English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Echoes

Echoes translate Turkish

395 parallel translation
Listen to the echoes.
Yankıları dinle.
You know sometimes I've sat here of an evening until... Until I've made the echoes out to be the echoes of all the footsteps that are coming by and by into my father's life and mine.
Biliyor musun bazen akşamları duydum sesleri babamın ve benim hayatıma sırasıyla giren ayak seslerine benzetene kadar burada oturuyorum.
( Echoes ) I'm down the well!
Ben kuyunun içindeyim!
In the Kiowa village, the beat of the drums echoes in the pulse beat of the young braves.
'Kiowa köyünde, çalınan davulların sesleri genç savaşçıların heyecanını arttırıyor.'
They are sent back and forth by so many sentinels like the tom-toms of your African tribes... the echoes of your mountains... the wind whispering through your trees.
Pek çok gözcü tarafından ileriye ve geriye gönderilir ; tıpkı sizin Afrikalı kabilelerin tamtamları, dağlarınızın yankıları, ağaçlarınızın arasından geçen rüzgarın fısıldaması gibi.
Stopping, turning, sniffing at the furnishings he found there no building site or snowball fight but did sense profound echoes of a former life
Durmuş ve bu odayı okul bahçesine mehtaplı bir sessizliği ise karlara bağlayamayacak bir durumdayken mobilyaları koklamaya başlamıştı. Ama derin bir dejavu hissiyle, önceki bir hayatı anımsar gibi oldu.
[voice echoes] After all, we haven't been invited... and curiosity often leads to trouble.
Ayrıca davet de edilmedik, ve genellikle fazla merak bela getirir.
[echoes] Alice, Alice, Alice...
Alice! Alice! Alice!
And the cry of "Philip the Barbarian" still echoes through the land.
"Barbar Philip" çığlıkları ülkenin her tarafında hala yankılanıp duruyor.
I'm only getting bottom echoes.
Sadece dip yansıması alıyorum.
When the echoes stop, try to answer.
Yankı durduğunda, cevap vermeye çalış.
And young men and echoes of song fill my Port of Piraeus
* Genç erkekler, şarkıların yankıları... *... Pire Limanı'mı doldurur.
And young men and echoes of song fill my port of Piraeus
* Genç erkekler, şarkıların yankıları... *... Pire Limanı'mı doldurur.
[echoes]
Ben, Albay Donlin!
I hear echoes.
Konuşman tanıdık geliyor.
There's talk of cold war while men and women die in real wars, and the echoes of persecution and atrocities will not be stilled.
Herkes soğuk savaştan bahsederken, gerçek savaşlarda insanlar ölüyor. Bu zulüm ve acımasızlığın yankıları hiç dinmeyecek.
I'm sure my wife echoes my sentiments in hoping you'll join us on the trail, sir.
Eminim ki ; eşimde bize katılmanızı umuyordur bayım.
I wonder if they were ever born, if the present echoes inside them, as it does in me and cannot be consumed.
Merak ediyorum acaba yaşıyorlar mı? Acaba bendeki o tükenmeyen yansımalar onların içinde de var mı?
Echoes, dear boy!
Sesimiz yankılanıyor, evladım!
Echoes. Interference.
Eko ve parazitler.
Well-known place of retreat for courting couples who like the echoes of bugles as they court.
Well-known place of retreat for courting couples who like the echoes of bugles as they court.
May the echoes of the valley comfort me!
Vadinin yankısı beni avutabilir mi!
Our tracking station in Singapore reported faint echoes of this craft coming down in the Sea of Japan area.
Singapur'daki izleme istasyonumuz bu aracın Japon Denizine inişinin zayıf yankılarını aldı.
♪ Laughter echoes in your eyes
# Gülümseyen yankılar var gözlerinde... #
♪ Her laughter was an April song ♪ That echoes on and on
Ve bir Nisan şarkısından sonra yankılanır bunlar tekrar tekrar
It's nothing but shadows and echoes of things that never were.
Hiç varolmamış şeylerin gölgeleri ve yankılarından başka bir şey değil.
But here, in this corner where the bells come down from heaven and the echoes linger or in the fields where they come across the quiet of the countryside my voices are in them.
Ama burada, çanların cennetten indiği... ve yankılarının ayrılmadığı bu köşede ya da kırın sessizliğiyle karşılaştıkları çayırlarda,... benim seslerim onlarda.
The sound changes, you see, as you come to a canal, and the echoes from the walls are so clear.
Görüyorsunuz sesler değişik. Kanala geldiğinizde sesler duvarlarda çok net yankılanıyor.
The wind blows the echoes of lies.
Rüzgarda yalanların yankısı uğulduyor.
Always there echoes and re-echoes... duty... honor... country.
Daima beynimde yankılanıp duruyor... Vazife şeref vatan.
In places like Maulbronn, the faint echoes of the genius of antiquity still reverberated.
Maulbronn gerikafalı düşüncelerin hâlâ yankılandığı bir yerlerden birisiydi.
Scream you may, but you will never hear the echoes of your screams.
çığlıkların olur ama asla o çığlıkların yankılarını duyamazsın.
First a horrible scream echoes through the house.
İlkin korkunç bir çığlık evin içinde yankılanıyor.
We should forget our bullshit worries that we got with each other, unite and get this toy,'cause he's dogging everybody... ( echoes )... everybody.
Bu saçmalıkları unutmalıyız, hep beraber olmalıyız, hep birlikte bu çömeze, çünkü o herkese köpek çekiyor... ( yankılar )... herkes.
But you know as well as I do, Betts, echoes don't kill people.
Ama sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, yankılar insan öldürmezler, Beth.
His name echoes and re-echoes throughout the underworld.
Ama ismi yeraltı dünyasında sürekli yankılanıyor.
When it echoes in the mind of a hungry man.
Bu ses aç bir adamın zihninde yankılandığında...
He sat at his window... and in his poor listening heart... strange echoes of his home and country...
Penceresinin başında oturur... zavallı özlemli kalbinde... memleketinin yankılarını dinlerdi...
This place really echoes.
Burası çok yankı yapar.
Rouse the echoes of the past
= Geçmişin yankılarını uyandır =
Oh, I can still, still hear the echoes of the past.
Oh, Hala duyabiliyorum, Hala geçmişin yankılanmalarını duyabiliyorum. Oh, ne anılar!
Please! ( echoes )
Lütfen!
You both sound like a couple of echoes to me.
İkiniz de birbirinizi tekrarlıyorsunuz.
What do you think of this idea of detecting aircraft by radio echoes?
Uçakları radyo dalgalarıyla tespit etme fikrine ne diyorsun?
The only mammals that can fly are bats, which, by locating echoes, see with sound.
Tek uçabilen memeli yarasadır. Yankıların yerini saptayarak sesle görürler.
When you go away, this house echoes with silence!
Sen, uzaga gittigin zaman, bu ev, sessizlikle yankilaniyor!
If what we're saying is true, those voices I heard might be echoes from previous loops.
Eğer söylediklerimiz doğruysa o sesler önceki döngünün bir yankısı olabilir.
We have seen that echoes or after-images from previous loops appear as distortions in the dekyon field.
Önceki döngüden yankıları ya da bulanık görüntüleri Dekyon alanında meydana gelen bozulmayla görebildik.
Sensor echoes established, but the false image will only last a few minutes.
Sensör yankıları yerleştirildi ; ancak yanlış görüntü sadece bir kaç dakika sürecek.
Gomorrah. ( voice echoes )
Gomora.
You heard echoes!
Oswald bir not bırakmış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]