English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Earning

Earning translate Turkish

875 parallel translation
No, I guess she's too busy earning money.
Evet, para kazanmakla meşgul. Evet.
How he's earning his living?
Hayatını nasıl kazandığını?
I'm earning my board at the Hoopers'by helping with the housework.
"Hooper'larda kalmamın karşılığında, onlara ev işlerinde yardım ediyorum".
I was working hard, earning my own living.
Hayatımı kazanmak için çok çalışıyordum.
I took pleasure in earning that thaler.
O gümüş parayı kazanmaktan memnuniyet duydum.
They're very clever at earning credits to get themselves the softest jobs.
Kendilerine en kolay işleri sağlama konusunda çok kurnazdırlar.
As soon as I'm earning enough money.
Yeterli parayı kazanır kazanmaz.
It is having a superior earning power that makes you that way.
Sizi böyle yapan büyük bir kazanma gücüne sahip olmanız.
Not earning favors, but whimpering for them with your dirty hands!
iyilik edinmek için değil, kirli ellerinle yalvarmak için!
My father used to say that money was made to be spent... just as men spend their strength and brains in earning it... and as willingly.
Babam hep "Para harcamak içindir" derdi. Tıpkı o parayı kazanmak için erkeğin gücünü ve aklını kullandığı gibi. En az o kadar istekli ama her zaman bir amaç uğruna...
You lived a normal, inconspicuous life for years - making friends, earning a living - just waiting until you got a call for the one particular job... and they saved you for a big one.
Yïllarca normal, gösterişsiz bir hayat yaşadïnïz... ... dost edindiniz, çalïştïnïz... ... ve özel bir görev için beklediniz.
They call it earning a living.
Buna hayatını kazanmak diyorlar.
- I'm only earning my salary, miss.
- Ben yalnızca maaşımı hak etmeye çalışıyorum.
The thought of never earning enough to feed so many mouths... causes them endless anguish... and poisons even their few hours of rest.
Balıkçıların aklından çıkmayan şey açlık korkusu. Bu onların rüyalarına giriyor.
- He's out earning an honest buck.
- Cebini biraz daha şişiriyor. - Hadi.
About what he's earning, you know...
Mesela ne kadar kazanıyor...
and then my books will start earning me some money.
Ondan sonra kitaplarım yeniden bana para kazandıracaktır.
As a result, I'm earning a fortune.
Sonuç itibariyle, bir servet kazanıyorum.
I'd have to find some way of earning a living, to begin with.
Her şeyden önce bir gelirim olmalıydı.
- A lot of us will die earning it.
- Aramızda ölecek olanlardan değerli değil.
I'll find a way of earning.
Para kazanmanın bir yolunu bulacağım.
Well, it's one way of earning a master's.
Yüksek lisansımı elde etmemin yolu bu.
Earning a living is the important thing.
Hayatını kazanmak en önemli iştir.
I'm earning very little now.
Bu sıralarda çok az kazanıyorum.
Take things easy, you're earning enough
İşleri hafiflet. Yeterince para kazanıyorsun.
I want the thrill of earning that first dollar. Oh, well.
İlk paramı kazanmanın hazzını yaşamak istiyorum.
I should want to first ascertain what your earning potential will be.
Önce ne kadar kazanabileceğinizden emin olmalıyım.
I now have confidence in your earning potential, Mr. Everett.
Artık para kazanacağınızdan kuşkum yok Bay Everett.
It's kind of nice to be earning money for a change.
Değişiklik olarak para kazanmak da hoş oluyor.
You'd be earning it.
Onu hak edeceksiniz.
The way you talk about leaving the air force, finding some pitiful way of earning living, just to be here with your Japanese wife.
Hava Kuvvetleri'nden ayrılmaktan söz ederken hayatını kazanmak için ne yapacaksın? Bunu sadece bir Japon eşle yaşamak için yapacaksın.
I was earning a living in your factory and you threw me out because I had a little girl without being married.
Fabrikanızda çalışırken para kazanıyordum. Evlenmeden çocuğum oldu diye beni işten attınız.
- Harry, our overall earning situation... in the 16 months since you assumed control...
- Harry, 16 aydaki toplam kazanç durumumuz sizin vekaleten kontrolünüzde...
Only things they're worried about is earning their pay.
Akılları sadece alacakları parada.
That's earning money the hard way.
Para kazanmanın zor yolu.
May I ask what you are earning at the moment?
İzninle, şu an ne kadar kazandığını sorabilir miyim?
Earning your son's bread.
Oğlun için ekmek parası kazanıyor.
Rusty Trawler is too hard a way of earning it.
Rusty Trawler parayı kazanmak için çok uğraşıyor.
Just because I'm reduced to earning my living in a washroom does not mean that I am willing to peddle the dignity of my family name.
Geçimimi bir tuvalette çalışarak sağlıyor olabilirim ama bu yine de adımın şerefini ve onurunu ayaklar altına alacağım anlamına gelmez.
Daddy thinks I'm not capable of earning a living
Babam hâlâ hayatımı kazanamayacağımı iddia ediyor!
I hope heaven forgives us for earning this easy money.
Umarım bu kolay parayı kazandığımız için Cennet bizi bağışlar.
You're earning twice the money for taking the same risk.
Aynı riske girmek için iki katı fazla para alıyorsun.
We have fallen to earning money on the road.
Para kazanmak için yollara düştük.
Without earning your blood money?
Kanlı paranı kazanmadan mı?
We're barely earning our petrol back.
Bu arada bende etrafta aranmaya devam edeyim.
I could use you at the store doing odd jobs... and I'd pay you and you could be earning a living.
Dükkânda bana yardımcı olabilirsin ben de sana maaş veririm ve böylece geçinebilirsin.
Is this your way of earning your money?
Para kazanma yöntemin bu mu?
With the 50 dollars they'll be earning a month... I bet they won't save enough money to buy their own coffins.
Ayda 50 dolarla tabutlarını almak için yeterince para biriktirebilirler.
They ´ ll be earning twice as much as us before you can shake a stick.
Gözünü açıp kapayıncaya kadar, senden iki kat fazla kazanırlar.
Slavery, serfdom, wage-earning :
Kölelik, serflik, ücretlilik.
I'm just earning a living.
ben sadece geçimimi sağlıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]