English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Eclectic

Eclectic translate Turkish

99 parallel translation
- You attract a very eclectic crowd.
- Çok çeşitli bir kitleniz var.
See how you were getting along? No. You know Jake... the foundation subsidizes, fully and partially, an extraordinarily eclectic group of scientists, artists, writers, 2 medical research centers, a library, a yearly international students conference...
Hayır... seçilmiş bilim adamlarını, sanatçıları, yazarları, iki tıp araştırma merkezini, bir kütüphaneyi
Your eclectic culinary tastes never cease to amaze me, my dear boy.
Senin şu seçici damak tadın yok mu, beni şaşırtmaktan hiç vazgeçmiyor, aziz dostum.
very eclectic.
Çok seçkin. - Mm-hmm.
There is limited information on the Pakled culture, but their eclectic equipment suggests their technology comes from others.
Pakled kültürü hakkında çok sınırlı bilgi var, ama ellerindeki çok çeşitli cihazlar, teknolojinin başkalarından geldiğini gösteriyor.
"The American people maintain an insatiable curiosity" about that eclectic group of women who fashioned everything from foreign policy to hemlines at home.
"Amerikan halkının, dış politikadan, evdeki etek boylarına kadar her şeyi şekillendiren eklektik kadın grupları konusunda bitmek bilmeyen merakı sürmektedir."
Eclectic!
Derleyici!
Eclectic? Geez!
Derleyici mi?
W-W-We'll do like, uh - an eclectic group thing, you know?
Şöyle seçmece bir şey yapalım.
Yeah, the eclectic year.
Evet, derleme yılıydı.
- It's eclectic. Yeah. - Eclectic, yeah.
- Seçip, toparlanmis
When you think about various people and what they like - you think this one likes this or that - me, I'm what you call eclectic.
Bir çok farklı insan tanıyorsunuz. Herkesin farklı zevkleri olabilir. Biri bir şeyi sever, diğeri başka bir şeyi sever.
Not electric. Eclectic, stupid!
Elektrik değil, eklektik, gerizekalı.
When I say eclectic, I mean I like different types of music.
Eklektiğim derken, bir çok farklı tarzda müzikten... hoşlandığımı anlatmak istedim.
It's eclectic.
Eklektik deniyor.
Getting more eclectic.
Daha seçici oluyor.
He wants to do something eclectic.
Çok çeşitli olmasını istiyor.
You do an eclectic celebration of the dance!
Sen de, dans potborisi yapıyorsun!
This place is very eclectic.
Burası çok seçkin.
Who would have thought that this eclectic group of voyagers could actually become a family?
Bu kadar çeşitli yolcunun bir aile olabileceğini kim düşünebilir di?
- Twenty-four men, very eclectic.
- Yirmi dört adam. Çok seçkin.
I said, you have a very eclectic CD collection!
İlginç bir CD koleksiyonunuzun olduğunu söyledim.
My problem is everything suits me, so I'm very eclectic.
Benim sorunum her şeyin bana uyması, çok yönlü bir insanım.
He was handsome, smart, eclectic.
Yakışıklı, zeki ve çekiciydi.
I'm just grateful to find one ally in this strange and eclectic hamlet.
Bu garip ve seçici küçük köyde bir dost bulduğum için minnettarım.
You look like a man with eclectic tastes... and I don't mean that in a good way.
Değişik alışkanlıkları olan bir adama benziyorsun... ve iyi anlamda söylemiyorum.
Mia is the daughter of local eclectic artist, Helen Thermopolis.
Nazik, ama belirsiz. Mia Thermopolis, yerel bir ressam olan Helen Thermopolis'in kızı.
- Very eclectic.
- Çok seçmece
It was just too eclectic.
Fazla eklektikti.
I don't care for eclectic.
Eklektizmden hoşlanmam.
'We relocate to a high-street pub'with an eclectic jukebox and keep drinking until we
Daha sonra içerisinde eklektik bir müzik kutusu bulunan başka bir bar bulup... A :
And an eclectic Pacific cuisine.
İçki kokteylleri servis edilecek.
I'm sort of an eclectic interest kind of guy. - Yes, you are. You need to be my trainer.
Evet, Ben bu tür şeylerden hoşlanan bir tipim.
I suppose you had something more eclectic in mind.
- Sanırım aklınızda uygun bir şey vardır.
Her taste in furniture was eclectic.
Mobilya konusunda pek seçiciymiş.
I read that in the New York Times. They had a picture of a bunch of young people standing on a roof, kind of eclectic and all.
Çatıda duran bir avuç gencin fotoğrafı vardı.
Down in the valley, the tapir's strategy is to have an eclectic palate, to eat a little of everything.
Tonbalığı, özellikle de mavi yüzgeçli tonbalığı gibi büyük yırtıcı balıklar yetiştirmeye bile çalışıyorlar. Burada, batı Japonya'da bulunan Koshimoto'da ellerinden geleni yapıyorlar.
Your uncle had very eclectic musical tastes.
Evet. Amcanın çok değişik bir müzik zevki varmış.
An eclectic mix :
Bir çeşitleme.
We have a very eclectic repertoire.
Repertuarımızda da bir çok derlediğimiz şarkı var
Well, she has an eclectic taste in music- - everything from Yo-Yo Ma to Metallica.
Seçici bir müzik zevki var. Yo-Yo Ma'dan Metallica'ya kadar her şeyi dinliyor.
Well, you know Kenny's taste is eclectic.
Kenny farklı şeyleri birleştirmeyi sever biliyorsun.
There's "eclectic" and there's "What were you thinking?"
"Farklı" ayrı, "Aklını peynir ekmekle mi yemiş?" ayrı.
They're charmed by my vintage but eclectic style.
Benim klasik ama seçici tarzımdan büyülenirler
I never knew your tastes were so eclectic.
Bu kadar seçici zevklere sahip olduğunu bilmiyordum.
An eclectic spree.
Belki de eklektik ( seçici ) bir eğlenceydi.
and this one we have like 16 songs and its really eclectic and its lotsa new stuff this is gonna turn you on ta even more new bands and I'm really proud of it and I think its a really great opportunity for people to hear stuff that
O.C. üzerinden para kazanmak için yapmayacağımız şey yok. DVD çıkacak. CD çıkacak.
Eclectic?
Ama ben eklektik bir insanım. - Eklektik mi?
God, you're eclectic.
Tanrım.
It's eclectic.
Buna eklektik deniyor.
00, 00 : 18 : 12 : 00, The varied terrain and eclectic architecture 00, 00 : 18 : 17 : 00, allowed Los Angeles and its environs to play almost any place.
Değişken arazi ve eklektik mimari, Los Angeles'a ve onun çevresine neredeyse her mekanın rolüne bürünme imkanı verir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]