu hak ettiler.
'Cause after one day of doing what I've done [Chuckles] forever, you think, you've earned a reward.
Çünkü benim yaptığımı yaptığın bir günden sonra hep bir ödülü hak ettiğini düşünürsün.
Which, by the way, sir, I felt I had earned.
Bu arada efendim, o kadarını hak ettiğimi düşünüyordum.
You've earned it.
Hak ettin bunu.
The difference is I've earned my spot.
Aramızdaki fark, benim yerimi kendim kazanmış olmam.
You have long since earned their respect and admiration, just in case you were wondering.
Onların saygısını ve hayranlığını kazanman uzun sürdü. Merak ediyorsun diye söylüyorum.
Crophopper, I'd say you've earned that certification.
Crophopper, ruhsatı hak ettin.
Wait. You earned it. It's yours.
Dur bakalım, bunu sen kazandın.
We have a level of trust with your son, which he's earned with years of working together.
Oğlunla bir tür güven ilişkimiz var ki onu birlikte çalıştığımız yıllar süresinde kazandı.
You have not earned such trust.
Sen öyle bir güven kazanmadın.
And, like, earned a bunch of money from it.
- Ve bundan bir ton para kazandı.
- You've earned it.
- Bunu hak ettin.
I am sure the two of you have many questions and I believe you've earned the right to some answers.
Eminim ikinizin pek çok sorusu vardır. Bazı cevaplara ulaşma hakkınızın olduğunu da düşünüyorum.
The life that you've earned.
Kazandığın hayattan.
I've earned it, believe me.
- İnan bana bileğimin hakkıyla kazandım.
Recently named by newsweek one of the 100 most prominent people in medicine, her articles and books documenting an array of astonishing cases have earned her the nickname "The Marco Polo of the brain."
Newsweek dergisi tarafından Tıbbın önde gelen 100 insanından biri olarak seçildi. Makaleleri ve kitapları hayret verici olayları inceleyen bir belgesel niteliğinde olduğundan
My culinary capabilities in small, sea-faring vessels earned me my passport to the world.
Kısıtlı yemek pişirme kabiliyetimle seyahat gemilerinde çalışıp dünyayı görme şansını elde ediyordum.
You've earned your chance on the shop floor now, Gordon.
Alışveriş katı şansını kazandın Gordon.
But it does seem the Turks have withdrawn, and you've earned yourselves a couple of days leave.
Ama görülüyorki Türkler çekiliyor. ve iki gün izne ayrılıyorsunuz.
I think that we all have earned a treat.
- Evet. Sanırım hepimiz güzel bir ikramı hakettik.
Earned wealth, respect.
Servet ve saygı kazandım.
Evey stroke of which earned him a standing ovation from the artworld.
Fırçasıyla yaptığı her vuruşta sanat dünyasında ayakta alkışlanmıştı.
You joined hands with politicians and earned millions of rupees.
Politikacılar ile el ele katıldın, ve milyonlarca rupi kazandın.
- You have earned.
- Sen kazandın mı?
"Dear Mr Ellis, I am writing to let you know that unfortunately... " "... you have successfully earned a place on the United Kingdom maths squad! "
"Sevgili Bay Ellis, size bildirmeliyim ki, maalesef Birleşik Krallık matematik takımına katılmaya hak kazandınız!"
I think she earned the right to call herself whatever she liked.
Bence kendine canının istediği ismi vermeyi yeterince hak etmişti.
I spent everything I earned on you.
Kazandığım her şeyi senin için harcadım.
No, an A-minus means you actually earned an A but the teacher doesn't like you.
Hayır. A - demek, zaten A hak ettin ama öğretmen seni sevmiyor demek.
I have not earned a damn thing for two years.
İki yıldan beri tek kuruş kazanamadım.
After all the interest and commissions I have earned for you.
Kazandığımız onca faizden sonra.
He earned it.
Haketti.
But I got you this because you earned it.
Bu hediyeyi hak ettiğin için aldım.
Madame Delphine LaLaurie earned her place in history alongside such monsters as Jack the Ripper, Ed Gein and Jeffrey Dahmer.
Madam Delphine LaLaurie'nin tarihin sayfalarında edindiği yer Karındeşen Jack, Ed Gein ve Jeffrey Dahmer gibi canavarların yanıdır.
Well, I'm glad I finally earned your trust.
Sonunda senin güvenini kazanabildiğim için sevindim.
I'd say we've earned a victory lap.
Zaver kucaklaşmasını hak ettik bence.
Yeah, it's not gonna be a problem, considering I've only earned $ 11 so far.
Çok sorun olacağını sanmıyorum şimdiye kadar 11 dolar kazandığımı düşünürsek.
You have earned your crazy, Ryan.
Delirmeyi sen istedin, Ryan.
Because I've earned some company after hand-delivering the antidote that kept Damon and Elena from consuming each other literally.
Çünkü Damon ve Elena'yı gerçek anlamda yiyip bitirmelerini engelleyecek antidotu kendi ellerimle verdiğim için biraz saygıyı hak ettim.
We earned the right to be here.
Burada olmayı hak ettik.
You just earned another 11 cents.
11 cent daha kazandın.
I just think it should be based on who earned it, is all.
Sadece bu kimin hakettiğine bağlı olmalı diye düşünüyorum.
That means you, Broseph, and you, Broses, are going to accompany me on a much-earned and much-needed mancation.
Bu yüzden kankam sen ve sen, bana çok ihtiyacım olan ve hak ettiğim erkek aktivitelerinde eşlik edeceksiniz.
You know, usually money is either earned or inherited.
Genelde para ya kazanılır ya da miras kalır.
You earned it.
Hak ettin.
I have earned it.
- Fikrimin üstüne sıçarak mı?